Avusturyalı şair ve yazar, modernist edebiyatın en önemli temsilcilerinden Rainer Maria Rilke (1875 – 1926), lirik şiirleri, varoluşsal temaları ve yoğun duygu dünyası ile okurlarda derin izler bırakan bir isim. Hayatı boyunca gezdiği birçok Avrupa ülkesinde deneyimler elde eden ve zengin düşünce dünyasını kalemiyle buluşturan unutulmaz yazar, ölümünden bir asır geçmiş olmasına rağmen bugün bile dünyanın her yerinde ilgi uyandırmaya devam ediyor.
Avrupa seyahatlerinde tanıştığı entelektüel insanların da etkisiyle eserlerinde derin bir birikim sunan Rilke, genellikle aşk, ölüm, varoluşsal yalnızlık, Tanrı ve doğa gibi temaları işliyor. Yazarın yapıtlarını Everest Yayınları tarafından yayımlanmaya devam ediyor.
Bütün Öyküleri – Rainer Maria Rilke
Kendisini “yedidüvel gezgini” olarak niteleyen Rainer Maria Rilke’nin, Sevgili Tanrı Hakkında Öyküler ve terekesinden çıkanlar da dahil olmak üzere tüm öykülerini tek bir ciltte sunan bu kitap, yirminci yüzyılın en derinlikli yazarlarından birinin edebi dehasını gözler önüne seriyor. Rilke’nin şairane diliyle ördüğü bu metinlerde, insan ruhunun en gizemli köşeleri, varoluş sancıları, aşk, ölüm ve yalnızlık gibi evrensel temalar özgün bir dille ele alınıyor. Etkileyici üslubu, şaşırtıcı öngörüleri, sürüden sapan kahramanlarıyla Rilke, gündelik hayatın sıradan görünen anlarında bile insan ruhunun karmaşıklığına dair incelikli tespitlerde bulunuyor. Rilke’nin derin sezgi ve gözlem gücünü yansıtan bu eser, onun zengin algısına, yaşama bakışına ve zamanının ötesindeki düşüncelerine yakından tanıklık etme imkânı verirken okuru da kendi varoluşsal sorularıyla yüzleşmeye davet ediyor.
Hiç Uğruna Bir Nefes
Daha ilk şiirlerinden birinde kendisini “yedidüvel gezgini” olarak niteleyen Rainer Maria Rilke, her tür bağlılığı reddeden mizacı uyarınca genç yaşında Paris’e yerleşerek Rodin’in özel sekreterliğini yapmaya başladı. İlk şiirleriyle arasına kalın bir çizgi çizen Yeni Şiirler ve Malte Laurids Brigge’nin Notları isimli kitaplarını on iki yıllık bu Paris ikameti sırasında yarattı. Varlığın özünü “seyir halinde oluş”ta bulan Rilke, yaşamı boyunca İsviçre, İtalya, İspanya, Kuzey Afrika, Mısır vd. pek çok yeri dolaştıktan sonra I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Fransa’dan ayrılıp Münih’e döndü; 1919’da ise ömrünün son yıllarını geçireceği İsviçre’ye giderek vizyoner bakışını taçlandıran son iki eseri Duino Ağıtları ile Orpheus’a Soneler’i tamamladı. Şair, 29 Aralık 1926’da lösemi yüzünden hayata veda ettiğinde, Avrupa entelektüel çevrelerince çok iyi bilinmesine karşın genel okuyucu kitlesi tarafından neredeyse hiç tanınmıyordu. Bugünse, ölümünün üzerinden yüz yıl geçmiş olan bu büyük sanatçıyı layıkıyla tanımadan modern edebiyatı anlamanın mümkün olmadığı evrensel bir kural sayılmakta.
Hiç Uğruna Bir Nefes, Rilke’yi Türkçede yepyeni bir sesle yankılarken zengin açıklama ve yorumlarıyla da okuyucuya benzersiz bir seziş yolculuğu vaat ediyor.
Duino Ağıtları
1912 kışında Adriyatik Denizi yakınlarındaki Duino Şatosu’nda misafir olan Rilke, bir sabah, denize inen sarp kayalıklar boyunca dar bir patikayla kalenin eteklerine bağlanan burçlara tırmanırken birden durdu; şiddetli rüzgârın soluğundan türeyen bir ses, âdeta bir melek ona sesleniyordu: “Kim duyardı haykırsaydım, beni melekler / makamından? Hatta içlerinden biri tutup aniden / alıverseydi beni kalbine, tükenip giderdim onun o / müthiş Özgüvarlığında ben.” Derhal hep yanında taşıdığı not defterini çıkardı ve sanki dikte ediliyormuşçasına gelen bu dizeleri kaydetti. 1915’in sonlarına doğru Duino Ağıtları’nın üçü bitmişti; ancak I. Dünya Savaşı’nın doğurduğu ruhsal çalkantı, Rilke’nin Ağıtlar’la olan mesaisini kesintiye uğrattı. Ömrünün son yıllarını İsviçre’nin Valais Kantonu’nda geçiren şairin burada, Muzot Şatosu’ndaki çileli inzivası, Şubat 1922’de Duino Ağıtları ve Orpheus’a Soneler’in tamamlanmasıyla taçlandı.“Şairler Ulusu”nun sesi Türkçede “şimdi” yankılanıyor:
“Geçicilik her yerde derin bir oluşun içine dalar. Bize düşen bu fani dünyayı, acısı ve tutkusuyla içimize olabildiğince derin bir biçimde nakşetmektir; öyle ki cevheri içimizde ‘görünmezce’ yeniden varlığa kavuşabilsin. Ağıtlar, elle tutulur ve görünür güzelim âlemin durmaksızın, evrenin titreşen kürelerine yeni titreşim frekansları ekleyen doğamızın görünmez titreşimlerine ve çalkantılarına dönüştürülmesi çabasıdır.”
edebiyathaber.net (8 Ocak 2025)