İlk kitap söyleşilerimizin bu haftaki konuğu Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü’nü kazanarak Mayıs Yayınları’ndan çıkan “Yarası Olan” isimli kitabıyla Mustafa Torun.
“Güzel şiir yazın da okuyalım ŞAİRLER!”
Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “şair” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?
Kendimi tanıtmak için bir müddet düşündüm, galiba en kolayı nereliyim, nerede yaşıyorum, mesleğim medeni durumum vb konulardan bahsetmek. O halde Artvinliyim, Hollanda’da yaşıyorum. Türkiyeli, Brezilyalı, Amerikan ve Hollandalı şirketlerde veri bilimci olarak çalıştım/çalışıyorum. Efendim, evliyim, iki çocuğum var.
Kitaplar hayatıma nasıl girdi… bu da zor bi soru, bilemedim. Küçükken birileri dünya klasiklerinden bazılarını elime tutuşturmuştu, en eski hatırlayabildiğim şey bu.
Okurluktan şairliğe giden yol… bunu da biraz düşüneyim… yani galiba yol değil de buna ring diyebiliriz! Bir kısır döngü. Amaçsız ve sonuçsuz bir devir. Dolayısıyla nasıl başladığını da bilemiyorum. Belki de ilk kitapla başladı. Ya da Banliyö’den Ozan’a dediğim gibi yaşamımın bir anında bir bozukluk oldu belki öyle girdim bu döngüye.
Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?
Bir fikirle doğduğunu sanmıyorum. Bir duyguyla doğduğunu da iddia edemem. Belki de bir okurumun dediği doğrudur: “Mustafa Torun’un şiirlerinde ruh yok”.
Yazarken uyguladığım ritüeller var evet, uyumak. Garip gelecek ama doğru. Uykuya dalarken, uyku uyanıklık arasında – belki de bilinçdışımın katkısıyla- güzel şeyler keşfediyorum. Bunların çoğunu unutuyorum çünkü hemen sonra uykuya dalmış oluyorum. Sonra mesela okuduklarımı yanlış okuyorum. Gramatik olarak yanlış, anlam olarak yanlış vb. Bu yanlış okumak enteresan buluşlar sağlıyor.
Kitabın ismi konusunu açık bırakmayı yeğlerim, çok zor bir şey de değil zaten. Kim nasıl tamamlamak isterse artık.
Yazma süreci kendiliğinden gelişti. Zaten bahsettiğim döngüye girince artık çıkabilene aşk olsun. Gecü’nün de dediği gibi “şiir miir nerden girdik bu (sayko) işlere.”
Dosyayı tamamladıktan sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Özellikle şiir alanında çoğu yayınevinin hiç dosya kabul etmediğini biliyoruz. Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?
İşbu yüzden ben de yarışmaya gönderdim. Kazanınca direkt basıyorlar. Daha ne olsun!
İlk kitabınız Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü’nü kazanarak basıldı. Edebiyat alanındaki yolculuğunuza, edebiyat dergilerinden sonra ödüllü bir kitapla devam ediyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu konuda artık ödülümle gündeme gelmek istemiyorum demek isterdim ama format gereği şunları söyleyeyim: ödüllerin en iyi ihtimalle birkaç kişinin şiirinizi beğenip okura sunmasından daha öte bir anlamımın olmadığını düşünüyorum. Başka birkaç kişi başka bir dosyayı da seçebilirdi. Belki de ödül kaderdir diyebilir miyiz!? Faydası da belki işte okura hızlı ulaşmak.
Ama şunu belirtmek isterim Arkadaş Z. Özger ödülünde seçimin diğerlerinden daha hakkaniyetli olduğunu düşünüyorum çünkü ben katıldım; hayır şaka! Ben katıldım çünkü…
Arkadaş Z. Özger ismi sizin için nasıl bir yerde duruyor, kendi şiirinizle Arkadaş Z. Özger’in şiiri arasında bir akrabalık görüyor musunuz?
Bu soruya hayır diyemiyorum. Tarz olarak bir yakınlık var mı emin değilim ama konu olarak var evet. Şiirin dışında Arkadaş’a kendimi şahsen yakın hissediyorum ama bunun da bir temellendirmesi yok. Soyut bir his..
Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Valla bu soru da oldukça zor bir soru, nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Şöyle garip bir şey yapalım isterseniz ve içeriği bırakıp kapağından konuşalım. Kapağın tasarımcısı Emre Senan, Arkadaş ödülü alan kitapların kapaklarını o tasarlıyor. Suat Çelebi tasarımdan önce dosyayı okuması için kendisine gönderiyor tabi. Emre Senan benim dosyamı okuyunca -sağolsun- çok beğenmiş ve okur okumaz kapak zihnimde canlandı demiş. Enteresan bi kabiliyet doğrusu. Şiirlerde bir rap müzik ritmi duymuş. Sonra hemen netleştirmiş tasarımı. Kapak bana geldiğinde elbette sevdim ama acaba gözler biraz daha mı öfkeli dursa diye düşünmedim değil. Suat abiye öylesine yazdım bunu. O da Emre’nin tasarımları baktıkça/durdukça değişir dedi. O nasıl oluyormuş ya dedim ben de. Suat abiye demedim tabi canım kendi kendime. Ona der miyim, ayıp. Sonra efendim, algıda seçicilik mi oldu ne olduysa aaa hakikaten nasıl bakarsam öyle gördüm sanki. Üzgün, öfkeli bazen de hatta dalga geçer bir eda. Valla bravo dedim. Böyle bir anı…
Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
Valla işte şiir yazmaya devam ediyorum, çalışma sayılırsa. Okuyorum çağdaşlarımı, bakın bu bayağı çalışma sayılır!
Yazar/şair adaylarına tavsiyeleriniz neler olur?
Ben şair adayı olsaydım, yazmazdım. Bırakırdım bu işleri. Gerçi aklıma geldi şimdi; sizin vesilenizle şunu diyebilirim. Güzel şiir yazın da okuyalım ŞAİRLER!
edebiyathaber.net (14 Mart 2022)