Çocukların dünyası biz yetişkinlerin dünyasından farklıdır. Onlar bizim gibi ayrıntıcı değillerdir. Sorarlar, sorgularlar fakat olduğu gibi kabul etmeyi de bilirler. Biz yetişkinler ise o denli masum ve saf değiliz. Karşımızdakini ya da karşılaştığımız durumu olduğu gibi kabul etmeyiz/ edemeyiz. İsteriz ki bizim gibi olsun, bizim gibi düşünsün, bizim gibi baksın ve görsün. Çocuklar bunu yapmıyorsa biz yetişkinlerin dünyasında bir kötülük var demektir bu. Oysa dünya böyle bir yer değil. Yaşar Kemal’in deyişiyle binbir çiçekli bir bahçe. O yüzden farklı olanları da farkıyla kabul etmeliyiz.
Çocuk ve gençlik edebiyatında bu konu sıklıkla işlenen bir konu. Özellikle otizmli örnekler konusunda yazılan kitapların sayısı çoğalıyor, zincir günden güne uzuyor. Bu konudaki en yeni örnek de Dinozor Çocuk etiketli, Nihal Ünver imzalı “Tornet, File Çorap ve Başka Şeyler.” Resimleyen de Gül Sarı. Kitap adıyla dikkat çekiyor ve daha en baştan sımsıkı sarılmamıza neden oluyor. Yazarın adına aşinayım ama genel olarak mutfak tarafından olduğu için bu aşinalığım, acaba sorusu belirdi aklımda. “Nihal Ünver çocuklar için çok kitaba emek verdi ama bu defa kendisi yazmış. Acaba kotarabildi mi?” diye.
Kitap küçük hacimli fakat hacminin aksine çok şey anlatıyor. Mimar Ege ile başlıyoruz kitaba. Havaalanında farklı bir çocukla karşılaşıyor Ege. Onu izlerken çocukluğuna dönüyoruz ve hikâye burada başlıyor. Film gibi bir başlangıç aslında.
Yazının başında dile getirmiştim, çocuklar biz yetişkinler gibi değil diye. Nihal Ünver çok güzel ifade etmiş bu durumu hikâyenin içerisinde. O saflığı, masumluğu, temizliği gözler önüne sermiş, ayna tutmuş adeta.
“… Annesi biraz şaşırmıştı: ‘Güvenciğim Ege’den haberdarız. Peki, sen ne hissediyorsun ben tam olarak anlamadım? Kızdın mı?’ ‘Yani kızmak değil de… Cevap vermemesi çok tuhaf, ben yokmuşum gibi davranıyor.’ ‘Hayal kırıklığına mı uğradın?’ ‘Evet, biraz.’” (s. 15)
Bir çocuğun farklı olması farklı davranması yaşıtı bir başka çocukta hayal kırıklığı yaratırken (ki bunun nedeni de farklı olanın karşısındakine cevap vermemesi) bakın yetişkinlerde nasıl karşılanıyor: “Sınıf anneleri Ege’nin farklı bir çocuk olduğunu duyar duymaz daha ilk günden itibaren ‘ama olmaz ki’lere başlamıştı. Mutlaka bu tür çocukların başka sınıfta ya da başka okulda olması gerekiyordu. Bu konu grupta sık sık konuşuluyordu, hele de Ege o gün bir sebeple bağırdıysa ya da bir çocuğun elinden bir şey almak istediyse… Olay büyüyor, büyüyor sakız gibi uzuyordu. (s. 17)
Biz yetişkiniler/ ebeveynler olarak çocuklara öğrettiğimizi/ öğretmemiz gerektiğini düşünürüz ama onlar bize daha çok öğretiyorlar. Evimde de zaman zaman yaşadığım bir durumdur bu. Çocukların karşısında haksız duruma düşmek hoşumuza gitmese de dünyayı daha yaşanılır kılan bir ortam oluştuğu için içten içe mutlu da olurum. Keşke tüm haksız durumlarımız böyle olsa. Çocuklara karşı olsa.
Dönersek yeniden kitaba, farklı gelişen Ege’nin normal (!) gelişen Güven’le dostluğunu okuyoruz kitapta. Onlar birlikte var olunabileceğini gösteriyorlar bize. Bunun nedenini de Güven, yine kitabın içinde bir yerde kulağımıza iliştiriyor. “Her parça kendisi gibidir, özel yani” diyerek.
Nihal Ünver yıllardır içinde olduğu çocuk edebiyatında bu defa farklı bir rol üstlenmiş. İyi ki… Şu zor süreçte içimize bir ışık tuttu, yüzümüzü güldürdü. Ve çok hoşuma giden keyifle tekrar tekrar söylediğim “Tornet, File Çorap ve Başka Şeyler” diyerek…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (4 Mayıs 2020)