Gregory Woods’un “Homintern” adlı kitabı, Kıvanç Tanrıyar çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanmıştı.
Tanıtım bülteninden
Homintern, yani Homoseksüel Enternasyonal: Eşcinseller için Komünist Enternasyonal’den türetilmiş, gelişigüzel bir şakadan ibaret. Heteroseksüeller açısından bakıldığında ise ajanlıkla ilgili komplo teorilerine zemin oluşturacak, en iyi ihtimalle düzcinselleri dışlayan bir mason camiası. Şaka bir yana, LGBTİ+ hareketin öncülü sayılabilecek, uluslararası bir ağ ören böyle bir toplumsal yapı varolmuştu. Gregory Woods, tam da 19. yüzyıl sonundan 1970’lere değin varolmuş bir toplumsal dokuyu tasvir ediyor.
Fin-de-siècle Avrupa’sında cinsel normlara aykırı gelen bireyleri ezen skandallar üstüne skandallar patlak verirken, onlar da cebren tecrite maruz kalıyor ya da hem cinsel hem kültürel ilişkiler ağını örmek üzere gönüllü olarak kendi kaçış çizgilerini çekiyorlardı. Bu tip bir çok yönlü istikamet Modernizmi kuran Sodom’un kalelerini örmüştür. Mitsel nitelik kazanan, Kuzey Avrupa’nın Püritenlik baskısından kurtulmuş Kod Napolyon’un Paris Sodom’u, Weimar’ın Berlin Sodom’u ya da Harlem’in New York Sodom’u…
Kuzey Avrupa’dan ve Amerika’dan egzotik Güney’e doğru çekilen çizgiler ise bohem eşcinsellere –yerlisi olmadıkları sürece– görece müsamaha gösterilen, rahat ortamlar sağlamıştır. Diğer yandan Güney, Sodom mekânsallaşmaları içinde (mesela Tanca, Sicilya, İskenderiye) eşcinsellerin kendi tarihsel köklerini aradıkları bir diğer mitik mizanseni oluşturmuştur. Tüm bu yolculuklar boyunca bohem çevrelerin edindiği deneyimlerin kültür ve sanat alanındaki izdüşümleri, devasa uluslararası projelerle sonuçlanmıştır. Uluslararası kadrolarıyla tüm dünyayı gezen dev kumpanyalar, edebiyatta eşcinselliğe odaklanan okumaların yapıldığı kültür merkezi işlevi gören salonlar, sadece eşcinseller için ürün veren kitapçılar ve en önemlisi Nazi Almanya’sında yakılıp yok edilen Magnus Hirschfeld’in Cinsel Bilimler Enstitüsü bu kesişim noktasının verimli ürünleri olmuştur…
edebiyathaber.net (5 Mart 2020)