İki kitabı ışığında Thomas Bernhard’a bakmak | Onur Uludoğan

Ocak 25, 2018

İki kitabı ışığında Thomas Bernhard’a bakmak | Onur Uludoğan

I

Thomas Bernhard 12 Şubat 1989’da hayatını kaybeder ve Viyana’da Grinzinger Friedhof isimli mezarlığa defnedilir.

2016 yılında Viyana’ya yolum düştüğünde ustanın mezarını ziyaret etmek için sözünü ettiğim mezarlığa bir Pazar günü gittim. Günlerden pazar olduğu için mezarlıkta görevli yoktu. Elimde mezarın bulunduğu bölümü belirten numaralarla, girişte sağdaki haritayı kontrol edip aranmaya başladım.

Kendime göre doğru yolda ilerlerken küçük bir koru olarak düşünebileceğimiz mezarlıkta, bir çiçek öbeğinin yanından geçmem gerekti. Büyük bir sessizlik içindeki mezarlıkta bu çiçek yığınının yanından geçerken yüzlerce arının vızıltısı yavaş yavaş öfkeli bir uğultuya dönüşmeye başlayıp birkaç gözcü arı hafifçe yükselip bana doğru seyirtince tedirgin olmuş ve gerisin geri dönmüştüm. Aynı yolu diğer taraftan dolaşıp yakın bir noktada Bernhard’ın mezarını belki kırk dakika aramama rağmen bulamamıştım. Tam geri dönmek üzereyken aradığım mezarı görmüş ve ustaya saygılarımı sunabilmiştim.

Ayrılırken mezarı neden bulamadığımı anlayabildim. Çünkü mezar, beni tedirgin edip yolumu değiştirmeme neden olan öfkeli arı kolonisinin hemen yanındaydı.

Bu detayı fark edince gülümsememe engel olamadım ve mezarlıktan yavaş adımlarla uzaklaştım.

II

Thomas Bernhard, 9 Şubat 1931’de gayrimeşru bir çocuk olarak dünyaya gelir. Yazarın yaşamını; bu durum, çocukluğundan beri savaşmak zorunda kaldığı akciğer hastalığı ve Salzburg kenti belirler. Bu dönemine dair detayları, sonradan “otobiyografik beşleme” olarak adlandırılan kitaplarında okuyabiliriz. Bu kitapların bir kısmı yıllar önce Mitos Yayıncılık tarafından Mustafa Tüzel’in çevirisiyle yayımlanmıştı. Geçtiğimiz yıllarda ise Sel Yayıncılık; Neden, Kiler, Nefes, Soğuk ve Çocuk adlarını taşıyan kitapları Sezer Duru’nun çevirisiyle biz okurlarla buluşturdu.

Bernhard’ın “Wittgenstein’in Yeğeni” isimli romanı Metis Yayıncılık tarafından, “In Hora Mortis” isimli şiir kitabı Edebi Şeyler tarafından yayımlandı. Diğer tüm kitaplarıysa YKY tarafından yayımlanıyor.

III

Bernhard, basitleştirerek ifade etmemiz gerekirse, öfkeli bir yazar. Neredeyse tüm kitaplarında, sanat çevreleriyle, Avusturya devletiyle, Avusturyalılarla, Salzburg’la Viyana’yla, bürokratlarla kısacası neredeyse tüm insanlıkla derin bir hesaplaşma içindedir ve bu hesaplaşmayı yaparken lafını esirgemez. Bu tutumunu da münzevi bir yaşam sürerek destekler. Olgunluk döneminde hiçbir ödülü kabul etmez ve neredeyse hiç röportaj vermez.

Kitaplarındaki öfkeli içeriği, okurundan büyük bir sabır isteyen bir biçimle yazarak destekler. Yazarın çoğu kitabı yalnızca tek bir paragraftan oluşur, bitmek bilmez uzun cümlelerle ve sarmal döngüler halinde ilerleyen tekrarlarla anlatım pekiştirilir. Kısacası Bernhard okumak ciddi bir emek ve sabır ister. Bu emeği harcayan ve sabreden okurları ise damaklarında kalan has edebiyatın buruk tadı bekler.

Thomas Bernhard’ın edebiyatının içeriğine dair ipuçlarını yazara yöneltilen şu soruda bulabiliriz:

“(…) Öbür yandan siz, başkalarını çürüme ve çözülme halinde görmeye, onları bozuk ve hasta olarak tasvir etmeye meyillisiniz. Karakterleriniz çoğu zaman yürüyemiyor, işitemiyor, göremiyor, aslında tek yapabildikleri mızmızlık etmek, sövmek ve çevresine eziyet etmek.” (Hakikatin İzinde, s. 152)

IV

YKY, 1999 yılından beri, belirlediği bir yayın programı çerçevesinde Thomas Bernhard’ın kitaplarını yayımlamayı sürdürüyor. Bu kapsamda, 2017 yılında iki ayrı Bernhard kitabını biz okurlarla buluşturdular. (Yukarıda değindiğim In Hora Mortis de 2017’de yayımlandı.)

Bu çerçevede yayımlanan ilk kitap, Nisan 2017’de Esen Tezel’in çevirisiyle yayımlanan “Ucuzayiyenler” oldu. Yayınevi bu kitabı “anlatı” olarak isimlendirmiş.

Bu tuhaf (ve belki de türler üstü olarak adlandırılabilecek) kitapta anlatıcı, bağımsız bir bilim insanı olan Koller’in portresini sunmakta. Koller, yıllardan beri Fizyonomi adını verdiği bir bilimsel çalışması üzerinde durmaktadır ve bu bilimsel çalışmasıyla ilgili olarak anlatıcıyla konuşmakta ve anlatıcı olan biteni kendi perspektifini de ekleyerek biz okurlara iletmektedir. Bu noktada, Koller ile anlatıcının buluştuğu “Auge Gottes” isimli mekân, Koller’in, Fizyonomi çalışmasında önemli bir yer tutacak olan Ucuzayiyenler’in de orada bulunduğu Viyana Açık Mutfağı ve Zögernitz üzerinde sayfalarca durulur. Bu yerler ve orada bulunan insanlar üzerinde yüzlerce satır süren açıklamalar yapılır ve Bernhard’ın kurduğu sarmal yapıyla kendi içine kapanan metin sürer gider.

Tüm Bernhard kitaplarında döngüyü kurmaya yarayan tekrarların önemli bir yer tuttuğunu belirtmiştim. Ucuzayiyenler’de de mekânlar ve yaşananlar sürekli tekrar ediliyor. Ancak, ihtiyar Koller’in “ İhtiyar dişbudak yerine ihtiyar meşeye doğru yürümesi” sarmal döngüyü besleyen en önemli cümle.

Ucuzayiyenler kasvetli bir metin değil. Bernhard’ın sahip olduğu mizah duygusunun görülebileceği kitaplardan. İyi bir Bernhard okuruysanız bu ince anlatıyı dudağınıza yerleşen bir gülümseme eşliğinde okuyacağınıza emin olabilirsiniz.

V

2017’de YKY tarafından yayımlanan ikinci kitap ise Hakikatin İzinde adı verilen bir derleme. M. Sami Türk tarafından çevrilen kitapta yazarın kaleme aldığı konuşmalar, okur mektupları, söyleşiler ve edebiyat yazıları bir araya getirilmiş.

Kimi yarım sayfa kimi de birkaç sayfa uzunluğundaki bu metinler tematik olarak değil kronolojik bir sırayla kitaplaştırılmışlar. Yazıları ve söyleşileri kitabın sonuna eklenen “Notlar” bölümüyle desteklemişler. Bu notların bazısında yalnızca yazının yayımlandığı yerin bilgisi verilirken bazısında da yazılara konu olan tartışmalar veya gelişmeler detaylı bir biçimde açıklanmış. Bu notların aradan bunca yıl geçtikten sonra geçmişte yaşananları bilmesine olanak bulunmayan okurlar için hayat kurtaran bir niteliği olduğunu belirtmek gerekir.

Hakikatin İzinde’de yer alan çoğu yazıda, Bernhard’ın ödün vermez kişiliğinden izler görmek mümkün. Bu yazılardaki sert cümlelerden, oyunlarını sahneye koyanlardan tutun da ödül töreninde yaptığı konuşma nedeniyle kendisini protesto eden devlet yöneticilerine kadar hemen herkes nasibini alıyor.

Yazar, Avusturya’ya ve Avusturyalılara olan eleştirel tutumunu da açıkça ifade ediyor. Bu eleştiriler çoğu zaman büyük bir tepkiye neden olsa da satır aralarında Bernhard’ın aslında ülkesini ve insanlarını en sert biçimde eleştirerek onlara olan sevgisini göstermeye çalıştığı sonucuna ulaşabiliyoruz.

Hakikatin İzinde’yi okurken, Türkiyeli bir okur olarak beni en çok üzen şey, kendi ülkemdeki tahammülsüzlüğün boyutlarıyla yüzleşmem oldu. Bernhard’ın en yenisi otuz yıl önce yayınlanmış olan düşünceleri çok sert biçimde tartışılsa da yazarın hayatını cehenneme çevirmeyi kimse düşünmemiş. Açılan davalar beraatla ve kişisel olanları da çoğunlukla uzlaşmayla sonuçlanmış.

VI

YKY, 2018’in ilk ayında, yazarın Sarsıntı isimli bir başka anlatısını daha okurlarla buluşturdu. Daha önce, Bernhard’ın Kireç Ocağı’nı ve Ucuzayiyenler’i çeviren Esen Tezel tarafından dilimize kazandırılan Sarsıntı’yı henüz okuma fırsatı bulamadığım için bu yazıya dâhil edemiyorum.

Thomas Bernhard’ın düşünce dünyasını daha yakından öğrenmek isteyen okurlar; yazarın Ödüllerim isimli kitabını, Kurt Hoffmann’ın yazarla yaptığı söyleşilerden oluşan Thomas Bernhard’la Konuşmalar’ı ve Hans Höller tarafından kaleme alınan Thomas Bernhard isimli incelemeyi edinebilirler.

Onur Uludoğanedebiyathaber.net (25 Ocak 2018)

Yorum yapın