Şükran Yiğit’in son romanı ‘Burası Radyo Şarampol’ İletişim Yayınları etiketiyle yayınlandı. Antalya’nın Şarampol adlı gönülleri ama bir o kadar da tozu toprağı da bir mahallesinde açılışını yapan kitap okuyucuyu 14 yaşın getirdiği bilinmezliğin içerisinde başlayıp önce Berlin’e sonra Londra’ya ardından İstanbul’a götürüyor okuru. Peşinde şarkıları, sloganları, aşkları da beraberinde götürüyor.
Açık konuşmak gerekirse ‘Burası Radyo Şarampol’ girizgahıyla insanın kafasında “Yine mi?” sorusunu bırakıveriyor aniden. Çünkü kent fark etmeksizin kenar mahalleleri, burada yaşanan aşkların hüzünlerin, dedikoduların kısaca bundan 30 yıl öncesinin samimiyetini anlatan, “biz eskiden kapılarımız açık yatardık”ları özne yapan birçok roman var. Üstelik buna bir de askeri darbe sosu eklenince kafalardaki soru işaretinin cevabının netleşemeye başladığını düşünüyorsunuz. Ancak Şükran Yiğit’in karakterleri, kurgusu okuru insanın içine öyle bir çekiyor ki bir anda karşınıza ‘tam kadro’ bir roman çıkıyor ve siz sayfalar arasında yolunuzu kaybetmeye çoktan başlıyorsunuz.
Kitabı 14 yaşındaki Filiz’in ağzından okuyoruz. Filiz yaşının getirdiği bilinmezliklerle kafası allak bullakken en yakın arkadaşı Rengin tarafından terk ediliyor. ‘Şehre gelen yabancı’ çolak Ali’ye aşık oluyor ve Ali’nin sayesinde Beatles’la, Who’yla, Pink Floyd’la, blues’la tanışıyor. Ne yapsa ne etse bir türlü açılamıyor Ali’ye. Ali de ona karşı boş değil ama utangaç çocuk yanaşmıyor Filiz’e. ‘Kafası açılıyor’ mu aşk yüzünden allak bullak mı oluyor bilinmez ama Filiz’i aşık olduğu ilk erkek tarafından da terk ediliyor. Üstelik Ali geride hiçbir iz bırakmadan kayboluyor. Filiz’in en iyi arkadaşı, kuyumcu zengini nişanı bozup devrimci Cengiz’e ‘varan’ Mine Abla. Her şeyini onunla konuşuyor. Ama gel gör ki kader bir gol daha atıyor Filiz’in kalesine. Mine Abla’sı da gözünün kör eden aşkının peşinden yurtdışına gidiyor. Bir otelde çalışan ve işten arta kalan zamanını hovardalığa veren Filiz’in babası da gidince Filiz gerçek anlamda yüzleşiyor o yaşında.
Kitabın burasında bir ışınlanmayla kendimizi Berlin’de buluyoruz. Burada okuyucu “Ne oldu şimdi?” diye sorarken yazar Şükran Yiğit önce olayı sonra süreci ve nedenlerini anlatıyor ve bu durum kitabın merak uyandırma görevini ziyadesiyle yerine getiriyor. Bunu kitapta başlayan tüm maceralar için uyguladığını görünce kitabın içinde kayboluveriyoruz.
‘Burası Radyo Şarampol’ şehirleri fon alarak bu şehirlerde aralıksız yankılanan şarkıları meze yapıyor kitabın öyküsüne. Filiz’in bir yaprak gibi savruluşunu okurken biz de ona yol arkadaşlığı yapıyoruz. Gittiği şehirlerdeki sosyal, kültürel ortamı da çok iyi anlatan kitap olaylardaki neden sonuç ilişkisi, karakterlerin birbirileriyle ve olaylarla olan bağlantısı ile bir yol hikayesine de dönüşüyor. Bu yolda şarkılar, filmler, aşklar, dostluklar, yalnızlıklar, kırılan kalpler var. Hepsini kitaptaki karakterle birlikte yaşıyoruz. Daha doğrusu Şükran Yiğit bunu yaşatmasını çok iyi başarıyor.
Kitabı okuyacaklara bir tavsiye: Eğer kitap okurken not alma alışkanlığınız varsa ‘Burası Radyo Şarampol’de ayrı bir not defteri daha bulundurun. Çünkü kitap yepyeni filmler, şarkılar, kitaplar keşfetmek için birçok örnek sunuyor.
Burak Soyer – edebiyathaber.net (9 Şubat 2021)