İlk kitap söyleşilerimizin bu haftaki konuğu İthaki Yayınları’ndan çıkan Cıs adlı öykü kitabıyla Hakan Sarıpolat.
“Okuru o âna götürmek ve onlara o atmosferi yaşatmak istedim.”
Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?
Kayseri doğumluyum. Kaş’ta büyüdüm. Kitaplarla ne zaman tanıştım hatırlamıyorum fakat yazmaya tam olarak öğretmenliğimin ilk yıllarında başladım. Daha çok anıydı bunlar. Ben yazdıklarımın kurmaca olmasını istiyordum. Konuyla ilgili okumalar ve araştırmalar yaptım çokça. Yaklaşık dört sene önce değerli dostlarımla kurduğum İshak Edebiyat grubuyla birlikte yazma gayretim çoğaldı; her gün, farklı konular üzerine saatlerce tartıştık. İyi bir kurmacanın sahip olması gerekenler hakkında uzun uzun fikir teatinde bulunduk. Önceki yazdıklarımın hepsini çöpe attım ve her şeye sıfırdan başladım. Sonrasında birkaç öykü denemem oldu, bir tanesini Varlık’a gönderdim. Bir sonraki sayıda öykümün yayımlandığını görünce, “Yazmaya devam edeceğim,” demiştim.
Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?
Dergiler bu işin başlangıcı oluyor. İlk öykümün Varlık’ta yayımlanması beni motive etmişti. Öykü yazmaya devam ettim ve zamanla yazdıklarım birikmeye başladı. Açıkçası kitap yayımlamak gibi bir amacım yoktu. Bu işlerin nasıl ilerlediği konusunda da bir fikrim yoktu. Dergilere öykü yollamak ve sonucu beklemek benim için oldukça keyifliydi, sonrasında bunun da yetersiz kaldığını fark ettim. İşte o zaman dosya oluşturmaya karar verdim. Bu noktada, “Nasıl bir dosya oluşturmalıyım?” sorusu çıktı karşıma. Birbirinin benzeri konuların işlendiği öykülerden oluşan tematik bir dosya mı yoksa farklı konuların işlendiği, farklı tekniklerin denendiği öykülerden oluşan bir dosya mı oluşturmalıydım? İkinci yol benim için daha doğruydu. Cıs’ı da bu düşünceyle oluşturmaya çalıştım.
Masa başında yazıyorum. Düzen pek önemli değil benim için, Rachmaninov ve bira olsun yeterli. Bunlarsız yazdığım da oluyor ama bundan keyif aldığım pek söylenemez.
Dosyayı bitirdikten sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?
Dosyamı daha öncesinde belirlediğim beş yayınevinin internet sitelerinde yazan e-posta adreslerine gönderdim ve beklemeye başladım. Kitabım yayımlanacaksa bu yayınevlerinden yayımlansın istiyordum. Açıkçası çok büyük bir heyecanım ve beklentim yoktu. Yaklaşık üç ay sonra Devrim Horlu aradı beni. İthaki olarak dosyamı yayımlamak istediklerini söylediğinde çok mutlu olmuştum.
Dosyanın ilk ismi Satılık Melek Tüyü’ydü, sonrasında Cıs’ta karar kıldık. Açıkçası yayım süreci zorlu geçmedi benim için. Editörümle birlikte her işi oldukça keyifli bir şekilde hallettik.
Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Yazarlar için kitaplarından bahsetmek çok zor. Ne diyebilirim ki? Ben elimden geleni yaptım, ortaya nasıl bir kitap çıktığı konusunda herhangi bir fikrim de yok açıkçası. İlla bir şey söylemem gerekiyorsa, farklı konuları işlemeye çalıştım, duyguları vermek önceliğim oldu; okuru o âna götürmek ve onlara o atmosferi yaşatmak istedim. Nasıl ki hayatın içinde hem hüzün hem güldürü varsa, kurmacalarımda da olmalıydı bunlar.
“İlk kitap” hem yazar hem yayınevi açısından birlikte yeni bir yola çıkmanın heyecanını taşır. Bir yandan “acemilik işi” gibi görülürken bir yandan da kimi yazarların en önemli eserlerinin ilk kitapları olduğunu görürüz. Siz “ilk kitap” olgusuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
İlk kitap o âna kadar yazarın zihninde birikenlerin süzülmesiyle oluşuyor. Bu yüzden ilk kitapları çok kıymetli buluyorum. Her ne kadar yazılanlar kurmaca olsa da içlerinde yazardan çokça parça bulmak mümkün. Bir yazarın ilk kitabını okumak onun zihnine yolculuk etmeye benziyor. Zaman içinde yazarın acemiliği kayboluyor ve daha iyi yazmaya başlıyor belki ama süzgeçten geçenler azaldığı için sonraki kitaplarda bu sihir azalıyor gibi geliyor bana.
Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
Açıkçası yazmaya devam edeyim diye bir hedefim yok. Yazmasam da olur dediğim zamanlar oluyor. Bir kurmacanın içinde yaşamayı ve onun hakkında araştırma yapmayı sevdiğim için yazmak keyif veriyor şimdilik. Çalışmalarıma devam ediyorum. Biriken öykülerim var, zaman ne gösterir, bilinmez.
Yazar adaylarına tavsiyeleriniz neler olur?
Tavsiye vermeyi sevmesem de acele etmemeleri gerektiğini söyleyebilirim. Bolca okumak ve teknik konular üstüne çalışmak önemli. Denemeler yapılmalı ve her yazılana oldu gözüyle bakılmamalı. Çevrenizde yazmak konusunda fikir alışverişi yapabileceğiniz arkadaşlarınızın olması da önemli. Benim için en önemli şey daha iyi yazabilmek ve yazarken öğrenmek. Kitap, ödül, yarışma gibi kavramları geriye itip sadece bunun için çaba sarf ediyorum.
edebiyathaber.net (30 Mayıs 2022)