Eğitim sistemimizin kapanmayan yarası oldu ezbercilik. Yıllar yılı her ne yapıldıysa çözüm bulunamadı. Nedeni ortadan kaldırmak isteyenler, çözüm için adım atmadıklarından sonuç alınamıyor. Kâğıt üzerinde program değiştirerek sorun ortadan kalkacak sanıyorlarsa da öyle olmuyor/olamıyor.
Uygun fiziki ortam sağlamadan, gereken eğitim materyallerini temin etmeden, çocuğun önüne her şeyi kalıp halinde koyup, hadi kendini keşfet deyince, çocuk içindeki cevheri ortaya çıkaramaz. Sınavlara dayalı başarı ölçütleriyle hiçbir zaman da olamayacak. Yetenekler göz önün alınmadan merkezi sınav sonucuna/başarısına göre yapılan yerleştirmeler çocukları sadece köreltir. Beklentileri doğrultusunda çocuğa sınır çeken ebeveynlerde cabası!
Arslan Sayman’ın küçük kâşiflere yönelik olduğunu düşündüğüm “Piri Reis’le Açık Deniz’de” kitabını okurken hayıflandım durdum, yaşadığımız duruma. “Yeryüzünde keşfedilmemiş yerler var mıdır hala?” sorusuyla okurunu/çocuğu kitaba çeken yazar, kitaba çekmekle kalmıyor, çocuğun içindeki kâşifi de tetikliyor.
Kahramanımız Azra, çekirdek aile yapısına benzer bir ailenin tek çocuğu. Bunu söylememin nedeni, aile yapısının benzerliğinden dolayı okurun/çocuğun Azra ile özdeşim kurmasının kolaylaşması. Azra’nın şansı ise gezmeyi çok seven özgür ruhlu bir teyzesinin olması. Bir de arkadaşı Doruk’un dedesi. Pertev Dede bir kartografi profesörü. Yani anlaşılır bir dille söylemek gerekirse harita çizen bir kişi.
Azra içindeki keşif duygusu ile tutuşurken, Doruk’un da ona katılmasıyla ve Pertev Dede’nin desteği ile okullarında kâşifler kulübünü kurarlar. Kısa zamanda sayıları artar ve kulüp nitelikli ve etkin bir hal alır. Olaylar hızla akarken meraklı kahramanımız Azra, ünlü denizci Piri Reis ve onun büyük eseri Kitab-ı Bahriye ile tanışır. Tanışmakla kalmaz bu tutkunun peşinden gider. Bu yolculukta kartografiden denizciliğe, kişisel haritadan zihinsel haritaya birçok yeni kavramla tanışır. (Tüm bu kavramlar daha kitabın başında açıklamasıyla verilerek okuyucunun işi de kolaylaştırılmış.) Azra hızla öğreniyor, öğrendiklerini kulüp arkadaşlarıyla paylaşıyor. Piri Reis’in peşinde yol alırken İstanbul’da bir serginin varlığından haberdar oluyor. Piri Reis haritasının 500. yılıdır ve UNESCO tarafından Piri Reis yılı ilan edilmiştir. Kâşifler kulübü olur da bu sergi görülmez mi? Elbette görülür. Öğretmenler, anne-babalar ikna edilir ve hazırlıklar başlar. Sonrasında keyifli bir yolculuk ve önemli bir sergi ziyareti gerçekleşir.
Arslan Sayman, Piri Reis’le ilgili anlatılması gerekenleri öykünün içine çok güzel bir şekilde yerleştirmiş. Öyle ki Piri Reis’in bilinen özelliği; geleneksel, kaynaklarda yer alan bilgilere göre değil kendi gözlemlerine dayanarak haritalarını oluşturmasıdır. Bunu kitapta şu şekilde ifade ediyor: “… Benden önce yapılmış haritalardan, kâşiflerin bıraktıkları notlardan ve eserlerden de faydalandım. Başka türlüsü mümkün değil zaten. Ben sadece duvarın üzerine yeni tuğlalar koydum, duvarın yükselmesini sağladım. Ha, duvarın yanlış örülmüş yerini de düzelttim, yeniledim…”
Deniz Başaran’ın çizimlerini de göz ardı etmeyelim. Başarılı ve yerinde çizimler, anlatıya katkı sağlamış.
Piri Reis’le Açık Deniz’de, küçük kâşif adayları için keyifle okunacak bir kitap. Köhnemiş eğitim sisteminin içerisinde de belki göz açar, çocukların içinde bir kıpırtı sağlar.
*Piri Reis’le Açık Denizde, Arslan Sayman, YKY, Nisan 2014.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (9 Haziran 2014)