İnönü Alpat’ın Herdem Yayınları’ndan yayımlanan Şair Ayaklanması, adıyla, kurgusuyla çok ilginç ve çok emek verilmiş bir kitap.
Sunuş yazısı şu cümlelerle başlıyor:
“Bu bir şair ayaklanmasıdır. Şairler ayaklanmış ihtiyaç halinde sığınacağımız şiirler bırakmıştır. Evet, ihtiyaç halinde. Ne zaman göğsümüzü sıkıştıran bir efkâr bassa şiir imdada yetişmiştir.”
Türk sosyalist hareketinin önemli tarihlerini ve olaylarını sermesi bakımından kitabın farklı bir tarih çalışması olduğu düşünülebilir. Bilindiği gibi bu öyle bir tarihtir ki sayılamayacak kadar çok kişi yaşamını kaybetmiştir ve onlara yüzlerce şiir yazmıştır. İşte o şiirlerin de kitabıdır Şair Ayaklanması ve bir kadirşinaslık ürünü olduğunun altını da çizmek gerekir.
Kitapta sol harekete dâhil olan devrimciler kişi bazında yer aldığı gibi Türkiye solunun maruz kaldığı toplu kıyımlara da tarihe bir kez daha not düşmek istercesine yer verilmiş. Örneğin, TKP Genel Sekreteri Mustafa Suphi ve on beş yoldaşının Karadeniz açıklarında öldürülmesi (28 Ocak 1921), 1 Mayıs 1977 tarihinde otuz dört kişinin yaşamını yitirdiği “1 Mayıs Katliamı” olarak tarihe geçen o kara gün gibi.
Şair yazar İnönü Alpat, kurguladığı kitabı şöyle anlatıyor: “Türkiye devrim tarihi yazılırken şairleri hak ettikleri mertebeye çıkarmanın çabası olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda kitap ölen, öldürülen arkadaşlarımızı onlar için yazılan şiirler marifetiyle yâd etmemizi sağlayabilir. Şiir gibi yaşayanlar, onları şiirle uğurlayanlar teşekkürü hak ediyor, kitap teşekkür yerine geçebilir.”
Ayrıca bir görevi de üstlendiğinden bahsediyor şair, “Onlar şiir gibi yaşadılar, hayata şiir gibi veda ettiler… Bir başka ifade ile -dizelere göm şair beni- dediler ve gittiler. Onların vasiyetiydi belki de bu…”
Kitabı okurken, pek çok şairin şiiriyle buluşabilir, yaşı uygun olanlar, okuyacağı yaklaşık üç yüzün üstünde isimle geçmişe dalabilir, anılara yolculuk edebilir. Her ismin bir öyküsü, insanı duygulandıran bir anısı var. Bu kısacık yazıya hepsini sığdırmak mümkün olmasa da birkaçına değinmek isterim.
Murat Kalaycıoğlu Aldırma Gönül şiirinden esinlenerek Sabahattin Ali için yazmış.
Nazım Hikmet’i A. Kadir şu dizelerle başlayan şiiriyle uğurlamış. “Nazım’ı gördüm çocuklar / Nazım’ı gördüm harç karıyordu…”
Suat Derviş, Nazım’ın ona yazdığı Gölgesi şiiriyle anılıyor kitapta. “Ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını/Bir kere eğemedim bu kadının başını…”
12 Mart döneminde yargılanıp beraat eden Doğan Avcıoğlu, Can Yücel’in şiiriyle canlanıyor anılarımızda.
Arkadaş Zekai Özger’e yazılan şiir ise Küçük İskender’den.
Her anımsadığımızda kanımızı donduran yedi TİP’li öğrencinin, Ankara Bahçelievler’deki evlerinde uğradığı vahşetin ardından şair Abdullah Nefes “Altılar” şiirini yazmış. (Serdar Alten’in daha sonra ölmesi nedeniyle şiir Altılar olarak kayda geçmiş. Necdet Kılıçaslan ise aynı katliam için Yediler’e yazmış.)
İnönü Alpat, 1972’nin Mayıs ayı “şair ayaklanması” diye tanımlıyor. 6 Mayıs sabahı birlikte infaz edilen üç isim, Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan için pek çok şiir yazıldı.
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar müjgânla ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız… (Atilla İlhan, s-122)
Eski bozkırda çınsabah
Kırıldı zeytin dalı.
Üç parça güneş
Dünya üç tane.
Duymaz halk avcıları
Sesini kanlı günlerin.
Üç boyutlu ufuk
Memleket üç hane… (Süreya Berfe, s-118)
Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve onlarcasına, yüzlerce şiir yazıldı.
Sabahattin Ali’den Bahriye Üçok’a, Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e, Abdullah Cömert’ten, Metin Göktepe’ye Berkin Elvan’a… çok kayıp verdi bu ülke.
Son şiir de dört yüz otuz altı sayfayla solun öyküsünü bize aktaran İnönü Alpat’tan olsun. Şair, “Yaralı Bir Serçe” şiiriyle anmış, Mamak Cezaevi’nde koğuş arkadaşı olan Alaybey Yılmaz’ı (s-331).
Alaybey’in ardından ilk sözdür:
Sen öldün artık işitilmiyor
Yüreklerimize işleyen o
Karadenizli kahkahan
Özgürlüğün anası gözlerin
Ses vermiyor dağlardan
Bütün şiirler yarım şimdi
Bir tek dostun bile
Voltaya çıkmadı
Ranzan günlerden beri bomboş
Sohbetlerde adın geçiyor, onurumuzda
Sen öldün
Tel örgüye serip battaniyeni
Üç gün boyunca güneşe tuttuk
Yaralı bir serçe
Uçtu, döndü, kanat çırptı
Gelip kondu üstüne, ağladık
Son sözdür:
Sen öldün şafak söktü
Filizlendi taş duvarlarda
Omzumuzda taşıdığımız ne varsa
İhanet de orada şimdi
Başkaldırı da.
edebiyathaber.net (19 Haziran 2023)