Konuşurken ağzınızdan çıkan her şeyi harf harf sorguladığınızı düşünün. Böyle yaparken, anlatacağınız şeye odaklanıp derdinizi anlatabilir misiniz? Konuşurken harfleri düşünmek azap verici bir şey olurdu. Sonuç olarak konuşamayabilir ya da konuşmayı tercih etmeyebilirdiniz. Bunu yapmıyoruz, çünkü doğal değil. İnsanın, konuşmayı öğrenme süreci bile böyle değil. İnsan, “derdini anlatmak için” konuşmaya başlıyor. Yaptığımız şey, içimizde bir yerde, anlatacağımız şeyin kendisine odaklanmak ve kelimelerin akmasına izin vermek.
Konuşma eyleminden çok önce, iletişim ve ifade yolu olarak müzik vardı. Müzisyenin çalarken notalarla ilgili sesi nasıl duyduğu ve bu sesin doğruluğu veya yanlışlığı hakkında nota nota sorgulama yapması doğal olabilir mi? Müzisyenin birçok anlamda yaşadığı tıkanıklık sürekli hale gelebilir mi? Peki bu durum çözümsüz müdür?
Performans endişesi, enstrümanla kaygı ve korku odaklı ilişki kurmak, müziği ve müzisyeni özgürleştirmez, tersine kısıtlar. Teknik güç odaklı çalışma sistemi, icracının önceliklerini dinleyici veya izleyiciye göre belirlemesi, konsantrasyon üzerine düşünmeme, konsantrasyonu yalnızca nota yanlışı sayısı ya da teknik temizlik ile ilişkilendirmeyi öğrenme ve öğretme, hata yapmamaya çalışarak çalma, sahneyi ya da performansın kendisini yargılama ve yargılanma alanı olarak belleme veya belletme gibi tıkanıklık ve blokajların herhangi birini hisseden müzisyenlere yeni bir bakış açısı sunuyor Zahmetsiz Ustalık kitabı…
Kitabın yazarı usta caz piyanisti Kenny Werner, kendimiz ve gezegenimiz için “müzisyen/şifacılara” ihtiyaç olduğunu söylüyor.
“Yüce amaçlarınız olduğunu söyleseniz de bu hiçbir işe yaramaz ve enstrümanınıza yaklaştığınızda iyi çalma isteğiniz üstün gelir, bu da sizi güçsüzleştirir.”
“Egolarımızın gitmesine, müziğin içimizden geçip akmasına ve işini yapmasına izin vermeliyiz. Bu işte bizler enstrümanlar olarak hareket etmeliyiz.”
Çoğu yerleşik ve alışılmış, yeniliğe kapalı, kısıtlayıcı müzik eğitim sisteminin aksine müzisyeni özgürleştirmek, yalnızca “çalan” olmaktan çıkıp “dinleyen”, “ileten” olmasını sağlamak, yeniliğe açık olabilmek hattâ yeniliği aramak, yaratmak, üretmek için tespitleri, kendi deneyimlerinden yola çıkarak sunduğu çözümler ve meditasyonlarla yeni kanallar açan, müzisyenin kendini “yeniden programlaması”, müzikle ilişkisini “yeniden keşfetmesi” için yazılmış, dilimizde benzeri bulunmayan bir rehber kitap Zahmetsiz Ustalık.
“Eninde sonunda, dünya müzisyenleri, onlara duyulan ihtiyacı kavramak zorundadır. Şamanlar gibi, şifacı, metafizikçi, kışkırtıcı, coşturucu, ruhsal rehber ve esin kaynakları olarak hizmet edebiliriz. Eğer müzisyen içten gelen ışıkla aydınlanmışsa, o, diğer kandilleri de yakan bir kandil haline gelir. Sonra da, gezegenimizi ve insanlarını arındırmak, bizi hasta eden şeyleri iyileştirmek için, sesin şifa okyanusunun bir aracı olarak hizmet eder. Müziğin böylesi gerçekten önemlidir.”
Hazrat Inayan Khan, Nachmanovich, Keith Jarret, Miles Davis gibi ustaların sözlerini sıkça hatırlatan Kenny Werner, okuru, özellikle müzisyenleri, öz benliklerine kavuşmak üzere içsel araştırmaya, ertelemeden içlerine bakmaya çağırıyor.
Piyanist ve besteci olarak, 40 yılı aşkın zamandır devam eden kariyerinde, Toots Thielemans, Charles Mingus, Stan Getz, Pat Metheny, Dave Holland, Jack DeJohnette’in aralarında bulunduğu çok sayıda usta müzisyenle bir arada olduğu sayısız albümü bulunan Kenny Werner, 1996 yılında Zahmetsiz Ustalık kitabının yayımlanmasından itibaren beri, dünyanın neredeyse her yerinde, huzursuzluğun kaynağı düşüncelere teslim olmama, zihinden ayrılıp kalp ve öz bilinç ile bir olma üzerine seminerler veriyor. Bu seminerlerde neyle ilgili olursa olsun ustalık dediğimiz şeyin zorlama bir çaba sarf etme sırasında değil, tam bir teslimiyet halindeyken ortaya çıktığını anlatıyor.
“İcracının ruhu titreşmeye başlayıp, o titreşimden ilham aldığında, izleyicinin/dinleyicinin ruhu da titreşmeye başlar ve bu hepimizin açlığını duyduğumuz müziğin arkasındaki deneyimdir.”
Sıla Gerbağa – edebiyathaber.net (9 Nisan 2018)