Türk edebiyatının en zarif yazarlarından Tomris Uyar, 23 yıl aradan sonra öyküleri, denemeleri ve günlükleriyle Can Yayınları’nda okurlarla buluşmaya devam ediyor. Uyar’ın haziran ayında raflarda olacak olan kitapları; Handan İnci’nin derlediği ve yazarın seçme öykülerinden oluşan Metal Yoğunluğu, sıkıyönetim döneminde yüreklerine bukağı vurulmuş kişileri ele aldığı ve 1979 Sait Faik Öykü Armağanı’na layık görülen Yürekte Bukağı, “kırmızı”da birleşen farklı öykülerin yer aldığı Aramızdaki Şey ve eski masal kahramanlarını birer öykü karakteri olarak çağımıza döndürdüğü Gecegezen Kızlar.
Tanıtım metninden
Handan İnci’nin derlediği ve Uyar’ın öykücülüğünün yıllar içinde nasıl inceldiğini, durulaştığını gösteren Metal Yorgunluğu, Uyar’ın ilk olarak 1971’de yayımlanan İpek ve Bakır adlı kitabından başlayıp 1997’de yayımlanan Aramızdaki Şey’e uzanan öykü yolculuğundan duraklar sunuyor.
Bendeniz, bir sessiz film piyanisti gibi dışarıdan eşlik ettim olaylara. Hayat, büyük hesabıyla akıp giderken ben, karanlık odalarda, ince dökümlerle uğraştım. Ta gençliğimden başlayarak. Sizin gibi gençlerin bugün iki saniyede elde edebildiği ortalamaları bulayım diye günlerce güneşe çıkmadım, çevreme karşı dalgınlaştım, sevdiklerimi görmedim, günah işledim.
“Bir ağır ceza yükümlüsünün kaçıp kurtulmasını engellemek için ayağına vurulmuş pranganın ucundaki demir halka da olabilir “Bukağı”, yırtıcı bir kuşun evcilleşmesi için ayaklarına bağlanmış ipeksi bir mendil de… Ama bukağı yüreğe vurulursa ne olur?” İlk olarak 1979’da yayımlanan ve 1979 Sait Faik Öykü Armağanı’na layık görülen Yürekte Bukağı’da ise Uyar, bir sıkıyönetim döneminde yaşamın her alanında yüreklerine bukağı vurulmuş kişileri ele alıyor.
Konuşmak da tehlikelidir. İçte biriken sözcükleri boşaltmak. Hele konuşmayı bir kere unutmuşsan… Ya bir gün, bunca yıl kafamda biriktirdiğim sözcükler boşalıverirse? Çene kemiklerim açılırsa? Beynime üşüşen imgeleri durduramazsam? Ya eve, bir gün yirmi dakika gecikirsem?
İlk olarak 1998’de yayımlanan Aramızdaki Şey kitabında Uyar, her zamanki gibi alabildiğine yalın, süssüz bir anlatım; fazlalıklardan arındırılmış bir öyküleme ve sıradanmış gibi gelen ama ustaca becerilmiş bir kurgu kullanıyor. Kırmızı temalı öykülerden oluşan kitapta, günlük hayatın akışı içinden seçilip damıtılmış dupduru, sakin bir dünyanın olaycıklarıyla okura dokunuyor.
İsteğine uyup seni aramadım. Ölüm haberini bir dostumdan aldım telefonda. Bana haber verilmesini istemişsin, sevdiğin birkaç kişiye daha. Dizlerim çözüldü. Nedense önce öbür sevdiklerini aramam gerektiğini düşündüğümden ağlamaya ara verdim. Uzun sürecek yasın eşiğinde sana telefon etmek geldi içimden: Sen o şeyi çözebilmiş miydin?
Gecegezen Kızlar’da ise eski masalların kahramanlarını, günümüzün bireyleri olarak, “kan, post ve buğu tüten” ormanlarından çıkarıp kentlere buyur ediyor Tomris Uyar. İlk olarak 1983’te yayımlanan kitap, mutluluk arama serüveninin, mutluluğu bulmaktan çok daha önemli olduğunun altını çiziyor. Bu anlamda özgürlüğe kavuşma savaşının bitimsiz bir tutku olduğunu anımsatıyor okura.
Eski kentin, ayakları altında belverdiğini duydu. Lağım kokan su, durmaksızın yükseliyor, vinçler inip tepelere tırmanıyor, freskler yenileniyordu. Bütün eski kentler gibi, onarıldıkça batıyor, derinlere gömülüyordu kent. Masallar donmuş, geçmişte kalmış kalıplar mıdır, yoksa insanın temel kaygılarını mı dile getirirler?
TOMRİS UYAR, 1941’de İstanbul’da doğdu. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ni, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. İlk öykü kitabı İpek ve Bakır 1971’de yayımlandı. Kurucuları arasında olduğu Papirüs’ün yanı sıra Yeni Dergi, Soyut gibi dergilerde eleştiri ve deneme yazıları yazdı. 1975’ten itibaren gündökümlerini yayımladı. 1979’da Yürekte Bukağı, 1986’da Yaza Yolculuk kitaplarıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 1975’te Turgut Uyar’la birlikte çevirdikleri Evrenin Yapısı (Lucretius) kitabıyla TDK Çeviri Ödülü’nü, 2002’de Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşunda görev aldı. Edebiyatımızın en özgün öykücülerinden biri olmasının yanı sıra İngilizceden çevirdiği onlarca kitapla dünya edebiyatının önemli isimlerinin Türkiye’de bilinir olmasını da sağlayan Tomris Uyar, 2003’te öldü.