Soğuk. Hem de çok soğuk. Şimdi ben böyle söyleyince “İzmir ne kadar soğuk olabilir ki?” diyenler de olacaktır mutlaka. Dışarıdan bakınca çok başka bir kent görülüyor çünkü. İçinde yaşamaksa çok daha başka. Fiziki olumsuzluklar bir yana, iklim hakkındaki düşünceler, sanırım okulda öğrenilenlerden kalma. “Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı.” Geçmiş yıllar için doğruydu bu söylenenler. Fakat hepsi geçmişte kaldı. Bizim doğanın dengesiyle oynamadığımız dönemlerde. Var olanı olduğu gibi kabullenip kucaklaştığımız dönemlerde. Şimdi yok artık. Ne o eski kentler, ne o eski insanlar ne de o eski havalar… O yüzden üşüyoruz!
O halde ne yapalım? Kitapların sıcaklığına sarınalım. İçimizi ısıtacak kitaplar okuyalım. Anooshirvan Miandji’nin “Filozof Meşe”si tam da böyle bir kitap işte. Anooshirvan Miandji adını görünce ister istemez çevirmen adını da aradı gözlerim. Ama yoktu. Bilgi Yayınevi’nin böyle bir hata yaparak çevirmen adına yer vermeyeceğini düşünmediğimden, yazarla ilgili bir araştırmaya girdim. Yine Bilgi Yayınevi’nin internet sitesinde yazar kendisini şu şekilde tanıtmış: “Adım ve soyadım anuşirvan miyancı şeklinde okunur. İran Azeri Türkü ve Tebrizliyim. Hz. Şems’in ve Behrengi’nin hemşerisidir diyenler var ve 1995 senesinden beri Ankara’da yaşıyorum…” Böylelikle de soru yanıtını bulmuş oldu. İran edebiyatı denilince ilk aklıma gelen Behrengi olur benim. Ve Küçük Kara Balık… Diğer kitapları da özeldir ama Küçük Kara Balık bambaşka. Filozof Meşe’den sonra Anooshirvan Miandji adı da aklıma gelecek olanlardan. “Kendini eleştirebilen ve geliştirebilen tüm çocuklara” ithaf ettiği kitabında yazar, soran- sorgulayan küçük bir meşe ağacının ağzından aktarıyor olayları. Ve “Herkes üzerine düşeni yapmazsa ne olur?”, “Yükümüzü başkasına taşıttırmak istesek ne olur?”, “Toplu halde tembellik iyi midir?”, “Bir hatayı kabul etmemek ikinci hata mıdır?”, “Doğruyu yanlıştan ayıran nedir?” sorularının ve daha birçok sorunun yanıtının peşine düşürüyor çocukları.
Çocukların sorması, sorgulaması önemli. Dünlerimiz gitti, bugünleri yakalayamıyoruz… Peki, yarınlarımız? Yarınlar çocuklara emanet. O halde tedbiri almalı, zihinlerini açık tutmalıyız. Soru sorduracak kitaplardan da yardım almalıyız. Onları bu kitaplarla buluşturmalıyız. “Filozof Meşe”den sadece çocuk kitapları kategorisinde söz etmek haksızlık olabilir. Çocuklara yönelik bir felsefe kitabı da demek istemiyorum. Çünkü yetişkin olup da bu kitapla aydınlanacak olanların sayısı bir hayli fazla olacaktır. Kitapların hikâyesine pek değinmem ama Filozof Meşe’ninkine değineyim biraz. Altını çizdiğim ve buraya aktaracağım satırlar anlam bulsun. Büyük bir ormanda, meşelerin köklerindeki suyu ona bırakmaları karşılığında büyüyerek onları güneşten koruyacağına söz veren bir meşe… Gittikçe büyüyerek aşağıdaki meşeleri görmemeye başlıyor. Öyle büyüyor ki şemsiye gibi kapatıyor gökleri. Güneş görmeyen diğer meşe ağaçları eski canlılıklarını yitiriyorlar. Kendilerini güneşten korusun diye tüm yetkiyi o meşe ağacına verdiklerine pişman oluyorlar. Tam da bu noktada anne meşe, küçük meşe ağacına şunları söylüyor kitapta: “Herkes güçlü bir meşe başımızda olursa dertlerimiz hepten çözülür sanıyordu ama kimse akıl edemedi ki güç tepeden gelmez, temelden gelir, hepimiz tek tek güçlü olursak, hepimiz tek tek aydın olursak, hepimiz tek tek çalışkan olursak ancak gerçek aydınlık olur…”
Candan İşcan’ın resimleriyle kitap, daha da renkli bir hâl almış. Samed Behrengi İran edebiyatından en büyük kazancımızdı. Onun bize bıraktığı kitaplar bir miras niteliğinde. Miandji ise hâlâ yaşamda. Yazdıklarına sahip çıkalım. Çıkalım ki eserleri çoğalsın. Miandjiler çoğalsın.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (14 Ocak 2019)