Ömer Faruk’un “Bir Yaratıcılık İmkânı Olarak Kaos” adlı kitabı Yeni İnsan Yayınevi etiketiyle bu yıl yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Ömer Faruk bu “yüksek ateş”li denemesinde Türkçe değil Baltaca düşünmeyi deniyor. İçinde yaşadığımız “bir araya gelişlerin” tümünün “kan”a ve “kriz”e kayıtlı olduğunu belirterek bu söylemin dışarısına çıkmak için sakınımsız ama özenilmiş bir hamle yapıyor.
Öncelikle insanlık tarihinin karakterini belirlemiş olan iki kavrama, “kaos” ile “düzen”e dikkat çekiyor. Ve içeriği “düzen” tarafından belirlenen “kaos”a hiç tereddüt etmeden arka çıkıyor. Çünkü kaos “dünyaya ait olma” düzen ise bir “devlete ve düzenli orduya ait olma” pratikleri üzerinden içerik edinmiştir. “Dünyadan vazgeçme kararı”na ise “aşağı ırk&tür küçümsemesi” ve “öteki korkusu” eşlik etmiş ve kriz süreklilik kazanmıştır. “Sürekli kriz” ise dünyanın yeni normali olan “aynının cehennemi” ya da “homojen biz”e evrilmiştir.
Tesviyeden geçmiş “kopya” yaşantıların “hayat” olarak tekrarlanmasına katlanamayanları ise “öngörülemez ve ele geçirilemez” olmaya davet ediyor yazar. Çünkü bir tek “sır” edinerek, “sır”lı olarak, “sır”lı kalarak kendimize katılabileceğimizi belirtiyor. Bu öneriyi dikkate alarak kendisine katılan her “sır”lı kişi ise başlı başına bir kaos merkezidir ve mevcut tüm düzen mekanizmalarının çıldırma nedenidir.
Yanı sıra “ahlakın yasayı yasanın da ahlakı ele geçirdiği” seçilmiş tek adam rejimlerinin hem arka plan bilgisini dikkate alan hem de dışarısına çıkılmasına zemin hazırlayan bir perspektif oluşturmayı da deniyor.
Bu cüretkâr denemeyi “aynının cehennemi” ya da “homojen biz”de “sır’sız” olarak yaşayanlara önermiyoruz. Çünkü bir tek “sır”lı olmanın hazzını ve zorluklarını seçenlerin hoşlanacağı bir kitap Bir Yaratıcılık İmkânı Olarak Kaos.
“Kafka, günlüklerinde, ‘Yazarın görevi depremleri kayıt etmektir,’ der. Böyle bir kaydın düşünce dünyamızdaki ilk örneği Ömer Faruk tarafından başlatılmış oluyor. Okurlara, bir yandan Antroposen Çağı’nın özelliklerini öte yandan da Antik Yunan’dan beri Batı kültüründeki düşünsel kaygıları yepyeni bir üslupla dile getiren bu kitabı ‘dinleyerek’ hayatlarına katmalarını ve ‘kendilerini dağıtmalarını’ hiç tereddüt etmeden tavsiye ediyorum.”
Nami Başer
“Size söylüyorum: insan içinde kaos barındırmalı ki, dans eden bir yıldız doğurabilsin. Size söylüyorum: içinizde hâlâ kaos var!”
Friedrich Nietzsche
Yazar hakkında
Adana doğumlu (d. 1954). Öğrenimi ile ilgili olmayan muhtelif işlerde çalıştı. Orhan Pamuk’un Beyaz Kale adlı romanı için yazdığı eleştiri yazısı ile 1987 yılında Milliyet Sanat dergisinin düzenlediği Abdi İpekçi Sanat Yarışması/Öykü-Roman Eleştirisi İkincilik Ödülü’nü aldı.
Son uğrak noktası Ayrıntı Yayınları oldu. Kurucusu olduğu bu yayınevinin genel yayın yönetmenliğini Kasım 1987-Kasım 2008 yılları arasında sürdürdü. Müesses nizamın sürmesine payandalık eden muhafazakâr değerlere yönelik bir tür entelektüel hamle aracı olarak tasarladığı “yeraltı edebiyatı” kavramsallaştırılmasını bir diziyle içeriklendirdi ve önerisinin kabul görmesini zevkle izledi. Bu dizide toplumsalın dayattığı kimliğe karşı kişinin kendini inşa etme aracı olarak “asi”liğini savunan Jean Genet’nin kitaplarını yayımladı. [Toplumsalın dayattığı her tür disipline, yerleşik kültürün hayat bulduğu her tür ahlak kuralına istikrarlı bir biçimde karşı çıkan Jean Genet ıslahevinde büyüdü ve uzun yıllar hapishanede kaldı. Jean-Paul Sartre’ın Saint Genet-Comédien et Martyr (1952; Aziz Genet-Oyuncu ve Kurban) adlı kapsamlı çalışmasıyla adını dünyaya duyurdu.] Ardından yazı’nın disipliner gramerine meydan okuyan Georges Perec’in Kayboluş’unu yayımladı. Fransızcanın en çok kullanılan sesli harfi olan “e” harfi kullanılmadan kaleme alınan roman Cemal Yardımcı’nın dahice çevirisiyle, yine, “e” harfi kullanılmadan Türkçeye aktarıldı. Dünyada üç beş dilde rastlanan bu yaratıcılık şölenine Radikal gazetesi birinci sayfadan, sürmanşetten, cahilce gerekçelerle, fütursuz bir üslupla saldırdı; saldırı gerekçelerinin tümünün (= evet, tümünün) “içi boş” çıkmasına rağmen özür dilemedi. Yayıncılıktaki bu ve benzeri başarıları, 2000 yılında Ayrıntı Yayınları’nın Dünya Kitap dergisi tarafından “Yılın Yayınevi” seçilmesiyle ödüllendirildi. Yine, 2004 yılında Türkiye Yayıncılar Birliği “Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü” Ayrıntı Yayınları’nın genel yayın yönetmeni olarak kendisine verildi. Yirmi yılda beş yüzden fazla kitabın yayımlanmasına, bir milyon kitabın okurla buluşmasına katkıda bulundu. Bu süreç, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce adlı ansiklopedik çalışmada Erkal Ünal tarafından şu sözlerle değerlendirildi: “Değerlendirmesi nereden bakıldığına göre değişir, ama Stalinist sol anlayışa karşı itiraz anlamında Troçkizmin ötesinde başka bir sol anlayışın yeşertilmesinde ve anarşizmle temas kurulmasında yayınevinin azımsanmayacak derecede katkısı olmuştur.”
Ayrıntı Yayınları’ndan ayrıldıktan sonra kendi adına söz almaya başladı. Melih Cevdet Anday anısına düzenlenen “deneme” yarışmasında Yarabıçak adlı kitabı teşekkürle ödüllendirildi. Yazıları Birikim, Evrensel Kültür, Kızılcık, Milliyet Sanat, Red, Varlık, Birgün, Hürriyet, Radikal, Taraf gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Bir kızı, Defne Ağacı ve Orman Kardeşliği (Yapı Kredi Yayınları, 2012) adlı bir çocuk kitabı, editörlüğünü üstlendiği Deleuze&Guattari perspektifinden felsefe, siyaset ve sanat üzerine kolektif bir çalışma olarak tasarlanan Dışarıdan Düşünmek (ed: Ömer Faruk, Chiviyazıları, 2016) adlı bir derlemesi ve Yarabıçak: Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları (İthaki Yayınları, 2014), Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği (Altıkırkbeş Yayın, 2019; ikinci basım 2021), Aşk ve Ereksiyon “Aşk”ı (Altıkırkbeş Yayın, 2019) ve Bir Yaratıcılık İmkânı Olarak Kaos (Altıkırkbeş Yayın, 2020) adlı deneme kitapları vardır. Daha etraflı bilgi için bkz: omer-faruk.com
edebiyathaber.net (26 Ağustos 2022)