Çocuk deyince hepimizin aklına üç aşağı beş yukarı aynı şeyler geldiğinden eminim. Okul, uyku, yaramazlık, oyuncak, bisiklet, aile sırlarının bir çırpıda ortaya saçılması falan. Hatta bizde, haberi çocuktan al diye bir vecize bile var. Adaletin yanlış tecelli ettiğini düşünüp cinayet dosyasını yeniden inceleyerek gerçeğin ortaya çıkmasına vesile olan bir çocuk gördüğümüzde çocuklara dair düşüncelerimiz değişmese bile şaşkınlığımızı gizleyemeyeceğimizden eminim. Üstüne üstlük adalet düşkünü bu çocuğun intihar eğilimli oluşunu öğrenmemiz bizi tedirgin mi eder yoksa kaygıdan ölür müyüz bilemiyorum.
Alper Canıgüz’ün Alper Kamu Cehennem Çiçeği romanı tam da böyle bir çocuğu anlatmakta. Beş yaşındaki Alper Kamu’nun kapanmış bir cinayet dosyasını yeniden kurcalarken yanı başında cereyan eden ve nerdeyse şahit olacak kadar yakınına sokulduğu mahallelisi Ümit’in Devletin Sosyal hizmetler kurumunun çarkları arasında heba olmasına engel olmak için canla başla nasıl uğraştığını anlatıyor. “Devletimizin, zora düştüğünde hışmını mağdura çevirme refleksinden nasibini almıştı sosyal hizmet sorumlumuz da demek ki.” (s. 68) Devletin çalışma mantığını yukarıdaki cümlede özetlediği gibi sadece cinayet dosyalarının peşine düşmüyor ya da bu türden dosyalar beş yaşındaki kahramanımızın kucağına düşmüyor aynı zamanda bu dosyaları soruşturan, yürüten, yargılayanlarla da ayrı bir uğraşını anlatıyor.
Komşusu olan Ümit’i koruyup kollarken ki Ümit bunu hiç istemese dahi, ailesinde intiharla sonuçlanmış buruk, küllenmiş bir aşkın peşine de düşüyor ve eski resimlerden mektuplardan annesinin babasının söylediği her sözün manasının daha derin olduğunu anlıyor. Elini kolunu sallayarak polis karakoluna girip çıkan küçük kahramanımız gerektiğinde blöf yapabilecek kadar öngörülü ve soğukkanlı olmayı da becerebilen düzenbazın tekidir. Cinayet dosyalarının yanlış sonuçlandığını, adaleti tecelli etmek için kendisini kahraman gibi gören Alper Kamu, paralel soruşturmalarında canı pahasına risklere girer. Gözü karadır ve karasevdadan uzak değildir. Bir dönem bakıcısına âşık olan sonra hastanede başka bir doktordan da hoşlandığında bakıcısını aldattığını düşünecek kadar ciddidir. Komiktir, âşıktır ve yer yer sapıktır!
Mahalleler arası savaşa neden olacak kadar kıymetli düldülü aşırıp trafikte slalom yaparken emniyet şeridini ihlal etme hastalığımızı sosyolojik bir analize dönüştürürken belediyelerdeki şehir planlamacılarını da güzel bir haşlar kaldırımların ortasına ağaç diktikleri için. Düldülle tam gaz giderken biz de artık finale doğru koşmaktayızdır. Gerçekten de tam bir koşuşturmayla okunacak bir romandır. Soluklanmamıza müsaade etmeyecek kadar esprilidir ve hatta gülmekten kasıklarımız bile ağrıyabilir. Düğüm atmasını bilen yazar, babanın kahramanımızı uyuturken anlattığı masal tam da büyümüş de küçülmüş, düşünmek, plan yapmak ve kafasını toplamak için kanepenin altını mekân seçen veledimize göredir. Aynı zamanda da beş yaşındaki bir çocuğun maceralarının anlatıldığı bir kitapta bir masalın olması doğru bir seçimdir.
Hüzünle eğlenceyi başarıyla birleştiren, palavracı, kültürlü, entelektüel, sapık, karanlık bakışlı, düşünceli ve boyundan büyük laflar eden Alper Kamu Cehennem Çiçeği romanı diliyle olduğu kadar kurgusuyla da sizi saracak, sarsacak başarılı bir roman.
Hüseyin Bul – edebiyathaber.net (10 Temmuz 2014)