İlk Kitap söyleşilerimizin bu haftaki konuğu, Hep Kitap etiketiyle yayımlanan Kemik Tozu isimli kitabıyla Zeynep Delav.
“susmak derdinin boğduğu insanları yazmak gibi merakım var”
Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?
Kendimi bildim bileli kitaplarla iç içeyim. Lise 2. sınıfta bir öykü yarışmasında ödülüm var hatta. Hep iyi bir okur olduğumu düşünürüm, bunun için çabalarım. Yazıdan daha öncedir benim için okur olmak, iyi kitapları bulup seçmek…
Önce denemeler yazdım, sanırım bu bir tür yazıya ısınmaydı benim için. Sonra öykü denemelerim oldu. Denemelerim diyorum çünkü birçok defa “hadi bi daha” demişliğim vardır. Ardından dergilere öyküler göndermeye başladım. Tabii benim dergilere öykü göndermeye başladığım yıllarda günümüzdeki gibi değişik tutumlar yoktu. Yazınsal değer çok fazlaydı, kim olduğunuz değil, metniniz önemliydi. Hece Öykü, Varlık, Edebiyatist, 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergisi ve birçok mecrada öykülerim yayımlandı.
Kitabınızın öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?
Kitaptaki öyküler epeyce zamana yayılmış öykülerdi. 2-3 yıllık öyküler değildi. Öyküleri yazdıktan sonra, metnin kişiden soğuması gerekiyor. Bu soğuma için de acele etmediğimi düşünüyorum. Kitaptaki novella Kemik Tozu’nu en başta dosyaya almamıştım. Ancak yayınevi benden 5 öykü daha yazmamı isteyince onu da dâhil ettim. Böylece, Kemik Tozu kitabın da ismi oldu.
Yazarken uyguladığım rutinler var diyemem. Ama gece yazabilenlerdenim. Herkesin uykuda olduğu zamanlar yazmak benim için oldukça verimli.
Ben öykünün mesai yaparak oluşturulacak bir tür olduğunu düşünmüyorum. Bu canım ne zaman isterse yazıyorum demek de değil tabii… çok fazla not alıyorum ancak hiçbir şey yoksa sırf her gün çalışayım diye de bilgisayar başına geçmiyorum.
Dosyayı bitirdikten sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?
Öyle sanıyorum, ilk kitabın en büyük zorluğu bu. Yayınevlerine ulaşmak, sizi görmelerini sağlamak, dosyalar deryasında kendinize yer bulmak oldukça yorucu. Türkiye’de yayınevlerinde ağır işleyen bir mekanizma var ne yazık ki ve bu hiç değişmiyor. Yazar çok fazla bekletiliyor. En geç 2 ayda geri dönüş dedikleri vakit 6 ayı geçiyor, yeniden kendinizi hatırlatmak zorunda kalıyorsunuz. Buna rağmen, yayınevleri kendilerine dosya gönderilmişse başka bir yayınevine daha göndermenizi uygun bulmuyor. Yazarın durumunu düşünen bir yayın ortamı yok, umarım en azından olumlu-olumsuz geri dönüşler için bir ilerleme kaydedilir.
Bütün bunları sabrederek aştım, aynı zamanda bahsettiğim yazarın aleyhine işleyen durumları gözetip kollayan bir genel yayın yönetmeniyle karşılaştım. Ama ben de öncesinde 2 ayrı yayınevini tam 7 ay bekledim.
Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
12 öykü bir novelladan oluşuyor Kemik Tozu. Taraf tutmadan izah etmeye niyet etmek, sadece gördüğümü anlatmak isteği yazı yolculuğumun en başat özelliği. Kitaptaki öyküler de bu şekilde yazıldı. Baktığınızda göz hizanıza denk gelen oyuktan, yaşanılamayan hayatların tarifini etmeye gayret ettim. Mesaj vereyim diye bir çabam olmadı. Kadın öykülerinin çoğunlukta olduğu söylense de ben erkekleri de anlatmaya özen gösterdiğimi düşünüyorum. Olsa da bir olmasa da bir denilen, susmak derdinin boğduğu insanları yazmak gibi merakım var. Oralarda dolaşıyorum hep…
Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
Yeni çalışmalarım var, evet. Bir öykü dosyası üzerinde çalışıyorum.
Yazar adaylarına tavsiyeleriniz neler olur?
Yazar adaylarına tavsiyelerim; iyi bir okur olmaları, yazmaktan vazgeçmemeleri ve sabırlı olmaları.
edebiyathaber.net (12 Temmuz 2021)