Elginkan Vakfı, 2013 yılında düzenlemeye başladığı Elginkan Vakfı Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı’nın ikincisini 15-17 Nisan 2015 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirdi. “Gelenekten Geleceğe Türk Edebiyatı” alt başlığı ile düzenlenen kurultayda binlerce yıllık geçmişi bulunan Türkçenin geleceğine yönelik öngörüler bilimsel boyutlarıyla tartışıldı. Doğan Hızlan, Oya Baydar, Ahmet Ümit, Erol Üyepazarcı, Hikmet Temel Akarsu, Murat Gülsoy gibi ünlü edebiyatçıların da katıldığı Kurultayda alanında uzman 50 akademisyen 3 gün boyunca Türk Dili’nin geçmişini ve geleceğini konuştu.
Elginkan Vakfı Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı’nın ikincisi 15-17 Nisan 2015 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Üç gün boyunca on oturum hâlinde yapılan Kurultay’a, Türk edebiyatının sürekliliği ve geleceği, edebiyatın otorite, devlet ve sosyal kurumlar (aile, toplum, millet, din vb.) ile ilişkisi ve değişimi, metinlerarası ilişkiler, anlatıcının serüveni, tarih karşısında edebiyatın konumu gibi pek çok konunun işlendiği kırk bildiri sunuldu ve bir açık oturum düzenlendi. Elginkan Vakfı Genel Müdürü İlhan Üttü ve Kurultay Bilim Kuruyu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın açış konuşmaları ile başlayan kurultay, “Türk Romanı” açık oturumu ile devam etti. Doğan Hızlan başkanlığındaki oturumda, Ahmet Ümit, Erol Üyepazarcı, Hikmet Temel Akarsu, Murat Gülsoy ve Oya Baydar “Türk Romanı”nı değerlendirdi. Doğan Hızlan kurultayın konusunun Gelenekten Geleceğe Türk Edebiyatı olduğunu, geleneğin kabul ya da ret edilebileceğini ancak mutlaka bilinmesi gerektiğini belirterek kurultay başlığının açılımını yaparak oturumu başlattı
Oya Baydar “Bireyselleşmenin artması romanın gelişmesini sağlar”
Oya Baydar edebiyatçılığının yanında sosyolog kimliği ile de Türk romanını değerlendirdi. Tanpınar, Oğuz Atay gibi isimlerin otorite devlet ve toplumun çemberini kırarak bireye yönelmelerinin, birey-insanı anlatmalarının başarılarındaki öneminden bahsetti. Toplumda bireyselleşmenin artması ile romanın gelişip güçleneceğini belirtti.
Erol Üyepazarcı “Karamazov Kardeşler aslında polisiye romandır”
Polisiye/Popüler Roman konusunda araştırma yapan Erol Üyepazarcı polisiye romanın içerisinde ne polis ne de cinayetin olduğunu, suçun anlatıldığı, suçlunun irdelendiği romanlar bulunduğunu söyledi. Karamazov Kardeşler eserinin aslında neden bir polisiye roman olduğuna değindi.
Ahmet Ümit “Tarih ve polisiye ayrılmaz bir bütündür”
Komiser Nevzat karakterinin yaratıcısı, polisiye roman yazarı Ahmet Ümit de aynı noktadan hareketle polisiye romanın insan ruhunu anlamak için suçu ele aldığını, tarih ile polisiyenin aslında ayrılmadığını ve bunun hakikati arama ve bulma sevdası olduğunu belirtti.
Hikmet Temel Akarsu da konuşmasında Türk edebiyatında tarihi roman geleneğini ayrıntılı bir biçimde dile getirdi.
Murat Gülsoy “Yaratıcı yazarlık eğitimi olmalı”
Murat Gülsoy, tüm sanat dallarında olduğu gibi yaratıcı yazarlığın da eğitiminin olabileceğini söyledi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yaklaşımında Türk romanını değerlendirdi, sıradan insana ve birey olma meselelerinin edebiyattaki önemine işaret etti.
Türk edebiyatının “Gelenekten Geleceğe” yolculuğu
Aynı gün başlayan ve üç gün dolu dolu süren oturumlarla bilimsel düzeyi yüksek, akademik anlamda nitelikli bildiriler sunuldu. Sunulan bu bildirilerle edebi metinleri tür-biçim-içerik-üslup yönünden geçmişten günümüze yeniden düşünme, irdeleme ve değerlendirme fırsatı elde edildi. Ortaya konan sorunsallar beyin fırtınaları yaşattı ve yeni cevaplara götürdü, bazen de yeni sorular sorulmasına neden oldu.
Türk edebiyatının gelenekten geleceğe doğru ele alındığı kurultayda; Eski Türk Edebiyatı, ‘gelenek’ tarafının karşılığı olarak ele alındı. Kurultayda, Eski Türk Edebiyatı ile ilgili sekiz bildiri sunuldu. Bunlardan altısı Divan Edebiyatı içinde söz söyleyen, ikisi de Yeni Türk Edebiyatındaki Eski Edebiyat geleneğinin izini süren konular arasında yer aldı. Akademisyenlerin sunduğu bildiriler, klasik edebiyatın Osmanlı zamanındaki altı yüz yıllık yaşama alanı boyunca kendi geleneği içerisinde ilerlerken, günümüzün Cumhuriyet Türkiye’sinde bugüne ve geleceğe ‘aktarılma biçimleri’yle hep yeniden üretilen bir canlılığa sahip olduğunu bir kez daha gösterdi.
Halk edebiyatı unutulmadı
Halk edebiyatı alanında ise on bir bildiri sunuldu. Dede Korkut Kitabı, aşıklık geleneği, toprak ve mekan temaları ile halk hikayeleri gibi kültür zenginliklerimiz anlatıldı, önemli tespitlerde bulunuldu. On beş bildiri ise belki de en fazla problemin var olduğu Yeni Türk Edebiyatı alanında oldu. Sunulan bildiriler Nazım Hikmet’ten Sezai Karakoç’a, Hilmi Yavuz’a; Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Murat Gülsoy’a çok geniş yelpazede pek çok edebiyatçımızı ve eserlerini konu aldı. Kırgız edebiyatı, Kıbrıs edebiyatı, edebiyatta zeylden, modern-postmodern edebiyata, disiplinlerarası yaklaşımlara kadar pek çok konuya değinildi. Altı bildiri ise eski, yeni ve halk edebiyatı alanlarında ortak olarak işlendi.
Kapanışta Vakıf Genel Müdürü İlhan Üttü 2017 yılında düzenlenecek 3. Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı’nda yeniden bir araya gelme temennisinde bulundu ve başta Bilim Kurulu olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkürlerini sundu.
edebiyathaber.net (28 Nisan 2015)