“Kitap kitabı çağırır” derler. Geçen hafta sözünü ettiğim Nedret Kuran’ın “Bir Semte Adını Veren Osmanlı Aydını, Büyükdedem, Matbaacı, Hattat, Başmabeyinci Osman Bey ve Ailesi” (İş Kültür Yay.) adlı çalışmasını okurken Osmanlı’da ilk kâğıt üretimini kimin yaptığını merak etmiştim. Bu konuyu düşünür, araştırırken “Kâğıt Kitabı” (Ketebe Yay.) geldi. “Pusula, barut ve matbaa ile birlikte dünyayı değiştiren dört büyük icattan biri” sayılan kâğıdın tarih içindeki serüvenini zengin görsel malzeme ile destekleyerek anlatan güzel bir kitap. Varaka Kâğıt Sanayi A.Ş sponsorluğunda yayıma hazırlanan kitap Antikçağlardan başlayarak kâğıdın ve üretiminin geçirdiği değişimi anlatıyor, Nil kıyılarından Japon Adalarına, Avrupa’ya nihayet Osmanlı’ya ve cumhuriyet Türkiye’sine kadar kâğıt üretiminin geçirdiği değişimleri inceliyor, genel okura yönelik bilgiler veriyor.
Nedret Kuran’ın eserinde “Hamidiye Beykoz Kâğıt Fabrikası” başlıklı bir bölüm de var. Nedret Kuran’ın yazdığına göre, Büyük dedesi yayıncı-matbaacı Osman Bey ithal kâğıt fiyatlarının artması ve yeterli ithalat yapılamaması nedeniyle, padişahtan özel izinle Beykoz’da Hamidiye Kâğıt Fabrikası’nı kurmuş ki bu fabrika Beyrut’taki küçük işletmeden sonra Osmanlı’nın ikinci kâğıt fabrikası olmuş. Fabrika yazık ki çok kısa süre üretim yapabilmiş.
Metin danışmanlığını Prof. Emre Dölen’in yaptığı, Hümeyra Çalışkan ve Berati Altun’un emekleriyle şekillendiğini anladığımız yani çok kişinin yazı emeği ile oluşan “Kâğıt Kitabı”nın “Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Kâğıt Üretimi” başlıklı bir bölümü var. Bu bölümde Hamidiye Kâğıt Fabrikası’ndan söz ediliyor ama Beyrut’taki fabrikanın ya da Nedret Kuran’ın deyimiyle “işletmenin” adı geçmiyor. Başka kaynaklarda da Beyrut’taki kâğıthane hakkında bilgiye rastlamadım.
“Kâğıt Kitabı”ndan anladığımıza göre Osmanlı’nın kâğıt üretimi tarihi pek net değil. XV. Yüzyılın başlarında Amasya’da bir Kâğıthane’nin olduğuna dair kayıtlara rastlanmış. Matbaacılık ve kağıtçılık tarihi üzerine çalışmalar yapan Osman Aksoy da İslam Ansiklopedisi için kaleme aldığı kapsamlı “Kâğıt” maddesinde aynı bilgiyi veriyor (KÂĞIT – TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr). “Bayezid Paşa’nın Amasya’da yaptırdığı caminin Zilhicce 820 (Ocak 1418) tarihli vakfiyesinde geçen “Kâğıtçı Muhyiddin Mescidi” ve “kâğıthane” ifadeleri burada bir imalâthane olabileceğini akla getirse de büyük ihtimalle burası kâğıt terbiye edilen bir yerdir” diyor. Bursa’da ve İstanbul’da da kâğıt üretimine dair kayıtlar varmış ama “bunların da âharlama ve mühreleme gibi kâğıdın terbiyesiyle ilgili olması daha kuvvetli bir ihtimaldir” diye ekliyor.
Mesire yeri olarak bildiğimiz İstanbul’un Kâğıthane semtinde, semtin adıyla uyumlu olarak bir imalâthanenin bulunduğunu düşünmemek elde değil. Zaten Evliya Çelebi de burada kâğıt imalathaneleri gördüğünü yazmış. II. Bayezid’in 1509 tarihli vakfiyesinin “istanbulî” kâğıda yazılmış olması da bir başka kanıt olarak görülüyor. Yani bir kâğıt türüne İstanbul adı verilmiş.
İki yüz yıldan fazla süre sonra İbrâhim Müteferrika, 1741’de Yalova’da (Yalakâbâd) bir kâğıt imalâthanesi kurmak için teşebbüse geçmiş ve bu amaçla Lehistan’dan kâğıtçı ustaları getirmiş. 1745’te üretim başlamış. Son kitabını 1742’de yayınlayan İbrâhim Müteferrika kendi imalathanesinin ürettiği kâğıtları yayınladığı kitaplarda kullanamamış. Osman Aksoy “Ancak bu tesis on-on beş yıl verimli bir şekilde çalıştıktan sonra su azlığı, teknik eleman yokluğu ve yabancı kâğıtlarla rekabet edememesi yüzünden kapanmıştır” diyor. “Kâğıt Kitabı”na göre de kapanış tarihi 1760 olarak tahmin ediliyor.
İbrâhim Müteferrika’nın ilk’lerden yana şansı açık, bu işletme de birçok yazar tarafından “Osmanlı’nın ilk kâğıt işletmesi” kabul edilmiş. Ama tarihler bu tezin doğru olmadığını, daha önce kâğıt üretimi yapıldığını yazıyor. Matbaa ve yayıncılıkta olduğu gibi İbrâhim Müteferrika lehine bir değerlendirme olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin ilk kâğıtçılık tarihi müzesi “İbrahim Müteferrika Kâğıt Müzesi” adıyla 2013 yılında Yalova’da kurulmuş.
Konumuza dönersek, III. Selim döneminde İstanbul Kâğıthane’de de bir kâğıt imalâthanesi kurulmuş. Kâğıthane faaliyete geçtiyse de imal ettiği kâğıtlar işçi gündelikleri ve öteki giderleri karşılayamadığından 1500 kese açık verdikten sonra kapanmış.
1805’te Beykoz’da Değirmen Ocağı’nda Darphane’nin sermayesi ile İngiltere ve Hollanda kâğıdı ayarında imalâtın hedeflendiği “Beykoz Kâğıthanesi” adlı fabrika kuruluyor. Yani imalathaneden fabrika fikrine geçiş 1805’te oluyor. İstanbulî, telhis, ay damga, haşebî türünden kâğıtlar üretilmiş ama teknolojik gelişmelere ayak uydurulamaması, kâğıt kalitesinin düşüklüğü ve Avrupa’da kâğıt fiyatlarındaki düşüş fabrikanın sonunu getirmiş. Fabrika veresiye sattığı kâğıtların parasını tahsil edemediği ve Darphâne’den aldığı borcu ödeyemediği için 1832’de kapanmış.
Osmanlı’nın ve padişahlarının kâğıt fabrikası kurma tutkusu hiç bitmemiş. 1844’te Sultan Abdülmecit’in öncülüğünde bu kez İzmir’de bir kâğıt fabrikası açılmış. Ama fabrika da Avrupa’da üretilen kâğıtların ucuz fiyatlarıyla rekabet edemeyince 1863 ya da 64’te kapanmış.
II. Abdülhamid zamanında, 28 Ocak 1893’te Osman Bey’in kurucusu olduğu ve vefatından sonra oğullarının işlettiği İstanbul Beykoz’daki Hamidiye Kâğıt Fabrikası açılıyor ama fabrikanın ömrü ancak altı ay sürüyor. Fabrikayı yeniden üretime geçirme çabaları ise başlayan I. Dünya Savaşı ile noktalanıyor. İngiliz ortaklığıyla kurulan fabrikayı Almanlar parçalayıp hurda metal olarak kullanıyor. Bu aynı zamanda Osmanlı’nın son kâğıt fabrikası açma girişimi oluyor.
Sonuç olarak Osmanlılar’da ilk kâğıt imalinin ne zaman ve nasıl başladığı bilinmemekte.
“Kâğıt fabrikası olsaydı bu duruma düşmezdik.”
Cumhuriyet döneminde ilk olarak 1936’da İzmit Kâğıt Fabrikası açılmış ve ilk kâğıt 18 Nisan 1936’da üretilmiş. Daha sonra SEKA’ya bağlı Çaycuma, Aksu, Dalaman, Afyon, Akdeniz, Balıkesir, Kastamonu fabrikaları kurularak ülke ihtiyacı büyük miktarda yerli sanayiden karşılanmaya çalışılmış. Bunları özel fabrikalar takip ediyor.
Günümüzde SEKA İzmit Kâğıt Fabrikası yerinde 6 Kasım 2016 tarihinde açılan SEKA Kâğıt Müzesi var. Hoş bir şekilde müze Cumhuriyet döneminde kâğıtçılığın kurucusu olan ve soyadını da bu nedenle alan Mehmet Ali Kâğıtçı sokağında bulunuyor. Bu müzenin de “Dünyanın ve Türkiye’nin En Büyük Kâğıt Müzesi” unvanı var. İlk’leri, büyükleri seviyoruz ama SEKA Kâğıt Müzesi Türkiye’de devletin kâğıt üretimini noktaladığı yer olarak da simgesel.
“Kâğıt Kitabı” kâğıdın öyküsünü 1990’lara kadar getiriyor. Devletin kâğıt fabrikalarının kapanması, SEKA’nın özelleştirmesi ile kitap noktalanıyor. Ama kâğıdın öyküsü burada bitmiyor. Dünya’da hızla dijitalleşmeye geçilirken tüketimi azalacak sanılan kâğıdın hayatımızdaki yeri de giderek artıyor. Ülkemizde kâğıt fabrikalarının özelleştirilmesi sık sık anımsanır. Kitap fiyatlarının artışlarında demeç veren herkes “SEKA kapandı, dışa bağımlı olduk!” diyor ve “Türkiye’de kâğıt fabrikası olsaydı bu duruma düşmezdik, kitap fiyatları pahalanmazdı,” diye ekliyor. Ben aynı fikirde olmadığımı daha önce yazmıştım (SEKA varken kâğıt sıkıntısı yok muydu? | Metin Celâl | Edebiyat Haber). SEKA olsaydı da kâğıt, dolayısıyla kitap fiyatlarındaki artışın önlenemeyeceği kanısındayım. Çünkü SEKA’nın üretimi Türkiye’nin o zamanki kâğıt tüketimini karşılamıyordu. O zamana göre Türkiye’nin kitap üretimi on kattan fazla büyüdü bugün hiç karşılayamazdı.
Bu demeçleri verenlere sorsanız “Türkiye’de kâğıt üretimi yok” derler ama Türkiye kâğıt üretmekle kalmıyor ihraç da ediyor. TÜİK 2020 yılı verilerine göre kâğıt sanayinde toplam 4.112 işletme bulunuyor, 82 bin 356 kişi çalışıyor.
Kâğıt ve kâğıt ürünleri sektörünün cirosu 91,4 milyar TL olmuş. Düzenli olarak büyüyen bir sektör olarak değerlendiriliyor. En çok üretilen kâğıt türü oluklu mukavva. Türkiye 2021 yılı dünya kâğıt ve kâğıt ürünleri ihracatında 2.395.447.000 USD satış ile % 0,9’luk bir pay almış. Ülkemiz bir önceki yıla göre dünya ihracatındaki payını yüzde 25 artırmış. Birleşik Krallık (%11,3 pay), Irak (%9 pay), İsrail (%7,5 pay), ABD (%5,1 pay) ve Almanya’ ya (%4,5 pay) ihracat gerçekleştirilmiş. (“Türkiye kâğıt sektörü raporu 2021” (KagitSektorRaporu2021v2.pdf (sanayi.gov.tr).
2019 verilerine göre Türkiye’de 48 kâğıt fabrikası bulunmakta. Geçenlerde yeni bir fabrika daha açıldı. “Avrupa’nın en büyük kâğıt fabrikası Aydın’da açıldı” diye haberi verilen Batı Kipaş Kağıt Fabrikası Söke’de kurulmuş (Avrupa’nın en büyük kağıt fabrikası Aydın’da açıldı – Son Dakika Haberleri (trthaber.com). Beklenenin aksine kitap kâğıdı üretmiyorlar. Yani sorun Türkiye’de kâğıt fabrikası olmaması, kâğıt üretilmemesi değil. Sorun kâğıt fabrikalarımızın kitap kâğıdı üretmemesi. Acaba neden kitap kâğıdı üretmiyorlar?
Yazı boyunca değerli bilgilerini paylaştığım “Kâğıt Kitabı”nın sponsoru Varaka Kâğıt Sanayi A.Ş ne üretir, diye merak ettim. “Yerli gazete ve kitap kâğıdı üretimi yapmak için” 1981 yılında faaliyete geçen SEKA Balıkesir Kâğıt Fabrikası, 1997 yılında özelleştirme kapsamında anonim şirkete dönüştürülmüş, 2003 yılında ise Albayrak Grubu’na dahil olmuş. 2019 yılı ortalarında deneme üretimleriyle Varaka Kâğıt Sanayi A.Ş. olarak faaliyete başlamışlar. Yani Balıkesir Kâğıt Fabrikası’nın 25 yıla varan uzun bir özelleşme öyküsü var. Belki Balıkesir Kâğıt Fabrikası’nın öyküsü de Varaka Kâğıt Sanayi A.Ş sponsorluğunda başka bir kitabın konusu olur.
Eskisini tamamen söküp çevre dostu bir fabrika kurmuşlar, üretim için hammadde olarak yüzde 100 atık kâğıt kullanarak, kâğıt ve ambalaj atıklarının ekonomiye geri kazandırılması sağlanıyormuş. “Varaka Kâğıt tesislerimizde, üretimi yapılan ve yapılması planlanan ürünler aşağıdaki şekildedir: Fluting, Testliner (Esmer), Testliner (Beyaz), Testliner (Beyaz Kuşeli), Kraft (İmitasyon), Kraft, Torba Kâğıt” diyorlar (Hakkımızda – Varaka). Yani ürettikleri kâğıt cinsleri arasında gazete ve kitap kâğıdı yok. Acaba neden? Gazete, dergi ve kitap yayıncılığında söz sahibi olan bir grup neden kendi fabrikasında bu kâğıtları üretmez? Varaka Kâğıt yöneticiler bir açıklama yollarsa Türkiye’de neden kitap kâğıdı üretilmediğini anlamış olacağız. Açıklamalarını merakla bekleyeceğim.
edebiyathaber.net (19 Temmuz 2023)