İhtimal; son yıllarda üzerine öyküler, romanlar yazılan bir dönemin romanı. Selma Sancı, romanında darbe ve sonrasının toplumsal, sosyal, siyasi ve bireysel alandaki resmini çiziyor. Bunu yaparken anlı şanlı devrimcilerin, ayrıntıları bilinen hikâyeleri yerine, ülkedeki dumanlı havayı, sıradan roman kişilerinin yaşantıları üzerinden anlatmayı seçiyor.
İhtimal’i okurken o yıllarda günlük yaşantıya sinen belirsizliği ve kuşkuyu hissediyorsunuz. Romanın adı, hikâyelediği dönemin sisli ortamını işaret ediyor. Kitabın kapak resmi, bardaktaki suya değmeyen çiçek de bu tabloyu görsel olarak tamamlıyor. Belirsizlik ortamında hayatta kalmaya çalışan roman kişilerinin iç dünyalarına tanık oluyoruz. Romanın bütününde hemen herkesin sürekli izleniyor, dinleniyor olduğu kaygısıyla yaşaması; bunun neredeyse günümüze dek uzanan süreklilikle toplumsal belleğimizde ortak bir kaygıya dönüşmesi görmezden gelinemeyecek kadar önemli. “Sokaktaki önlemlerin yoğunluğu herkesi huzursuz ediyor. İnsanları bir kalıba sokma gayreti, başka bir şey değil yaptıkları. Bu umutsuzluğun, bezginliğin sonu bilmem neye varır.” (s. 39)
Dönemin devrimcilerinin “zorunlulukları!” sıkışıklıkları, yitirdikleri; gerçekçi bakış açısıyla göz önüne seriliyor. “Romanlara, şiirlere vakit ayırmak vatan hainliği sayılırdı.” (s 56) Aşık olmanın, aşkın peşinden gitmenin bile devrime ihanet olarak görüldüğü, yitik hayatların, pişmanlıkların, gönlünce yaşanamayan duyguların anlatıldığı bölümler, döneme tanık olmuş okuru anılarına döndürürken genç okurlara da toplumsal belleğimizde izi olan bir dönemi tanıtıyor. Selma Sancı’ nın, romanda yer verdiği ayrıntıların okura, dönemin ruhunu iletebildiğini söyleyebiliriz. Örneğin o yıllarda eve telefon bağlatmak önemli bir sorundur. Nihan’ın darbe sonrasında yurt dışına kaçan teyzesinin kızı Güzin’e yazdığı bir mektup yaşananların özeti gibidir. “Bu arada dün gece çok karışık rüyalar gördüm; pusular, mülteci kampları, kalacak yer sıkıntısı, kimliksiz çıkanların pek çoğu sınırda yakalanmış, yaralanmış ya da ölmüş, filmlerdeki gibi. Bildiğim, tanıdığım kim varsa o rüyanın içindeydi. Birinde mitingdeymişiz, sen boynuna sarı bir atkı dolamışsın. Pankartlarda ‘Katiller bulunsun!’, ‘141 – 142…’ En nefret ettiğim rakamlar. Gerçi suç rakamlarda değil.” (s. 56)
Romanın dikkat çekici bir başka yönü de aynı siyasi görüşe sahip insanların, önemsenemeyecek düşünce farklılıklarını, (fraksiyon çatışması) yollarını ayıracak denli derinleştirmeleri. Birbirini seven insanların ortak paydada buluşamaması, uzaklaşmalar; yaşı uygun olan okur tarafından kolaylıkla anımsanacaktır. Romanda, düşünce ayrılıklarının yarattığı düşmanlık, bu düşmanlığın özel yaşantılara uzanan etkisi gerçekçi bir anlatımla sunuluyor.
Darbe öncesi ve hemen sonrasının gençliği devrimi; kişisel arzularının, beklentilerinin üstünde tutan, karamsar, hayalci, inançlı, sevgisini, hüznünü içinde yaşayan bir kuşaktır. Sonraki yıllarda dönemi yansıtan müzik, edebiyat, sinema yapıtlarında o dönemin kırılgan yapısını görmek olanaklıdır. Selma Sancı İhtimal’ de, bu gençlerin yaşadıkları döneme ışık düşürmüş, iç dünyalarını bir ölçüde görünür kılmış.
‘Bu günlere nasıl geldik?’ sorusunu sık sık soruyor, yanıtlamakta zorlanıyorsanız; İhtimal, size aradığınız yanıtı verebilir. Sorgulamaksızın, canavarca tüketim arzumuzun izini roman kişilerinin iç konuşmalarında sürebiliriz: “Şimdi torunuyla oyalanıyordu annesi, o doğdu doğalı kızının evinden çıkmamıştı zaten. Tufan ilkokula başlamıştı. (…) Tufan da anneannesinin hayatından yavaş yavaş sıyrılacak elbet. Ne parka gitmekten ne pişirdiği pastadan hoşlanacak, onun uygun gördüğü giysilere, uğraşlara, oyunlara karşı gelecek, zamanla arkadaşlarını tercih edecek. Genç ana babası ise taksitlere yetişme, evi eşyaya boğma yarışındalar.(…) Kız kardeşinin küçük taksitlerle başlayan alışveriş merakının, hesapsız, kitapsız gelişmesi biraz da dönemin özelliğiydi.” (s. 44 – 45)
İhtimal, mutluluk veren, umut aşılayan, şen şakrak bir roman değil; anımsamayı pek de istemediğimiz ama bugünümüzü şekillendiren yakın geçmişimizin kurgusal hikâyesi. Bu günü anlayabilmek, yaşadıklarımız arasında neden sonuç ilişkisi kurabilmek için üzerinde düşünülesi, söz söylenesi bir roman.
Aysun Kara – edebiyathaber.net (7 Ocak 2015)