Doğu’dan Batı’ya Aydınlanma – İki Muhteşem Yapıt Birden – Onur Bilge Kula | Prof. Dr. Nevide Akpınar Dellal & Esra Yıldız

Haziran 7, 2018

Doğu’dan Batı’ya Aydınlanma – İki Muhteşem Yapıt Birden – Onur Bilge Kula | Prof. Dr. Nevide Akpınar Dellal & Esra Yıldız

Onur Bilge Kula, bilimsel kariyerinin en yetkin kitaplarını, bu defa ‘Türkiye’de Aydınlanma ve Atatürk Devrimleri ve ‘Doğu’dan Batı’ya Aydınlanma’yı yazdı. Bu kitaplar, çok değerli; hem birincil kaynaklar hem de ikincil kaynaklarla yapılan yetkin çözümlemeler ve sorgulamalarla Doğu ile Batı arasında bir bireşimin yansıması olarak ortaya çıkıyor ve Doğu’dan Batı’ya aydınlanmanın özenle izlerini sürüyor. Kula, Doğu kültürlerine gelecek için yeniden ayağa kalma cesareti veren önemli noktalara dikkat çekiyor.

Onur Bilge Kula “Türkiye’de Aydınlanma ve Atatürk Devrimleri” adlı birinci kitabında, Anadolu’da yazınsal Aydınlanmanın düşünsel köklerini inceliyor, aydınlanmanın temsilcilerini, hangi bağlamlarda Türkiye Aydınlanması’na katkılar sunduklarını, bunun ardından Türkiye’yi küllerinden adeta yeniden yaşama döndüren Mustafa Kemal Atatürk’ün topyekûn aydınlanmacı devrimlerini ve dönemin köşetaşlarının Türkiye Aydınlanması’na katkılarını ortaya koyuyor.

Onur Bilge Kula “Doğu’dan Batıya Aydınlanma” adlı ikinci kitabında ise, bir zamanlar Avrupa’dan daha ileri durumdaki Doğu kültürlerinin Batı kültürüne yaptıkları katkıları ayrıntılı irdeliyor. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl yazarları Johann Gottfried Herder, Friedrich Hegel, Friedrich Engels ve Ernst Bloch’un, yapıtlarında gelişmenin temellerinin Doğu’da atıldığını açıkça yazdıklarını söylüyor. Kula, bu kitabında, İbn Sina ve İbn Rüşt’ü dünya tarihinde Aydınlanma sahnesinin en etkin iki ismi olarak öne çıkarmakta; Aydınlanmanın Doğu’dan Batı’ya gelişim sürecine, Aydınlanmanın öncülerine, öne çıkardıkları düşünce ve kavramlara ışık tutmaktadır.

Türkiye’de Aydınlanma ve Atatürk Devrimleri

Onur Bilge Kula, “Türkiye’de Aydınlanma ve Atatürk Devrimleri” kitabında Anadolu’da yazınsal aydınlanmanın tarihsel süreçdeki temsilcileri olarak öne çıkardığı Yusuf Has Hacib, Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Nesimi, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Namık Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Akif Ersoy, Nazım Hikmet’in katkılarını vurgulamaktadır. Eğitsel Aydınlanma, alanında Satı, Ismayil Hakkı Baltacıoğlu, Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un Türkiye Aydınlanması’na katkılarını ayrıntılı olarak inceliyor.

Kula, Mustafa Kemal Atatürk ve onun kurduğu muhteşem eser olarak gördüğü Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki topyekûn Aydınlanma dönemine ve Aydınlanmanın köşe-taşı unsurlarına özel yer ayırıyor. Kula, kitabında “Avrupa’da Yunus Emre ile karşılaştırılabilecek bilginler/bilimciler o dönemde henüz Haçlı seferi düşüncesinin propagandasını yaparken, Yunus Emre yaşadığı dönemin düşünsel düzeyinin çok üzerine çıkarak, zaman-üstü nitelik kazanan düşünür-şairdir“ demektedir.

Kula’nın açımlamasıyla, Baltacıoğlu din, dil ve sanatın, tüm kurumların temellerini, dolayısıyla toplumun geleneğini oluşturmuştur. Çağdaş uygarlık ilkesini temel alan, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e bağlı bir aydınlanmacı olan Mustafa Necati, bütün kurumların düşünce ve ülküleriyle çağdaşlaşması, düşünceyi daraltan ve vicdan özgürlüğünü kıran her türlü etkiden uzak durulması gerektiğini ve eğitimin yöntem ve teknikler bakımından en yeni bilimsel kurallara göre sürdürülmesi gerektiğini ön plana çıkarmıştır.

Atatürk’ün okuma biyografisi ve düşünsel açılımı

Onur Bilge Kula, Atatürk’ün okuduğu kitapları da irdeleyerek, okumanın başkasının anlamlandırdığı şeyi yeniden anlamlandırma girişimi olduğunu vurgulamaktadır. Kula’nın verdiği bilgilere göre, Atatürk’ün okuduğu kitaplar arasında yazınsal yapıtların sayısı oldukça fazladır. Yazınsal okuma ise üst düzey bir okumadır ve düşünsel deneyim birikimine göre biçimlenmektedir. Yazar, okumanın bilişsel yoğunlaşmayı ve eleştirel ayrımlaştırmayı özendirdiğini vurgulamaktadır. Bir başka deyişle, okumak, başkasının düşüncelerine, bilinç içeriklerine, duyumsamalarına açılmak, başkalarının dünya ve insan anlayışıyla karşılaşmak, yeni ufuklar kazanmaktır. Dolayısıyla, okumak özünü aydınlatmak için uğraşmaktır; değişime açık olma cesareti göstermek demektir. Kula, Atatürk’ün okuma edimini şu sözlerle değerlendirmektedir: Atatürk yoğun, kapsamlı, derinlikli, çeşitli ve sürekli okumuştur. Okumayı çağdaş ve uygar dünyaya açılmanın yolu ve dünyanın bilim, felsefe ve sanat birikimini tanımanın ve bunu eleştirel bir tutumla edinmenin aracı olarak görmüştür. Kula’ya göre, okumak, irdelemek ve çözümlemek Atatürk’ün en belirleyici özelliğidir. Sadece Türkçe değil, aynı zamanda Fransızca, Almanca kitapları da okumuştur. Atatürk, bağımsızlık ve özgürlük ülküsünü gerçekleştirmek ve korumak için, okumanın yaşam ilkesi olması gerektiğini önplana çıkarmıştır.

Türkiye’de yazınsal ve düşünsel Aydınlanma birikimi

Onur Bilge Kula, Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp’ın yanı sıra, Mehmet Akif Ersoy’un Aydınlanmaya katkısına da kitabında önemli bir yer ayırır. Mehmet Akif, bir zamanlar dünyayı aydınlatan Doğu’nun, tutsaklıkların ve kıyımların egemen olduğu yaşam alanına dönüştüğünü ifade eder. Doğu’nun zamanında İbn Sina gibi önemli bir düşünürü çıkarmasına karşın, bilimden uzaklaşmasını ve edilgenliğini eleştirir. Kula’nın kitabında anılan tüm yazar, bilimci ve aydınlanmacılara ait çok kapsamlı bilgiler bulunmaktadır.

Kula, Aydınlanmayı her şeyden önce düşünme ve değiştirme eylemi olarak tanımlıyor. Anadolu Aydınlanmasında Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Şeyh Beddreddin, Baha Tevfik, Ziya Gökalp, Hilmi Ziya Ülken, Haydar Rıfat ve Taner Timur’u köşe taşları olarak ön-plana çıkarıyor. Onlardaki çoğul(cu)luk, tolerans ve insancıllık gibi evrensel değerlerin izlerini sürüyor. Türk Aydınlanmasının düşünsel kökleri bağlamında Ahilik geleneğini de, Ahi Evren’in Aydınlanmaya katkısını da ayrıntılı inceliyor.

Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat gerçekleştirdiği topyekûn Aydınlanma hareketini tüm ayrıntılarıyla, yerli ve yabancı bilim insanları ve aydınlarının bakış açılarını da gözeterek ortaya koyuyor. Onur Bilge Kula, Dil Devrimi’ni Atatürk’ün en değerli emaneti olarak görüyor. Kitapta Atatürk’ün Aydınlanma kavramını, çağdaş hukuk devleti anlayışı, kadın erkek eşitliği, Türklerin kullandığı yazılar, alfabeler ve Dil Devrimi ayrıntılı olarak ele alınıyor.

Aydınlanmacı olarak Atatürk portresi

Kula, kitabında Türkiye’nin özünde taşıdığı hümanist birikimden ve Atatürk’ün başta Fransa olmak üzere, Batı değerleriyle yetkinleşerek aydınlanma uğraşını serimlemektedir. Kula’ya göre Atatürk okuyan, araştıran, kurum kurmayı önemseyen, yaşamı sürekli bir savaşım ve mutluluk kaynağı olarak gören bir kişiliktir. Atatürk yenileşme ve ilerleme bilincinin ve bu amaçla gerekli adımların atılmasını sağlayan istencin simgesidir. Mussolini, Hitler ve Stalin her türlü aydınlanmacı hareketi bastırıp toplumları diktatörlükle yönetirken, Atatürk, Fransız Devrimi’nin değerlerinden, Aydınlanma birikiminden yararlanan ve ‘özgürlüğün sakıncası yine özgürlük ile giderilmelidir’ diyen bir aydınlanmacıdır. Kula’ya göre, düşünsel ve eğitsel Aydınlanmanın ilerlemesi için, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’nin toplumsal-siyasal yapısında derin ve büyük değişiklik yaratan devrimleri korunmalı ve ilerletilmelidir.

Niçin Doğu’dan Batı’ya Aydınlanma?

Onur Bilge Kula “Doğu’dan Batıya Aydınlanma” adlı ikinci kitabında, Aydınlanmanın Doğu’dan Batı’ya gelişim sürecine, Aydınlanmanın öncülerine, öne çıkardıkları düşünce ve kavramlara ışık tutmaktadır.  Kitap, genel itibarıyla bilimin, bilimsel-nesnel bakış açısının, Aydınlanmanın çocukluk ve gençlik çağını Doğu’da geliştirildiğinin ve Batı’da olgunlaştığının bir yansıması olarak ortaya konulmuştur. Bir zamanlar Avrupa’dan daha ileri durumdaki Doğu kültürlerinin Batı kültürüne yaptıkları katkılar irdelenmektedir. Kula, bu ikinci kitabında, İbn Sina ve İbn Rüşt’ü dünya tarihinde Aydınlanma sahnesinin en etkin ve değerli iki filozof olarak öne çıkarır.

Kula’ya göre, biri Doğulu biri Batılı iki Müslüman olan İbn Sina ve İbn Rüşt Helen felsefe ve sanat birikimini yeniden yorumlayarak ve geliştirerek Batı’ya aktarmıştır. Böylece insanlığın düşünsel ilerlemesine son derece önemli katkılar sağlamıştır. İbn Sina, insancıl aklı ve tolerans düşüncesini yükseltmiş, doğa ahlakı, doğu dini ve doğa hukuku gibi kavramları öne çıkarmıştır. Batı’da Albert Magnus ve Aquinalı Thomas gibi teologları da etkilemiştir.

18. yüzyılın ortalarında Avrupa’da Aydınlanma yoğunlaşmaya başlar. Bu dönemde bilgi yoğunlaşarak toplumsal değerlere dönüşür ve insan aklı özgürleşir. Öte yandan, Avrupa’nın özgürleşirken, Kuzey Afrika, Hindistan başta olmak üzere birçok ülkeyi sömürgeleştirmeye başlar. Sömürgecilik, Aydınlanmayı gölgeleyen karanlık yüzdür. İnsanın her türlü bağımlılıktan kurtularak özgürleşmesi, eleştirel ve özeleştirel yaklaşımı ve ilerleme yolunda ilerlemesi, Aydınlanmanın temelleridir.

Atatürk’ün okuduğu filozoflar arasında yer alan İbn Sina’ya göre,  “İsteyen herkes etken akla ulaşabilir; herkes etken aklı yeterliliği ve liyakati ölçüsünde edinir ve geliştirir. Etken akıl her türlü bilme eylemini ve bu eylemin sonucu olan bilginin kaynağıdır; ancak bilgiyi edinmek için, aramak ve uğraşmak gerekir.”

Kula’ya göre, Aydınlanma Tarihi’ndeki en seçkin filozoflardan biri İtalyan rahip, gökbilimci ve Rönesans felsefesini biçimlendiren Giordano Bruno’dur. Aydınlanma deviniminde akılcılığı geliştiren Rene Descartes’ın anlatımıyla, insan neyin geçerli olması gerektiğini, neyin tanınması gerektiğini, yalnızca özgür düşünmesi ile belirleyebilir. Doğa ve insan dengesini felsefenin temeli durumuna getiren filozof Rousseau’ya göre, insanın özgürlüğünden vazgeçmesi insanlığından da vazgeçmesi demektir.

Kant, Hegel, Marx, Engels ve Nietzsche’de Aydınlanma düşüncesi

Mendelsohn, Aydınlanmayı kültür ve uygarlıkla bağdaştırmıştır. Ona göre halk, sanat, çalışma ve insan ile uyumlaştığı sürece uygarlaşır. Kant’a göre, aydınlanma öz-belirleyim, etkenleşme, eleştirel düşünme ve özgürlük ile olanaklıdır. İnsan kendi aklını kullanma yeterliliği ve cesareti gösterebildiği takdirde erginleşebilir. Özgürlük, bağımsızlık ve eşitlik, Atatürk Devrimleri’nin de başlıca ilkesel amacını oluşturmaktadır. Hegel’e göre, Aydınlanma insanı daha akıllı yapar; ama daha iyi yapmaz. İnsanın daha iyi olabilmesi için gerekli olan unsurlar, erdem ve ahlaktır. Aydınlanma, öz-bilincin tümüyle özgürleşmesi demektir.

Marx ve Engels, insan emeğinin sömürüsünün ortadan kaldırılması ve özgürleşmenin olanaklı duruma getirilmesi koşulu ile Aydınlanmanın gerçekleşeceğini savunmuştur. Nietzsche yönetim ve dinin özenle korunmasını, ancak dini araç olarak kullanan yönetici ve sınıfların aydınlatılması gerektiğini savunur. Herbert Marcuse, her türlü tek tipleştirmeyi totaliterizmin belirtisi saymaktadır. Tek tipleştirici yapıysa salt Asya’ya, Doğu’ya değil Batı’ya da özgüdür. Çeşitlilik, çoğulluk ve çoğulculuk, eleştirel düşünme ile bağdaşarak tek tipleştirmeyi etkisiz hale getirir. Kula’nın kitabında Max Horkheimer, Theodor Adorno, Ulrich Beck ve Edgar Grande adlı filozoflar da aydınlanma felsefesi açısından ayrıntılı incelenmiştir.

Onur Bilge Kula,  “Türkiye’de Aydınlanma ve Atatürk Devrimlerive “Doğu’dan Batıya Aydınlanma” adlı bu yapıtları ile her şeyden önce hem büyük bir araştırmacı, hem iyi bir gözlemci ve hem de özgün yaklaşımları olan ve çok önemli felsefi belirlemeleri olan bir bir yazar ve eleştirmen olduğunu kanıtlamaktadır. Belirtmek gerekir ki, Kula, entelektüel bilimsel kişiliğiyle, ortaya koyduğu tüm yapıtlarıyla, yirmi birinci yüzyıl dönümünde Türkiye Aydınlanma tarihinde seçkin bir yer edinmiştir.

Özellikle de felsefe, yazın kuramı, dil felsefesi, imgebilim alanlarındaki seçkin kitaplarında ve verdiği konferanslarda Türkçeyi yetkin bir şekilde kullanmasıyla, Türkçeye kazandırmış olduğu sayısız sözcükle ve Türkçe ile en yetkin şekilde bilim yapılabilir olduğunu kanıtlamasıyla, Türkiye’nin ve Türkçenin yüz akıdır. Alman Dil Tarihi’nin Zesen’i ve Aydınlanma Dönemi dilci filozofu Campe örneğinde olduğu gibi, Onur Bilge Kula adı Türk dil tarihine de altın harflerle yazılacaktır.

Prof. Dr. Nevide Akpınar Dellal / Dr. Esra Yıldızedebiyathaber.net (7 Haziran 2018)

Yorum yapın