İlk Kitabı Anlatmak: Fahri Alpyürür | Adnan Gerger

Temmuz 14, 2023

İlk Kitabı Anlatmak: Fahri Alpyürür | Adnan Gerger

İlk Kitabı Anlatmak söyleşilerimizin konuğu Klaros Yayınları’ndan çıkan “Kendini Dolduran Boşluk” adlı kitabıyla Fahri Alpyürür.

“Ben her seferinde başka bir şey söylemeye özen gösteriyorum. Bazen gideni dostça uğurluyor, bazen karşısında duruyorum. Kalabalıklardan bunaldığımı söylesem bile onlarsız yapamadığımı da hemen fark ediyorum. Bu nedenle şiirim, tıpkı yaşam gibi, çelişkilerin uyumundan ibarettir.”

Kendini Dolduran Boşluk, ilk kitabınız. Bu kitabı yayımlatma süreci zihninizde ne zaman oluştu? Dosyanızı nasıl hazırladınız? Neler hissettiniz? 

Şiire olan ilgim lise yıllarımda başladı. Önceleri birçok şair gibi ben de sadece karşılıksız aşkın bir dışa vurumu olarak anladım şiir uğraşını. Şiirin, yaşam üzerindeki kapsayıcılığını sonradan idrak ettim. O yıllarda, yazdığım düzinelerce ve çoğu da birbirini andıran aşk şiirine bakarken, bir kitabım olmasına çok heves ederdim. Ancak danıştığım birçok kişi, beni henüz şiir anlayışımın tam oturmadığı konusunda uyardı. Haklılardı, çünkü şimdi düşündüğümde, o yıllarda şiir anlayışım bir yana, dünya görüşüm dahi kaygan bir zemindeydi. Zamanla şiir ufkum geliştikçe, şiirimin duyuşu daha anlamlı bir hâl almaya başladı. İnsan kötü şiir yazarak iyi şiir yazmayı öğreniyor. Bir de şiirin geçmişini bilmek, hiç değilse ondan haberdar olmak gerekiyor. Ben de bu sebeple dönüp şiir ustalarını okumaya başladım. Edip Cansever’in henüz 19 yaşındayken yayımladığı İkindi Üstü kitabını bir pişmanlık olarak görmesi ve kitabı piyasadan toplamaya çalışması, bana gerçekten beklemem gerektiği konusunda ilham oldu. Bu bekleyiş tam on yıl sürdü. Bu süre zarfında önceden yazmış olduğum birçok şiir, artık şiir anlayışımın dışında kaldığı için elendi. Yenileri geldi. Yaşadığım birçok şey şiirime katkı sundu. Bu yüzden, şiir serüvenime okurumu da dahil etmek için dosyamı hazırlarken şiirlerimi kronolojik olarak sıraladım. Böylece okurun benimle birlikte şiirimin gelişimini takip etmesini amaçladım. Ülkemizde bir avuç kalmış da olsa, şiir okurlarının büyük bir çoğunluğunun şiire gerçekten kafa yorduğunu düşünüyorum. Onlara ulaşabilir ve onlarla duygudaşlık kurabilirsem kendimi şanslı sayarım. Şiire olan inancını hiçbir zaman yitirmeyen okurların hislerimi anlayacağından eminim.

Kendini Dolduran Boşluk’ta çeşitli dergilerde yayımlanmış birçok şiiriniz yer alıyor. Bu bir gösterge mi? 

Şiir yolculuğuma katkı sunan en önemli etken, kuşkusuz ki dergiler oldu. Burada bir anımı anlatmama izin verin. Lisede, derslerini baltaladığım gerekçesiyle birkaç öğretmen beni idareye şikayet etmiş, idare de çözümü bana o ders saatlerinde ders dışı bir görev vermekte bulmuştu. Yazdığım şiirleri arkadaşlarıma yeni yeni okuttuğum bir dönemdi. Bu durum öğretmenlerin de kulağına gitmiş olacak ki, söz konusu ders saatlerinde bana okulun edebiyat dergisini çıkarma görevi verildi. Bu iş için toplanan bir grup arkadaş, belirli günlerde lisenin kütüphanesinde buluşup öğretmenlerimiz eşliğinde edebiyat üzerine konuşurduk. Burada edebiyat öğretmenlerim Semiha Elmas ve Şengül Can’ın şiir anlayışıma sundukları katkıları da teşekkürle anıyorum. Öncesinde birçok şiir yazmış olsam da, ilk şiirim olarak kabul ettiğim Dilemma, adını Atölye koyduğumuz bu okul dergisinde yayımlandı. Henüz 17 yaşımdaydım. Kim bilir, belki birkaç derste haylazlık etmeseydim, şiire olan tutkumu devam ettiremezdim. 

Sonrasında bana yeni yollar açan ve imkânlar veren dergiler arasında en önemli yer ise Olağan Şiir’indir. Burada, aidiyet duygusuyla ve düzenli bir şekilde, şiirlerimle okurun karşısına çıktım. Yayıncılarına müteşekkirim. Bir diğer yandan, 4. Cumba Şiir Ödülü’nde, Sevinç adlı şiirimin dikkate değer görülmesi de oldukça önemliydi. Çünkü ilk kez şiir sesimin bir yerlerde yankılandığını hissettim. Velhasıl, kitapta hangi şiirimin nerede yayımlandığını dipnotlar hâlinde belirtmemin sebebi de bütün bunları hem kendime hem de okura bir not olarak bırakmaktan fazlası değildi. Yoksa bunların bir gösterge olup olmadığına, göstergeyse de neyin göstergesi olduğuna sadece okur karar verebilir.

Kitabınızı elinize aldığınızda neler hissettiniz? Bunca şiir yazan, bunca şiir kitabı bastıran varken yani tabiri caizse önüne her gelenin şiir kitabı bastırdığı bir ülkede bu kitaptan beklentileriniz neler? 

Dürüstçe söylemem gerekirse, kitabımı elime ilk kez aldığımda beklediğim kadar büyük bir coşku hissetmedim maalesef. Umduğum coşkuyu hissetmem için kitabımın satışa sunulup okurların beğenisini kazanmasını beklemem gerekti. Altı çizili birkaç dizemin fotoğrafını gördüğümde, insanların şiirlerime ilişkin görüşlerini keyifle dinlediğimde ve onlarla şiir üzerine konuştuğumda, hayalini kurduğum coşkuya eriştim. İnsanı kitap çıkarmaktan ziyade, o kitabın birileri tarafından beğenildiğini görmek mutlu ediyor.

Evet, doğrusunu isterseniz ben de şiirle iç içe olan birçok insan gibi ülkemizde gereğinden fazla şair, gereğinden az şiir okuru olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden, birtakım beklentilerle kitabımın omuzlarına gereksiz bir yük yüklemek istemiyorum. Filmlerde ıssız bir adaya düşenler, denize potkal bırakırlar. Şişe içerisinde bir kâğıt. Bunun bir yerden kıyıya vurmasını ve birilerinin gelip kendilerini o adadan almasını beklerler. Kitap yazmayı, özellikle şiir kitabı yazmayı, buna benzetiyorum. Ben potkalı suya bırakıyorum. Sesimin hangi kıyıda ve ne zaman yankılanacağı sadece kadere kalmış.

Kendini Dolduran Boşluk kitabınızı kim, neden okusun? Şiirinizin savını açıklar mısınız?

Şiir üzerine düşünen, yeni seslere kulak tıkamayan ve yaşam karşısındaki söz hakkımı nasıl kullandığımı merak eden herkes kitabımı okuyabilir. Ben şiirde inat ediyorum. Ancak şiirimde inat etmiyorum. Yani şiir yazıyorum, evet. Ama hep aynı şeylerin şiirini yazmıyorum. En azından buna gayret etmeye çalışıyorum. Bu tutumumun beni şiirde slogancı olmaktan koruduğunu düşünüyorum ve bundan memnunum. Aksi halde her şiirim ayrı olur ama birbirinin aynı olur. Ben her seferinde başka bir şey söylemeye özen gösteriyorum. Bazen gideni dostça uğurluyor, bazen karşısında duruyorum. Kalabalıklardan bunaldığımı söylesem bile onlarsız yapamadığımı da hemen fark ediyorum. Bu nedenle şiirim, tıpkı yaşam gibi, çelişkilerin uyumundan ibarettir. Bir dizede bile gülümseyerek kendinizi bulmanız, beni amacıma eriştirir.

Şiirinizi nasıl oluşturuyorsunuz? Salt duygu salınımlarıyla güzel bir dize oluşturayım diye mi düşünüyorsunuz? Şiirinizi oluştururken kuramsal altyapısını düşünüyor musunuz?  

Bir oturuşta baştan sona bir şiiri tamamladığım çok azdır. Çünkü bunun bir matematiği olduğunu hiç düşünmedim. Bazen şiirden önce başlığı gelir aklıma. O başlık, şiirini yazdırır. Bazen de bir dize gelir, önünü ardını tamamlatır, şiir olur. Bazen bir şiir yazılır, bir zaman sonra büyük bir kısmı silinir ancak bir dizesi uçar gider başka bir şiire konar. Fakat hangi dizenin nereden gelip nereye gittiği şair ile şiirinin arasında bir sırdır. Bu konuda hiçbir zaman katı olmadım, şiirin geçişkenliğini seviyorum. Şiire güç veren ve onu değerli kılan şeyin de bu olduğuna inanıyorum.

Şiirinizi, günümüz şiirini ve geçmişle ve gelecekteki şiirle birlikte düşündüğünüz daha doğrusu edebi bir kıyaslamayla düşündünüz mü? Düşündüyseniz bunu nitelemelerle ve örneklerle açıklar mısınız?

Şiirimi, günümüz şiiriyle, geçmişle ya da gelecekle edebi bağlamda kıyaslamak için hem çok erken olduğunu düşünüyor hem de bunu yapacak olan kişinin ben olmadığıma inanıyorum. Ancak günümüz şiirinde sebebini ve kaynağını bilmediğim bir anlaşılmazlık sürüp gidiyor. Bence şiir, her ne için yazılırsa yazılsın, bir şey söylemeli. Okura bir şey anlatmalı. Anlaşılmazlık, kapalılık ya da yabancı kelimelerin kullanımı, bir şiiri iyi yapmıyor. Böyle iyi şiirler yok mu, elbette var. Ama onların iyi olmalarının sebebi, sadece böyle olmaları değil, aynı zamanda bir duyuşa sahip olmaları. Ben kendi şiirimi hep bu anlayıştan uzak tuttum. Çünkü bunlar bana ateşli birinin sayıklamaları gibi geliyor, ciddiye alamıyorum. Şiirimiz, belirli dönemlerde çıkmazlara giriyor. Sanırım yine öyle bir dönem yaşıyoruz. Şiirimizin, ustalarının ayak izlerini takip ederek bu çıkmazdan geçeceğini, kendi içerisinden yeni ustalarını çıkaracağını ve farklı bir çehreyle okurla buluşacağını düşünüyorum. İhtiyacımız olan şeyler karşılıklı saygı, anlayış ve yapıcı eleştiri.

Şiirinizde eylemselliğe dönüşüm isteği var ama gelenekselliği inkârdan korkmanız buna izin vermiyor, gibi.  Bu tavır, size imgelerden kopmakla kopmamak arasında bırakıyor. Bir çelişki hali… Bir doymamışlık hissi… Bu düşüncemi nasıl değerlendirirsiniz?

Haklısınız. Sanırım bu sorunun yanıtını sosyolojide aramak yerinde olacaktır. Biz, geleneklerinden kolaylıkla vazgeçebilen bir toplum olmadık hiç. Bunu inkâr edenler ya taşlandı ya da dışlandı hep. Belki de bir şairin eyleme geçme cesaretiyle, bu toplumun içine doğmuş bir bireyin çelişkileridir şiirime yansıyan ve size bunu hissettiren. Çelişkiler, yaşamın bütününü oluşturur. Bu durumda da imgelerden kopup kopmamak belki de sadece anlık olarak vereceğimiz kararlara bağlıdır. Bu kararlardan kimi zaman övünçle kimi zaman utançla söz ederiz. Ya bir şeylere doyduğumuz için mutluyuzdur ya da onlara doymadığımız için öfkeli. Sanırım ben daha çok doymadıklarımı kaleme alıyorum. Doyduğum birçok şeye şiirimde yer vermiyorum. Hep özlem duyduğum şeyler üzerine söz söylerken buluyorum kendimi. Bu kimi zaman masumiyet oluyor, kimi zaman çocukluk. Çoğunlukla çocukluk.

“Dünyayı kurtarmak kimin elinde?/ kurma büyük cümleler,/ kurma uzaklarla ilgili hayaller.”, “Hava güzel, eve kadar yürür müyüz?/ Ne dersin, ölmeden önce büyür müyüz?”, “Kıyıya vurmak ya da kıyıda durmak./ Budur bu çağda payımıza düşen.” gibi birçok dizelerinizde kavram kargaşalığına düşmeden şiirin atmosferini yaratmayı başarmışsınız. Bu dizelerinizde olduğu gibi şiirin kapısını okura sonuna kadar açmaya nasıl devam edeceksiniz? Günümüz insanındaki o derin boşluğu, bu kitabınızdaki şiirler gibi doldurabilecek misiniz?

Değerli yorumunuz için müteşekkirim. Şiirde her zaman açıklıktan yanayım, bu da okuruma hiçbir zaman okuduğunun anlamı konusunda kuşkuya düşmeyeceğini garanti ediyor. Okur, şiirimden istediği şeyi anlamakta özgür elbette. On kişi aynı şiiri okusa her biri farklı bir yorum yapabilir. Ama hepsi en nihayetinde bir şeyi anlayacak ve içlerindeki boşluk, hissettikleri bu anlamla dolacaktır.

Esasen bu sorunuz, kitabımın adı hakkında birkaç söz söylemek için de bir fırsat benim için. Kitabıma bu adı vermeyi kararlaştırdığım dönemde, şiir yazmaktan çok, okumaya vakit ayırıyordum. Sezai Karakoç okuyordum. Bir şiiri, içimde derin bir boşluk hissettirdi. O güne dek üzerine hiç düşünmediğim bir eksikliğimi fark ettim. Karakoç sanki bir yarayı en umulmadık yerinden kavlatmıştı. Demek o da vaktiyle aynı boşluğu hissetmiş olacak ki, böyle yazmıştı. Duygudaşlık kurdum. Sonra okumaya devam ettiğimde, o şiirin hissettirdiği boşluğu, yine başka bir Karakoç şiirinin kapattığını gördüm. Şiir kendi avuntusunu buluyor, kendi açtığı boşluğu yine kendi dolduruyordu. Kendini Dolduran Boşluk adı böyle doğdu. Umarım bu kitaptaki şiirler de okurların hissettiği birtakım içsel boşlukları doldurabilir.

Yeni dosyanız var mı?

Evet. Biri şiir diğeri öykü olmak üzere iki dosyam daha var. Ancak çalışmam gerekiyor. Şiirimde daha yüksek bir üslubun, öykümde ise gerçekliğin ve içtenliğin izini sürmeye çalışıyorum.

Bu soruların ve yanıtlarınızın ışığında kendini nasıl tamamlayabilirsiniz?

Sorularınız oldukça incelikliydi. Umarım yanıtlarım da hem sizi hem okurları memnun etmiştir. Bütün bu söylediklerime ek olarak, kendimi tamamlamaya yeni şiirler ve öykülerle devam etmek isterim. Okurdan isteğimse yalnız beni değil, tanıdıkları bütün şairleri ya da yazarları sadece okuyup geçmemeleri, mutlaka beğenilerini ve eleştirilerini onlara ulaştırmalarıdır. Okurla olan etkileşimimiz, bizi her zaman daha yeni, daha güzel ve daha güçlü metinler yazmak için isteklendiriyor. Okur, önemini bilmeli ve her zaman ağırlığını koymalı. Niteliğini göstermeli ki, buna uygun eserlere verilen önem artsın. Sizinle böylesine derinlikli bir söyleşi yaptığımız için mutluyum. Ayırdığınız vakit ve sarf ettiğiniz emek için de teşekkür ederim. 

edebiyathaber.net (14 Temmuz 2023)

Yorum yapın