“Hikâyenin Kalbine İnelim” | Mehmet Özçataloğlu

Eylül 9, 2024

“Hikâyenin Kalbine İnelim” | Mehmet Özçataloğlu

Bazı yollar ve yolculuklar hiç yormaz…

Çocuklar ve ebeveynleri için uzun okul tatili bugün itibarıyla bitti. Şimdi koşuşturma zamanı. Okulla ilk defa tanışanlar için farklı bir heyecan söz konusu tabii. Fakat bu diğerleri için böyle bir heyecan söz konusu değil demek olmuyor. Bir üst sınıfa geçmenin, kademe değiştirmenin de kendine göre bir heyecanı var. Okul çocuğa heyecan vermiyorsa, niye var o zaman.

Tabii sadece ders, sınav konuşulmuyor okullarda. Bir de çocukların okuyacağı kitaplar var. Var da eğitimci arkadaşlarım çağdaş çocuk edebiyatını ne kadar okuyor, takip ediyor ve çocuğa yansıtıyor. Çok az. Çocuklara hala sağdan soldan toplanan kitaplarla oluşturulan sınıf kitaplıkları sunuluyor. İçeriği hakkında bilgi sahibi olmadan on yıllardır süregelen hazır listelerle okuma işini yürütmeye çalışıyorlar.  Bunun sonucunda çocuk da okumak istemiyor tabii.

Ömer Açık, “Hikâyenin Kalbi” adlı son kitabında bu konuyu seriyor gözümüzün önüne. Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan kitapta; “Anneannesi, mahalledeki ‘Çocukluğunu Yaşayamamış Yetişkinler Derneği’ne üye olan İlginç, kendi sınıfında ‘Kitap Sevmeyenler Derneği’ni kurmak ister. Yeter Öğretmen’in sıkıcı kitap listesi yüzünden, derneğine kolayca üye bulacağından emindir. Ancak, yeni Türkçe öğretmeni Bahar’la birlikte kitap okumak, zorunluluk olmaktan çıkar, özet defterleri rafa kaldırılır. Bahar öğretmenin önerdiği değişik birçok kitap sınıfı heyecanlandırmış, çok sevilmiştir. Bu sefer de veliler yeni önerileri sorgulamaya kalkışınca ortalık karışır.”

Yazar, olayın ruhunu tam olarak ortaya koymuş, keyifli bir dille anlatmış. Gelenekçi kafa yapısıyla çocukların okuma kültürüne yaklaşan Yeter öğretmenin ağzından dökülenlere karşılık insan ister istemez şu soruyu da soruyor ya da yazar sorduruyor. “Bunu daha önce de tartıştık Baharcığım, sen çocuklar farklı şeyler okusun istiyorsun. İyi ama anne babalar aynı fikirde değil. Onlar basitçe, çocukları okusun ve bir şeyler öğrensin diye bekliyor.” Peki, anne babaların bu konudaki uzmanlığı ne seviyede? Hangi bilgi birikimiyle bu konuda fikir beyan edebiliyorlar? İşin özü şu ki, çocuk edebiyatı sadece ebeveynlerin kontrolüne bırakılamayacak kadar ciddi bir iş. Hatta alanı takip etmeyen öğretmenlerin insafına ve kontrolüne de… Kendisi okumayan bir öğretmen, çocuklara nasıl rehberlik edebilir bu konuda? Ayrıca kitapta çağdaş yaklaşım sergileyen Bahar öğretmenin ağzından dökülen şu sözlere de itirazım var. Sanırım yazar da hak verecektir bana. Benim düşüncem tam olarak bunu kastetmediğidir fakat çıkan anlam başka. “… Her şeyden önce çocuk kitapları çocuklar içindir, bunu gözden kaçırmamalıyız.” Çocuk kitapları çocuk kitabı olmanın çok ötesindedir ve öncelik ve sonralık olarak sadece çocuklar için değildir. Bir yetişkin de çok keyif alarak okuyabilir, bilgi edinebilir, okuduğuyla eğlenebilir.

Sonuç olarak, arka kapakta yer aldığı şekilde “Hikâyenin Kalbi” çocuklar üzerindeki okuma baskısını farklı bakış açılarından sorgularken, inatçı eski ve cesur yeninin tatlı çekişmesi etrafında bir okul hikâyesi anlatıyor. Kitap okumanın ufuk açan özgürleştirici gücünü duyumsatan roman, yeniliklere ve değişime şans vermenin önemini her yaştan okura hatırlatıyor. Burada yer alan her yaştan okur vurgusu önemli. Az önce söylediklerimi destekler nitelikte çünkü.

O halde şimdi Hikâyenin Kalbi’ne inelim…

edebiyathaber.net (9 Eylül 2024)

Yorum yapın