İlk Türk roman klasiklerine ilişkin söyleyeceğim şey, roman yazarlarının büyük ölçüde Fransız edebiyatından etkilenmiş olmalarıdır. 19.yüzyılda Osmanlı’daki siyasi gelişmelerin bu konuda önemli etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Dönemin Osmanlısında (1850 – 1890 yılları) Fransız dilinin etkin ve yaygın olmasının önemli katkısı olmuştur bu sürece. Mesela ilk Türk romancıları neden Rus Edebiyatı’ndan etkilenmemişlerdir? Dönemin yazarları Puşkin ve Gogol’dan değil de, Victor Hugo’dan etkileniyorlar. Burada Fransızca çeviri edebiyatının dönem yazarlarını etkilediğini anlıyoruz. İlk romancıların 19. Yüzyıl Rus Edebiyatı’ndan da etkilenmelerini isterdim. Bu kuşak Puşkin ve Gogol okusaydı ilk kuşak Türk romanına etkisi nasıl olurdu acaba? Bu kuşağın Rusçadan etkilenmesi kolay değildi. 19.yüzyıl boyu Osmanlı – Rus savaşı iki İmparatorluk arasında her türlü kültürel etkileşimi ötelemiştir. Türk romanının veya yazarının Rus edebiyatıyla etkileşiminin 20.yüzyılda başladığını görüyoruz. Rus edebiyatını Türkçe’ye çevirenlerin çoğunlukla Nazım Hikmet gibi sosyalist yazar ve şairler olduğu biliniyor. Dostoyevski 19.yüzyıl Rus romanı için, “Hepimiz Gogol’un Paltosundan çıktık.” der. Eski Türk Romanı için yerlilik anlamında şuradan çıktı diyemiyoruz. Bu kuşak 19.yüzyıl batı edebiyatı etkisinde kalmıştır. Hatta bazı romanlar için etkilenmenin ötesinde bir taklitin de olduğu yazılır. Bu dönemin önemli yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar “Kokotlar Mektebi” romanı için taklit olduğu söylendiğinde, “Kitabın ismi oradan alınmıştır. Kitaptan da ancak onda bir oranında yararlanılmıştır.” der. Batı edebiyatının etkisi ve taklidi olgusunu, ilk roman kuşağının başka yazarları için de söyleyebiliriz.
Türkiye’de Toplumsal gerçekçi edebiyat, 20. Yüzyıl Rus sosyalist gerçekçi edebiyattan etkilenmekle birlikte, aslında hapishaneden çıkmıştır. Şöyle toplumsal gerçekçi edebiyatın önemli isimlerine bir bakalım hapishane kökenli olduklarını anlarız. Başta Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Kerim Korcan, Hikmet Kıvılcımlı, Kemal Tahir, Sabahattin Ali, Enver Gökçe ve diğerleri… Bizde hapishaneler edebiyatta Gogol’un Paltosu işlevi görmüştür. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Türkiye’de toplumsal gerçekçi yerli edebiyat hapishanelerden çıkmıştır.
Yakın zamana kadar, ilk Türk roman klasiklerinin Osmanlıca kelimelere vakıf olmayanlar açısından okunmaları güçtü. Geçmişte (1990’lı yıllar) hapishane yıllarımda birkaç kez okumaya yeltenmiş ama okuyamamıştım. Yeni dönemde İş Kültür Yayınları’nın günümüz Türkçesine çevirileri sayesinde okuma şansım oldu. Türkiye’de edebiyatla uğraşıp roman öykü yazanların, Türkçe’nin klasikleşmiş ilk romanlarını okuyamaması bir talihsizlikti. Yeni dönemde bu sorun önemli oranda giderildiği için, bizler de Samipaşazade Sezai’nin “Sergüzeşt’ini, Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat”ını, Ahmet Mithat Efendi’nin “Felatun Bey ile Rakım Efendi” sini, Güzide Sabri’nin “Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi” ni, Recaizade Mahmud Ekrem’in “Araba Sevdası”nı, Namık Kemal’in “İntibah”ı ve diğerlerini kolaylıkla okuma şansına ulaştık.
edebiyathaber.net (13 Kasım 2024)