Hüseyin Oytun: “Bu derin yozlaşma içinde hep beraber aynaya bakmamız gerekiyor.”

Aralık 30, 2024

Hüseyin Oytun: “Bu derin yozlaşma içinde hep beraber aynaya bakmamız gerekiyor.”

Söyleşi:  Aslı Kemal Gürbey

Hüseyin Oytun’un, Mayil Kasatura’nın Günlüğü isimli kitabı bu hafta Kalan Yayınları’ndan çıktı. Tecrübeli bir yazar olan Oytun’la kitap hakkında söyleşi yaptık. 

Merhaba Hüseyin Bey. Öncelikle yeni eseriniz hayırlı olsun. Sanırım kitabınızı ilk okuyanlardan biriyim. Öncelikle sizin kim olduğunuz okuyucuya tanıtarak başlayalım.  Evet, Hüseyin Oytun kimdir? 

Merhabalar. İlginize teşekkür ederim. Ben Denizli’nin Tavas İlçesinin Çağırgan köyünde doğup büyüdüm. 1965 doğumluyum. Yedi kardeşin ortancasıyım. Kendi tarlaları olmayan bir köylü aile olarak bazen amelelik bazen ufak çaplı hayvancılık yaparak geçimimizi sürdürürdük. İlkokulu köyümde bitirdim. Parasız yatılılık sınavlarını kazanarak Isparta Gönen Öğretmen Lisesine gittim. O yıllarda altı yıllık bir okuldu. Ortaokul ve liseyi orada bitirdim. Sonra İstanbul üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı okudum. Bolu, Yozgat ve Denizli’de çalıştım. Öğretmenlik ve eğitim yöneticiliği yaptım. Son dört yıldır doğup büyüdüğüm Çağırgan’da emekli bir öğretmen olarak yazı çalışmalarıma devam ediyorum.

Mayil Kasatura’nın Günlüğü romanında başkahraman Mayil Kasatura, ticaretle uğraşan, maddi olarak güçlü bir adam, yukarılarda da dostları var fakat aynı zamanda sabıkalı, herkes ondan çekiniyor. Savcı karakteri ise adalet peşinde koşuyor, Mayil’in karşısında duruyor. Adalet, güç ve çıkar çatışması eserin omurgasını oluşturuyor. Bu zıtlık, romanın ana çatışmalarından biri. Kitapta bu karakter özelliklerinin toplumsal realite ile uyuşması söz konusu mu? Başka bir ifadeyle romanın, özellikle günümüz toplumuna dair vermek istediği mesajlar neler?

Mayil Kasatura yabancımız değil! Son kırk yıllık hayatımızın ortak karakteri. Kısa yoldan zenginleşme, liyakatsizlik, usulsüz ticari işler hep karşılaştığımız durumlar. Mayil Kasatura illegal yollarla yükseliyor.  Fakat onda illegal yollarla yükselenlerden farklı olarak bir vicdan var. Bütün olup biten yanlışlığın farkında. Yazdığı günlükte zaman zaman kendi içinde bir çatışmaya giriyor. Savcı da aslında bozuk bir sistem içerisinden geliyor. Ama etrafında olup bitenleri kısa yoldan öğrenmek zorunda kalıyor. Üstelik genç ve toy. O da kendi içinde bir hesaplaşmaya girişiyor. “Günümüz toplumuna mesaj…” çok iddialı. Ancak şunu söyleyebilirim: Bu derin yozlaşma içinde hep beraber aynaya bakmamız gerekiyor.

Şahkale, sanayiyle gelişmiş bir şehir olarak romanın geçtiği mekân. Şehir, karakterlerin ruh hallerini, kararlarını nasıl etkiliyor? Mekânın gelişmişliği ile karakterlerin mücadeleleri arasında bir paralellik var mı?

Tabii ki… İçine doğduğumuz coğrafya, her yönüyle karakterimizi etkiliyor. Yol üstü bir evde doğup büyüyenle şehrin iç kısmında doğup büyüyenler aynı şeyleri göremiyor. Haliyle gördüklerimiz, yaşadıklarımız bizi etkiliyor. Şahkale, sıcak bir memleket. Bir yönüyle denize yakın. Sonrasında gelişen turizm ve yeni kurulan üniversite, insanları değiştiriyor.  Ya da değişime zorluyor. Çok karmaşık bir yerde yaşamak daha fazla sorun çözmeyi gerektiriyor. Kahramanlar yaşadıklarını özümsemek için çatışmalar yaşıyorlar. Zorlanıyorlar.  Hepimiz gibi…

Mayil Kasatura’nın Günlüğü bireysel gibi görünse de toplumsal boyut kazanmış bir roman. Bu roman ile önceki kitaplarınızı karşılaştırırsak niteliksel çıtayı daha yukarı çıkardığınızı söyleyebilir misiniz? Yorumunuz nasıl olurdu?

Öncesinde  iki kitabım basıldı.  1914-1922 Son Ocak romanımda iki ağabeyini ve amcasını Milli Mücadelede şehit vermiş anneannemin hatıralarını kitaplaştırdım. Bir bakıma belgesel niteliği de olan bir eser. Doğrudan kendi şahsımla ilgili olduğu için orda yaşanılan acılar, yazarken beni çok zorladı. Hatta uzun yıllar belgeleri toplamış olmama rağmen yazamadım.  Sonrasında hikâyelerimi birleştirerek Şarap Duası adıyla bastırdım.  Daha çok gözlemlerimi yazdım. Mayil Kasatura’nın Günlüğü ise seksenli yılların sonlarından itibaren gördüğüm yozlaşmışlıktan bir kesit. Yozlaşmak sözcüğünün kökü yozmak, ilginç anlamlarda kullanılıyor. Mesela; güzelliğini yitirmek, aşı tutmamak, bozulmak gibi. Adalet, gelir dağılımı, liyakat gibi kavramlar ortadan kalkınca güzelliklerimizi yitiriyoruz. Üreten bir toplum olamıyoruz. Bu bozuk düzende yol tutturan Mayil Kasaturalar çoğalıyor. Hatta yeni sistemin omurgasını oluşturuyor. Roman, bozuk ve yoz sisteme bir eleştiridir. Yazmak, bir kabiliyetle birlikte aynı zamanda tecrübe işi. Süreçle birlikte haliyle kendinizi geliştirme imkânı buluyorsunuz.

Romanın günlük formatı, okurları derinden etkileyebilecek bir anlatım biçimi sunuyor. Mayil’in kendi gözünden dünyayı görmemizi sağlayan bu formatı tercih etmenizin özel bir sebebi var mı?

Günlük, olayları ve duyguları aracı olmadan birinci ağızdan anlatma fırsatı sunuyor. Daha yalın. Bence okur, Savcı’nın merakını günlüğü okurken kendisinde hissedecek. Mayil Kasatura’yı kendi kaleminden aracısız dinleyecekler. Günlük okumak bence yüz yüze konuşmak gibi.

Mayil Kasatura’nın Günlüğü üzerinde yazarken en zorlayıcı ve en ilham verici anlarınız nelerdi? 

Kitabı yazmak zor değil ama kitap hayal ürünü olmadığı için bir zorluk var.  Şöyle söyleyeyim: Birtakım kişi ve mekânları kurgu bir mekâna ve kurgu isimlere taşıma zorluğu var. Ama Şahkale’yi kurup, etrafta yaşananları da oraya taşıyınca işim kolaylaştı.

İlham veren tarafı ise toplumsal hafızaya bir katkı. Yaşadığım dönemde şahit olduklarımı “Ben de bunları gördüm.” diye gelecek nesillere aktarıyorum.

Bana göre Türkiye yazmayı seven insanların ülkesi. Tecrübeli bir yazar olarak yazmaya yeni başlamış olan genç roman yazarlarına tavsiyelerinizi almak isterim. Genç yazarlara önerileriniz neler olur?    

Yazma tecrübem konusunda çok iddialı değilim. Ama devletin iyi okullarında okuduğumu düşünüyorum. Kazandığım formasyon ve mesleğim iyi ve güzel eserden anlama konusunda bana bir bakış açısı verdi. Tabii kendimi değerlendirme şansım olamaz. Beni de zaman ve okur değerlendirecek. Gençlerden yazma düşüncesi olanlara şunu söyleyebilirim. Kendi edebiyatımızın ve dünya edebiyatının önemli eserlerini bir kılavuz öncülüğünde okuyup yol arasınlar. Zamanla kendi kazandıkları birikim onlara, yazmalarında bir kimlik oluşturacaktır. Dar bir açıdan dünyaya bakış, insanı geliştiremiyor. Fikirleri, vicdanları, irfanları özgürleştiğinde genç kardeşlerim kendilerini daha rahat ifade edebilirler, diye düşünüyorum.

Hüseyin Oytun üretken bir yazar. İlerleyen dönemler için Hüseyin Oytun’dan yeni bir kitap beklemeli miyiz? 

Kendimi yazarak daha rahat ifade edebildiğimi düşünüyorum.   Bu yüzden emeklilik diye bir kavram düşünmüyorum. Okula gitmekten emekli oldum ama yazmaya devam…

Söyleşiyi sonlandırırken yeni eseriniz hayırlı olsun. Okurlarınız bol olsun. 

Kitabımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Herhalde ilk ondasınız. Bir yazar için kitabın basımından sonraki en önemli süreç tanıtım. Çok güzel şeyler ortaya konmuş olabilir ama bunu okurlara ulaştıramadıktan sonra emeklere yazık oluyor. Böyle güzel bir söyleşiyle kitabımın tanıtımına katkı yaptığınız için size yeniden teşekkür ediyorum. Sağ olun.

Yorum yapın