Ülkemizde ezberci eğitim sistemiyle öğrenilen tarih bilgisi ne yazık ki yüzeyselden öteye gidemiyor. Bu nedenle de tarihe karşı ilgisiz ve sevgisiz bireyler yetişiyor. Bu kitabı okurken bir kurgu eser içerisinde tarih öğrenmenin keyfini yaşadım.
Sûzidil, Osmanlı Devleti’nin en çalkantılı devirlerinden birini, 3. Selim dönemini gözler önüne seriyor. Fazilet Sitare’nin yazdığı roman, İngiliz gemilerinin Marmara’ya demir atıp İstanbul’a erzak girişini engellemesi, Donanma-yı Hümâyûn’u isteme cüretinde bulunmalarıyla başlıyor. Bu durumun da etkisiyle artan iç karışıklıklar, bu olaylar karşısında Sultan Selim’in verdiği tepkiler, devlet görevlilerinin lüks harcamalarının Padişah’a haber verilmemesi, yeniçerilerin bu dönemdeki başıbozuk davranışları, halkın arasına karışıp fitne çıkarmaları sonucu yaşananlar kurgu içerisinde akıcı bir şekilde işleniyor. Nizam-ı Cedit’e karşı olan yeniçerileri alttan alta destekleyen Şeyhülislamla Sadrazamın Kabakçı Mustafa İsyanı’nı hazırlamaları tarih kitaplarından destek alınarak bir olay örgüsü içinde anlatılıyor. Kahveci Yakup ve ailesi ekseninde dönemin yaşam tarzı, kültürü, halk inanışları ön planda tutularak ilerliyor roman.
Sûzidil’de hem devrik hem kurallı cümleler ustaca kullanılmış, yerinde yapılan betimlemeler de romana canlılık kazandırmış, okurken yormuyor. Kitapta Osmanlı kültürünü anlatan kapı tokmakları, mezarların neden şehir içinde olduğu, tulumbacılar, mahalle yaşantısı gibi günlük hayata ait konular roman bütünlüğüne zarar vermeden işlenmiş.
Yenilikler ve değişimler sancılıdır. Yıllarca süregelmiş Yeniçeri Ocağı gibi kökleşmiş bir yapıyı kaldırıp yeni bir ordu kurmanın ne denli zor olduğunu Sûzidil’de görüyoruz. Giyilen yeni kıyafetleri kafirliğe, dinden çıkmaya kadar vardıran bir güruh var karşımızda.
Sûzidil’de dikkatimi çeken diğer iki güzel husus da şöyle:
Birincisi koskoca cihan devleti yöneticisi 3.Selim Han’ın sanata yatkınlığı ve sanata değer vermesi. Ney üflemesi, hat öğrenmesi, şiir yazması, birçok makamın yanında kitaba adını veren Sûzidil makamını tertip etmesi.
İkinci husus ise genel olarak bir romanda olmazsa olmaz diyeceğim şey: aşk.
Bu kadar olayın birbirini takip ettiği kitapta aşk da çok güzel işlenmiş. Bu duygu, okuyucuya hissettiriliyor. Hele kitabın kapağındaki kırık ve kan damlayan NEY! Bunun ne anlama geldiğini kitabın sonlarına doğru anlıyoruz. Tabii sebebini öğrenince üzülmemek hatta belki de ağlamamak elde değil.
Okumanın, araştırmanın ve yazma sevgisinin birleşimiyle yazıldığı belli olan, kısa sürede keyifle okunan, bir tarihi romandan beklenileni tümüyle karşılayan bir eser Sûzidil.
edebiyathaber.net (12 Ocak 2021)