Hilmi Yavuz’un “Okuma Notları” adlı kitabı Timaş Yayınları etiketiyle 2017 yılında yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Entelektüellerin, kültür adamlarının, yazarların okuma serüvenleri nasıldır acaba? Kitap seçimlerini nasıl yaparlar, raflarda nasıl gezinirler, bir kitabı nasıl okurlar? Sevdikleri cümlelerin altını çizerek mi, sayfaların kenarına notlar alarak mı, yoksa okuduğu metni sorgulayarak mı? Hiçbiri ya da belki hepsi…
Okuma Notları bir okur fotoğrafıdır. Entelektüel merakı geniş bir spektruma yayılan bir yazarın, bir aydının okuma uğraşının, merakı takip eden sorgulamalarla kitapların izini nasıl sürdüğünün fotoğrafıdır. Hilmi Yavuz bu okuma yolculuğunda neler bulmuyor ki? Vahim çeviri hatalarından, kimsenin farkında olmadığı yanlışlıklara; kıyıda kalmış, sessiz sedasız metinlerden, incelikli karşılaştırmalara kadar…
Okuma Notları bir okur’dan öteki okur’a yollanan notlardır. Okuru edebiyattan felsefeye, tarihten kültüre keyifli ve meraklı bir yolculuğa çıkaracak.
Kitaptan Alıntılar
‘Baştan söyleyeyim: Türkiye’de aydın yoktur! Bu sıfatı hak etmek için çaba gösteren okur-yazarlar vardır –ama aydın yoktur!
Açık zihinle sorgulamak yerine birtakım ön kabullerde diretmek; düşüncelerini yanlışlamaya açmak yerine, doğrulayıcı örnekler aramak; çelişkiye düşmekten korkmak adına saçmalamayı yeğlemek… İşte Türk-okuryazarı budur!
Türk okuryazarı henüz kendi kendisiyle alay edebilme cesareti demek olan zalim, ama zalim olduğu ölçüde de yapıcı tavırdan bucak bucak kaçıyor.
Türkiye’de aydın yok, malûmatfuruş okur-yazar vardır…Olanak varsa, çoğu kez yaparım bunu: İki dilden, özgün ve çeviri metinleri karşılaştırırım. Buna, ara sıra, bir ikinci çeviri eklenir; böylece üç dilden okumanın keyfini sürerim.
Bilenler bilirler, özellikle özgün metinlerinden daha önce okumuş olduğum kitapların çevirileri yayımlanınca, bende bu çevirileri özgün metinle karşılaştırma tutkusu öne çıkar.
Böylece birçok çevirmeni küstürmüş, çoğunu kendime düşman etmişimdir.
Okuryazarımızın bir sorunu, felsefi bağlamını ve entelektüel arkaplanını bilmeden ya da gözardı ederek kavramaya çalışma maluliyeti…Roman bir ‘ansiklopedi’ olarak düşünülürse, okurun bazı yanlışları (çok önemsiz bile olsalar –ki, önemsizdirler) düzeltme hakkı doğar.
Eleştiri, okunan metne ilişkin okuma düzlemler üretmek değil midir?
Kuşkusuz, akıl için yol bir değildir, evet, ama yolun bir olmadığının sanıldığı durumlarda, temeldeki rasyonel bir ve aynı şey değil midir?
Osmanlı sefiri ile Cumhuriyet büyükelçisi arasındaki ayırt edici fark, ‘sefaretname’ ile ‘anı’ arasındaki sınır çizgisinden geçiyor.
Bir romancı ne kadar iyi romancı ise, şiirden de o kadar az anlıyor –nedense!..
Kıskançlığın Aşk’la değil ama bencillikle olan ilişkisi doğrudan ilişkisi o kadar apaçıktır ki!
edebiyathaber.net (27 Ocak 2021)