10-17 Aralık haftası “İnsan Hakları Haftası” olarak kutlanır. Yine hamasi nutuklar, evrensel beyannamenin gündeme gelmesi, oradan maddeler okunması vs. vs. Sonrasında yine biz ve ötekiler… Ne hak kalır ne de hukuk. Yaşam tarzı dayatmaları acımasızca devam eder. Belki ‘sonrasında’ demek bile anlamsız olur. Aynı hafta içerisinde dayatmalara, haksızlıklara tanık olabiliriz. Çok da yadırgamam doğrusu, çünkü 23 Nisanlarda çocukların, 25 Kasımlarda kadınların şiddet gördüklerini de biliyorum.
İnsan hakları haftasının hemen öncesinde Feridun Büyükyıldız’ın kaleme aldığı “Gök, Deniz ve Toprak” adlı kitabını okumuş olmam da güzel bir rastlantı oldu doğrusu. Öncelikle kitabın adı ne kadar hoş, değil mi? “Gök, Deniz ve Toprak.” Zihni açan, olabildiğince genişlik hissi yaratan bir kitap adı. Ferahlık veriyor sanki.
Anlatılan hikâyeye gelince. Dünyayı ve evreni temsil ettiğini düşündüğü için çocuklarına ‘Gök’, ‘Deniz’ ve ‘Toprak’ isimlerini veren hükümdar o güne dek yalnızca kendisi ve ailesinin mutluluğunu gözeterek kurduğu düzenin doğruluğunu sorgulamaya başlar. Sarayının yüksek duvarları artık onu mutlu etmez olmuştur. Hayatının son yıllarını mutlu geçirmek isteyen hükümdar bunun yolunun diğer insanları da mutlu etmekten geçtiğine inanmaya başlar. Toplumun sadece yarısının değil tamamının mutlu olması için çocukları Gök, Deniz ve Toprak’a görev verir. Görevse şudur: Üç kardeş babalarının üç ayrı yöne atacağı ve çok uzaklara gidebilen üç okun gittiği kadar uzağa gideceklerdir. Ve gittikleri uzak ülkelerden tüm insanlığı mutlu edecek on kural getireceklerdir. Yaşlı babalarını mutlu etmek isteyen bu üç kardeş hiç itiraz etmezler ve hemen yola koyulurlar. Uzak uzak ülkelere giderler. Ve aradan biraz zaman geçince sırasıyla Toprak, Gök ve Deniz farklı zamanlarda dönerler. Her biri de 10’ar kuralla dönmüşlerdir. Geri dönüp de kuralları sıralamaya başladıklarında insan hakları evrensel beyannamesinin 30 maddesinin ortaya çıktığını görüyoruz. Üç kardeş, beyannamenin 30 maddesini babalarına ve dolayısıyla çocuklara anlatıyorlar.
“Gittiğim yerlerde değişik renk ve ırktan insanlar gördüm. İnsanların kimisinin gözleri çekik, kimisi siyah, kimisi beyazdı. Bazıları zengin, bazıları fakirdi. Sokakta oynayan çocuklarla, saray bahçelerinde oynayan çocukların kıyafetleri farklı olsa da gülüşleri aynıydı.” (kitaptan)
8 yaş ve üstü olarak sunulan kitabın okuyucu kitlesi göz önüne alınınca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi daha güzel, kolay ve hissettirmeden çocuklara anlatılamazdı. Feridun Büyükyıldız’ı bunun için ayrıca kutlamak isterim. Öyküyle mükemmel yoğurmuş maddeleri. Vaqar Aqaei’nin suluboya çalışmaları da kitaba ayrı bir güzellik katmış.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilişinin 66. Yıl dönümünde çocuklar gerekçeleri ile öğrensinler diye “Gök, Deniz ve Toprak”.
Toplumların tamamının mutlu olmasıdır dileğimiz. Herkesin insanca yaşamasıdır dileğimiz. Çocuklarımızın sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünyada yaşamasıdır dileğimiz!
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (10 Aralık 2014)