Hep Kitap tarafından yayımlanan Dümeni Yaratıcılığa Kırmak, hikâye denizine yelken açmak isteyenler için deniz feneri olabilecek nitelikte bir kılavuz. Kitabı Ursula K. Le Guin yazdı, Damla Göl dilimize kazandırdı.
Dümeni Yaratıcılığa Kırmak “hikâye” üzerine kafa yoranların atlamaması gereken bir kitap. Yazarı usta bir isim: Ursula K. Le Guin. Kitap, 1996 senesinde “yazının göz alıcı özellikleri üzerinde yoğunlaşan” atölye çalışmalarının kitaba dönüşmüş hali. En başta şu satırların altını çizmek lazım: “Sınırlı sayıda olay örgüsü vardır. Oysa hikâyelerin sayısında sınır yoktur. Dünyadaki herkesin kendi hikâyesi var; bir insanın başka biriyle bir araya gelmesi yeni bir hikâyeyi başlatabilir. Willie Nelson’a şarkılarını nasıl yazdığı sorulduğunda, ‘Gökyüzü melodilerle dolu, sadece uzanıp alıyorsunuz’ demişti. Dünya da hikâyelerle dolu, elinizi uzatmanız yeterli.”
Kitap, düzyazı şeklindeki alanların temeline dair düşünce, tartışma ve pratik alanı arayan yazarlara yönelik. “Yazdıklarınızın Sesi” adı altında toplanan noktalama işaretleri ve dilbilgisi, sözdizimi, cümle, fiil, sıfat; “Bakış Açısı ve Anlatıcının Sesi” altında toplanan dolaylı ve dolaysız anlatım ile yazının neleri içerip neleri dışarıda bırakılacağının ele alındığı bölümlerden oluşuyor.
Sesli okumak
Dilbilgisini bilmeyen yazarın çekiçle tornavidayı birbirinden ayıramayan bir marangozdan farksız olduğunu vurgulayan Ursula K. Le Guin, kitapta “Düzyazı nasıl işler? Bir hikâye nasıl ilerler?” sorularını ayrıntılı biçimde cevaplıyor. “Beceri, nasıl yapılacağını bildiğiniz şeydir. Yazı alanındaki beceri, sizi yazmak istediğiniz şeyleri yazabilmeniz için özgürleştirir. Bir yandan da size yazmak isteğiniz şeyi gösterebilir. Zanaat, sanatı mümkün kılar. Sanatta, şansın da yeteneğin de payı vardır. Bunları öylece kazanamazsınız. Ancak beceriler edinerek bunu kazanabilirsiniz. Yeteneğinizi hak etmeyi öğrenebilirsiniz.” diyor.
Ursula K. Le Guin, çeşitli reçeteler de sunuyor kitabında: “Bir şeyi yapabilmek, kendinizi ona adamaktır; bir bütünlüğün peşinde olmak, işin özünü gözetmektir. Bir şeyi iyi yapmayı öğrenmek ömür boyu sürebilir. Buna değer.” Sesli okuma önerisinde bulunuyor mesela: “Yalnızken sesli okumaktan korkmayın! Sadece kısa süreliğine şapşal gibi hissedeceksiniz, ama sesli okuyarak öğrendikleriniz bir ömür boyu yanınıza kâr kalacak.” Ya da neleri okumalı sorusunu cevaplıyor: “Kapsamlı okumalar yapamıyorsanız veya sadece dönemin moda yazarlarını okuyorsanız, dilinizle neler yapabileceğiniz konusunda oldukça sınırlı bir fikriniz olur.”
Yazdıklarınızın Sesi
Le Guin, en ustaca ve en güçlü ritmin Virginia Woolf’un eserlerinde duyulduğunu belirtirken, bunların yazma eylemi üzerine düşünen herkes için faydalı olduğunun altını çiziyor. Woolf’tan bir de alıntı yapıyor: “Üslup aslında çok basit bir mesele, tamamen ritimle ilgili. Bir kere buna alıştığında, yanlış kelimeleri kullanamazsın…”
“Hikâyenin ana maddesi dildir; dil de tıpkı müzik gibi kendi içinde haz verebilir. Kulağa görkemli gelen tek yazı türü şiir değildir.” diyen yazar şu noktalara dikkat çekiyor: “Dilin sesi, her şeyin başladığı yerdir. Bir cümleyi sınamanın yolu, kulağa düzgün geliyor mu diye sormaktır. Dilin temel unsurları fizikseldir: kelimelerin çıkardığı tınılar, aralarındaki ilişkiyi belirten ritimleri oluşturan sesler ve sessizlikler. Yazının anlamı ve güzelliği bu sesler ile ritimlere bağlıdır. Bu durum şiirde olduğu kadar düzyazıda da geçerlidir; gerçi sesin düzyazıdaki etkileri genellikle üstü kapalı şekilde ve daime düzensizdir.”
Gazeteciler ve öğretmenler iyi niyetli ancak kaçınılmaz şekilde de otoriter ve buyurgan olduklarını işaret eden Le Guin, “aynı kelime aynı sayfada kullanılamaz” hükmüne de -örnekler vererek- karşı çıkıyor. “Aynı kelimeyi bir paragrafta iki kez kullanmamaya ilişkin bir kural oluşturmak veya tekrarlardan tamamen kaçınılmasını söylemek, öyküleyici anlatımın doğasına karşı gelmektir.”
Deniz Feneri ve Dalgalar
“Bakış açısı, hikâyeyi kimin anlattığına ve bu kişilerin hikâyeyle bağının ne olduğuna ilişkin teknik terimdir. Eğer bu kişi hikâyedeki bir karakterse, kendisine bakış açısı kişisi denir. Bu kişi, yazarın kendisi de olabilir.” görüşünü savunan Le Guin, bakış açısına ilişkin bir de örnek veriyor. “Raşomon hikâyesini okudunuz mu ya da filmini izlediniz mi?” diye soruyor. (Aynı olayın birbirinden tamamen farklı dört versiyonunu anlatan dört kişinin klasikleşmiş bir hikâyesidir Raşomon.)
Giriş yazısında “Öncelikle şunu belirtmek gerek” diyerek, “Dümeni Yaratıcılığa Kırmak” üst başlığını taşıyan ve “Hikâye denizine yelken açmak için 21. yüzyıl kılavuzu” olma iddiasındaki kitabın hedef kitlesinin “zaten yazdıkları üstünde yoğun şekilde çalışan insanlar” olduğu vurgulanmış.
“Hikâye”yi bir deniz gibi düşlersek özellikle yazmaya odaklananların dalgalar arasından salimen kıyıya varmak için deniz fenerine ihtiyaç olduğunu görürüz. Yazı serüveninde, hepimiz kendi “hikâye”mizin kahramanı ve “yol”umuzun yolcusu iken yaptığımız tercihlerin ufkumuzu, ruhumuzu, sezgimizi ve kavrayışımızı genişletmesi için en önemli şey belki de ış(ı)k. O ış(ı)k da, kelimelerin ışığıdır olsa olsa…
“Hikâye”mizi yazarken her daim göz önünde bulundurmamız gereken bir nokta da şu: “Okuyucunun elinde yalnızca kelimeler var.” Kelimelerin ışığı hepimize yol gösterecektir. “Hikâye”mizin peşinden gitmeye değer! Ne dersiniz?
Merve Koçak Kurt – edebiyathaber.net (28 Haziran 2017)