Okurlarının merakla beklediği Ayşe Kulin‘in son romanı “Handan” geçtiğimiz yılın Ekim ayında raflarda yerini aldı. Everest Yayınları tarafından basılan kitap özünde yalnız ama güçlü bir kadının hayatını sorgulamaya yönlendiriyor. “Handan”, bir yandan okuruna aşkın içindeki gel-gitlerin, hataların, sevapların, günahların, içtenliğin kadın ruhunda nasıl vücut bulduğunu sorgulatırken, bir yandan Halide Edib Adıvar‘ın ölümsüz eseri “Handan” ile karakterin kendisiyle yüzleşmesini yansıtarak enfes bir edebiyat şöleni yaşatıyor.
Kitabın ana karakteri Handan, başına buyruk hatta savruk bir kadın. Canı nasıl isterse öyle yaşıyor gibi görünen, aslında hayatın kendisini savurduğu yere gitmekten kendini kurtaramayan bir savaşçı. Bazen hırslarına yenik düşen bir zavallı, az biraz intikamcı ve oldukça özgün bir karakter. Halide Edib’in Handan’ı ile benzerliği dahi özgünlüğüne leke süremiyor.
Kitabın en çekici özelliklerinden bir tanesi, Ayşe Kulin’in diğer romanlarından birinde yer almış bir başkarakterini Handan’ın hayatına konuk etmiş olması. Anlatının içine ustalıkla yerleştirilmiş bu tip, kitabın sürükleyiciliğine lezzet katıyor. Aynı zamanda bu karakteri tanımayan okur için de Kulin’in geçmiş kitaplarına karşı bir merak unsuru oluşturuyor.
Kitabın büyük bir bölümüne günümüz siyasi olayları damgasını vuruyor. Handan’ın başlarda sergilediği apolitik duruşu, yaşadığı olaylar silsilesiyle giderek yok oluyor. Gerçekte yaşananların Handan’ın ağzından kitaba aktarılması ise, yazarın siyasi gündeme karşı serzenişini gözler önüne seriyor. İstanbul’un tarihinin en “gazlı” günlerinde hepimizin hayatında yer etmiş olan kırmızılı kadın, yalan söylemeyen imam ve diğerleri kitabın sacayağını oluşturan karakterleri haline geliyor.
Halide Edib’in Handan’ının, Kulin’in Handan’ına tutmuş olduğu ayna, okurun “iyilik”, “kötülük”, özgürlük”, “bağımlılık”, “aldatmak”, “aldatılmak”, “vicdan”, “intikam” gibi kavramlar arasında çarpışmasına imkân sağlıyor. Aynı karakterin içinde onlarca tezatlığın barındığını cesur bir şekilde aktarıyor. Okur bir Handan’a hak vermeye başladığı sırada, diğer Handan’ın söyledikleriyle duvara tosluyor. Fikirleri alt üst olabiliyor. Sonunda da, okur en basit haliyle hiç kimsenin sadece “iyi” ya da sadece “kötü” olamayacağını tecrübe etmiş oluyor.
Bununla birlikte, yaşanan olaylar öylesine hayatın içinden ki, okuru belirli aralıklarla Handan Hanımları bir kenara bırakıp kendi hayatından kesitleri düşünmeye başlatacak kadar etkili. Öyle ki, olayların ilerleyişini geçmişteki Handan ile günümüz Handan’ının teknolojik bilgi farklılıklarına kadar dayandırıyor. Bu da demek oluyor ki, Ayşe Kulin, anlatımındaki doğallığı ile yine okurun yalnızca yüreğine dokunmakla kalmıyor, aynı zamanda geçmişten günümüze derin bir akıl yolculuğuna çıkarıyor.
Kitabı en somut özetleyen cümle, başkarakterimiz Handan’ın bir kitapçıda ince bir kitabın son sayfasında gördüğü cümle; “Nereye gidersen git, kendi hikâyenle baş başa kalırsın sonunda…” Handan’ın bu cümleden oldukça etkilenmiş olması, okuru biraz da kaderci bir sorgulama yapmaya itiyor. Kitabın başlarında hayatının hamurunu yalnızca kendi elleriyle yoğurabileceğine inanan karakterin böyle bir anlayış içine girmesi, belki de biraz olsun okurun kitabın başında omzuna aldığı yükü hafifletiyor, rahatlamasını sağlıyor.
Kitapta fazlasıyla zamanda kırılmalar yaşanmış ve çoklu bir mekân algısı mevcut. Ana mekân olarak İstanbul kullanılmış olsa da, okur kendini kimi zaman İzmir’de kimi zaman Amerika’da buluyor. Ayrıca kitabın sonunda başladığı yere tekrar gelmesi, geçmiş zamanı aynı an arasında kullanması, harikulade bir çember kurgu çizildiğini gösteriyor. Handan’ın geçmişinde yaşadığı acı, tatlı anılarını kitabın gelişme bölümünde okuyan okur, kitabın giriş bölümündeki soruların cevabını adım adım yakalıyor ve sonuç bölümünde yapbozu tamamlamış hissine kapılıyor. Düz bir çizgide ilerlemeyen kitap, insanoğlunu var eden pek çok duygu ve düşünceyi bölümler içinde dağıtıp, okura teker teker benimsetiyor. Ayşe Kulin, bir nefeste okuyacağınız sadelikte, bir yerinde mutlaka kendinizi bulacağınız doğallıkta ve Handan ile konuşmanızı sağlayacak gerçeklikte harikulade bir roman daha sunuyor.
Gamze Erkmen – edebiyathaber.net (12 Şubat 2015)