Söyleşilerimizin bu haftaki konuğu Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Dokuzdan Küpe Çiçeği isimli kitabıyla Elif Erdoğan.
“Bir kelimenin, bir nesnenin peşine takılıp yazdığım öyküler”
Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?
Okumak, yazmak daha doğrusu kitaplar arasında olmak beni mutlu ettiğini keşfettiğim ilk şeyler oldu. Daha ilkokul dönemindeyken bile kütüphanelerde çok uzun vakitler geçirirdim, okuma yazma faaliyetlerinde mutlaka yer alırdım. Bu süreçte ailem ve öğretmenlerim de her zaman desteklediler beni, sanıyorum bu da heyecanımı hiç kaybetmeden yürümemi sağladı. Üniversite döneminden ve özellikle Veysi (Erdoğan) ile tanıştığım zamandan beri okumalarımı daha doğru bir hat üzerine oturttum. Sonrası tamamen ne yazmak istediğim, kendi ritmimin nerede bulacağımla ilgili bir arayıştı ve çok kısa öyküler yazarak bu arayıştan Dokuzdan Küpe Çiçeği ile çıktım diyebilirim.
“Dokuzdan Küpe Çiçeği’nin ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?
Hiçbir rutin ya da ritüelim yok yazma konusunda. Çoğunlukla zihnimde şekillenen öyküleri oturup bir solukta yazıyorum. Hatırı sayılır bir kısmı da zihnimde bir şey belirmeden bir kelimenin, bir nesnenin peşine takılıp yazdığım öyküler. Dosyayı açıp yazmalar sıklaştıkça ben de her gün bir şeyler yazmak konusunda ısrarcı oldum, süreç böyle gelişti. Dokuzdan Küpe Çiçeği adı daha önce yazdığım bir çocuk hikâyesinden geliyor, bu hikâyeyi tam olarak istediğim yere çekemedim ama bir kitap ismi olarak bu dosyaya çok yakıştırdım.
Dosyayı bitirdikten sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?
Bir yerlerde yayımlamadan önce Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne gönderdim, dosyam dikkate değer bulundu. Sonra öykülerimi dergilerle paylaşmaya başladım. kitap-lık’a gönderdiğimde Murat Yalçın’ın öykülerimi beğendiğini iletmesi, kendimi görmeyi çok istediğim Yapı Kredi Yayınları’nda dosyamı da değerlendirme konusunda beni cesaretlendirdi. Üzerinde ufak değişiklikler yaptığım son halini yayınevine yolladım. Buradan sonra beklemek sanırım insanı en zorlayan şey. Ben de buna hazırdım ve sabırla bekledim gelecek yanıtı.
İlk kitapta hem yazar, hem yayınevi açısından soru işaretleriyle dolu bir yolculuğa başlangıcın heyecanı vardır. Siz “ilk kitap” olgusuna nasıl bakıyorsunuz?
İlk kitap tüm muhatapları için bir bilinmezlik aslında. Kendi özelimde bakacak olursam Dokuzdan Küpe Çiçeği’nin popüler olanın aksi yönünde yürüyen daha ayrıksı, yer yer öykü olup olmadığının da sorgulanacağı öykülerden oluşması bu bilinmezliğin şiddetini arttırıyor. Burada hem tüm bunların hem de ilk kitap oluşunun riskini alan yayınevime sanıyorum büyük bir teşekkür borçluyum.
Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Bir önceki soruya verdiğim yanıt bu soruyu da karşılıyor sanırım.
Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
Kısa öyküler yazmaya devam ediyorum.
Yazar adaylarına tavsiyeleriniz neler olur?
Okumak dışında elimi sözcüklerden hiç çekmeden, yazarak yazıya yakın kalabiliyorum, öğretmenimden de duyduğum hep yazıya hazır olmamdı. Ben de bunu tavsiye edebilirim.
edebiyathaber.net (13 Eylül 2021)