“İstemeden söylenen evet cevabı kendimize hayır demektir.”
Hiç hayır demek istediğiniz halde evet dediğiniz, sonra da içinizden kendinize kızdığınız oldu mu ya da hayır diyemediğiniz kişiye içinizden kızdığınız? Peki hayır demek istediğimiz halde söyleyemez ve neden evet deriz? Bu davranışımızın altında yatan temel korku nedir? Neden başkalarına evet derken kendimize hayır deriz? Bir çıkarımız ya da karşımızdakilerden bir beklentimiz olmasaydı istemeden, gönlümüz olmadan onlara evet diyebilir miydik? Korkumuzun altındaki düşünce, inanç nedir? Dışlanmak, sevilmemek, onay görmemek, cezalandırılmak, o kişinin de bize hayır diyeceğinden korkmak, terk edilmek gibi korkular olabilir mi? En büyük korkularımızdan biri olan reddedilmek korkusu yüzünden evet demeye alışmış olabiliriz. Evet demek bizim yaşam formülümüz, her kapıyı açan sihirli değneğimiz haline gelmiş olabilir. Peki gerçekten istemeden söylediğimiz evet yanıtının her kapıyı açan sihirli anahtar olduğu doğru mu yoksa bazı kapıları açsa da aslında bizi kendimize kapatan kara bir kutu mu ?
Çoğumuza çocukluğumuzdan beri gerek ebeveynlerimiz gerek yetişkinler tarafından evet demenin doğru, hayır demenin yanlış olduğu öğretildi. Söz dinleyen, buyruklara uyan, istenileni kayıtsız şartsız yerine getiren ve evet diyen uyumlu çocuklar ödüllendirildi. Yaşımız ilerledikçe insanları memnun ederek övgü kazandığımızı deneyimlemeye başladık. Sevileceğimizi, sayılacağımızı, bir yerlere geleceğimizi, statü kazanacağımızı zannettik. Koşullu olan bu çıkarları kalıcı zannettik. Halbuki bu koşullu dünyada bir evet cevabımız ile bizi seven, alkışlayan, takdir eden kişiler; hayır cevabımızla da sevgisini verebiliyordu. Başkalarına değer, sevgi, takdir ve ait olma ihtiyacıyla bağımlı olan insan, onlara hayır demekte zorlanır. Kendisine veremediği sevgi, onay, değer gibi temel ihtiyaçları için dışarıya bağımlıdır. Dolayısıyla bu tarz ilişkiler bir çeşit ticarete girer. Al sana, ver bana. Ver bana, al sana. Ben sana hayır demeyeceğim, sen de bana benim ihtiyacım olan şeyleri ver. Beni sev, terk etme, kabul et, değer ver, sen de benim işimi gör. Girdiğimiz bu otantik olmayan ilişki sonucu hayır demek istediğimizde evet deme eğiliminde olduğumuz sürece tıkanır kalırız. Büyümek zor olabilir. Ancak özümüze yakın olur, korkusuzca içimizden gelen gerçek cevaba açık olursak, korkmadan hayır diyebilirsek işte o zaman aldığımız ödül özgürlüğümüz olacaktır.
Başkaları sizden bir iş üstlenmenizi ya da iyilik yapmanızı istediğinde iki kulağınızın arasındaki sese kulak verin. Kendinizi neden evet demek zorunda hissediyorsunuz? Onaylanmaya sevilmeye mi ihtiyacınız var; terk edilmek, sevilmemek, cezalandırılmaktan mı korkuyorsunuz? Farkına varın. Hayır diyerek kişisel gücünüzü ifade etmeyi öğrenirken, gerçek kendinize yani özünüze evet diyorsunuz. İhtiyacımız olan tek şey kendimize, tam ve bütün olduğumuz halimize evet diyebilmektir.
İçten gelen bir evet diyorsak, sağlığımıza ve mutluluğumuza zarar vermediği sürece başkalarının taleplerini yerine getirebiliriz. Yeter ki otantik bir evet olsun. Korku güdümlü ve ruhsal ticaret kökenli olmasın. Otantik evet diyen insan hayır deme hakkı olduğunun bilincindedir. Onun için evet veya hayır demek bir seçimdir, zorunluluk değildir. Evet demesinin altında bir beklenti yoktur, karşılık beklemez ya da korktuğundan evet demez. Evet der çünkü evet der. Hayır der çünkü hayır der. Kendisi olur. Her iki durumda da yanıtı otantik halinden, özünden geldiği için o insan kendini iyi hisseder.
edebiyathaber.net (13 Ocak 2021)