Biri dünya edebiyatına damga vurmuş Ölüler Evinden Anılar, Yeraltından Notlar, Suç ve Ceza, Cinler ve Karamazov Kardeşler gibi romanların yazarı Dostoyevski, diğeri ise “Bir Yazarın Günlüğü” kitabının yazarı Dostoyevski.
Romanların yazarı Dostoyevski bir edebiyat dehasıdır. Onu Peygamber seviyesinde görenler oldu. Romanlarıyla dünya edebiyatına damgasını vurmuş bir yazardır.
“Bir Yazarın Günlüğü” nün yazarı Dostoyevski ise içimizden biridir. Bu aynı zamanda gerçek Dostoyevski’dir. Bu kitap ömrünün son yıllarında yazdığı günlüklerden oluşan derleme bir kitaptır. Kendi döneminde hayata ve siyasete dair yazdığı makaleler ve kısa öykülerden oluşuyor.
Romanlarını okuyanlar onu edebiyatın dâhisi olarak görüp ulaşılmaz bir yere koyuyorlar, ama “Bir Yazarın Günlüğü” nü okuyanlar, Dostoyevski’yi kabullenmekte zorlanıyorlar. Hayatın içindeki gerçek Dostoyevski’yle arkadaş olmak kolay olmayabilir çünkü. O tam bir Rus/Slav milliyetçisi ve savaşı savunan biri. 1870’lerin sonunda “Günlük” gazetesine yazdığı makaleleri keşke Dostoyevski yazmasaydı, edebiyatından ve yazarlığından ne eksilirdi? Bir şey eksilmezdi, ama hayat geçmişe doğru yaşanmıyor ne yazık ki…
Dostoyevski edebiyatına yazarlığına en büyük gölge düşüren yine kendisi olmuştur. Bazen yanılma payı bırakıyorsunuz, o dönemin koşullarında onu anlamaya çalışalım diyorsunuz, ama bazı şeyleri koşullara bağlayamayız. Mesela ilkesel olarak şiddet karşıtlığı böyle bir şeydir. Şiddet yanlısı ve şiddet karşıtlığı ikilemini koşullarla dönemlerle açıklamamalıyız. Tolstoy ömrünün ikinci yarısını şiddet/savaş karşıtlığı yaparak geçirdi. Bunu çok istikrarlı yaptı ve bu konuda savaş karşıtlığı üzerine yazılar ve kitaplar yazdı.
Dostoyevski’nin “Bir Yazarın Günlüğü” etrafındaki son yılları ve yazdığı makaleler benim için tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Yazdığı romanlar edebi dünyasında onu dâhileştirirken, gerçek hayata dair yazdığı yazılar edebiyatına gölge düşürür. Özellikle Rusya’nın siyasi meselelerine ilişkin yazmaya başladığında tam bir vasat, yancı bir siyasetçiyle karşılaşırız. O edebi romanlarının arkasından bir Slav/Rus milliyetçisiyle karşılaşmamız Dostoyevski edebiyatının trajedisi olmuştur. İstanbul’un Rusya tarafından işgal edilmesinin ateşli biçimde Dostoyevski tarafından Çar’a önerilmesi, bu konularda makaleler yazması Dostoyevski’yi daha iyi biri yapmadı.
Dostoyevski’nin Rusya sevgisi arızalıydı. 1880’de Puşkin Anıtı önünde yaptığı konuşmada, “Avrupalı ülkeler çökecek yakında, Rusya kazanacak” diyordu. Kendi ülkesinin geleceğini başka ülkelerin çöküşünde gören siyasi bir analizciydi Dostoyevski. Tarih onun romanlarını ne kadar yukarılara çıkardıysa, siyasi görüşlerini de benzer oranda aşağılara çekti ki fazla göz önünde bulunmasınlar.
Dostoyevski deneyiminde de görüyoruz ki, bir yazar güncel siyasete angaje olduğunda edebi olandan uzaklaşıyor.
Dostoyevski konusu ne zaman açılsa öteki Dostoyevski’nin siyasi makalelerini değil, romanlarından tanıdığım ve Sibirya Hapishanesi’nden hayata iyimserlikler içinde bakan Dostoyevski’yi hatırlamak istiyorum.
edebiyathaber.net (14 Aralık 2023)
“İki Dostoyevski…. <strong>|</strong> Aytekin Yılmaz” üzerine bir yorum