Alman filozof ve yazar Markus Gabriel’in yazdığı “Kurgular” adlı kitap, insan zihninin kendini geliştirmesi için birtakım “kurgular”a ihtiyaç duyduğunu, bunlar vesilesiyle de gerek felsefi gerek bireysel ve gerek de toplumsal olarak ilerlemenin mümkün kılınabileceğini anlatıyor.
1980 yılında doğan Alman filozof ve yazar Markus Gabriel, Almanya’da felsefe ve eski Yunanca eğitimi almış. Doktorasını Heidelberg Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra Bonn Üniversitesi’ne geçiş yaparak epistemoloji ile modern ve çağdaş felsefe üzerine dersler vermiştir. “Ağır” kitapların yanı sıra kendi alanında teknik konuları işleyen eserleri gündelik bir dil aracılığıyla anlatmasıyla tanınan Markus Gabriel, Ketebe Yayınları Teori Dizisi’nden Mustafa Özdemir çevirisiyle yayımlanan “Kurgular” kitabıyla bir kez daha “ağır” mevzuların içine dalıyor. İnsan zihninin kurgular sayesinde var olduğunu savunan ve bu sayede insanın “kendisini” keşfettiğini ifade eden kitap, bu tezini yaşam içinde “kendilik” kavramını arayan insanın bunu aynı zamanda bir varoluş meselesi haline getirdiğinin de altını çiziyor.
Üç bölümden oluşan “Kurgular”ın ilk bölümünde Markus Gabriel, yorum ve gerçeklik, kurgusal nesneler, anlam ontolojisi gibi kavramları “kurgusal gerçeklik” bağlamında inceliyor. İkinci bölümde “zihinsel gerçekliğe” sıçrayarak insan zihninin “kendi” oluşturduğu kurgulara değinirken yansıtmacılık, Ipsundrum, kurgusalcılık, optik illüzyonlar, kaçınması mümkün olmayan zihni ele alan yazar, “anlam alanı ontolojisinin yaşam dünyası” ve “nesnel fenomenoloji” gibi işlediği konunun özünü yansıtan meselelere odaklanıyor. Yine bu bölümde işlenen metafiziğin kurgusalcılığı, hayal gücü, yönelimselciliği ve gerçekliği birbirini destekleyen unsurlar olarak sıralanırken, Gabriel bunlardan bir bütün oluşturarak varmak istediği noktaya doğru uzanıyor. Son bölümü toplumsal gerçekliğe ayıran Markus Gabriel, bu kısımda toplumsal gerçekliğin doğasına, hayatta kalma biçimimiz ile şeffaf olmayan toplum arasındaki ilişkiye, toplumun normları üzerine dizayn edilmiş gerçekçi kurallara, mitoloji, ideoloji ile kurguya ve zihnin kamusallığına dikkat çekerek gerçeklik ile kurgunun toplumsal hayattaki rolü üzerine düşüncelerini dile getiriyor.
“Bu kitapta ifade edilen düşünceler, ele aldığı Zamanın Ruhunun, varlık ve görünüm arasındaki çarpık bir farklılıktan doğduğu varsayımına dayanmaktadır: Görünüm yanlış ve haksız yere tamamen yokluk düzeyine indirgenmiş ve böylelikle kendine özgü etkinliğinde görünmez hale getirilmiştir. Bir yandan görünüm, kendi varlığında (görünüm olarak) kabul edilirken, diğer yandan varlığı görünümde olan her şeyden uzak tutmak ve tüm görünümlerden arındırmış temel bir gerçeklik katmanı belirlemek için boşuna bir girişimde bulunulur. Ancak içten görülmesi ve sonrasında oluşturulması gereken yeni bir görünümün kaynağı tam da bu yaklaşımdır. Böyle, felsefe olarak gerekçelendirilmiş bir düşünme eylemi, ilerleme umudunu oluşturur.” diyen Gabriel, insanın kurgudan ayrı düşünülen nesneler dünyasında sıkışıp kalamayacağını, yeni ufuklar için “kurgular”a ihtiyacı olduğu ana fikrini ön plana çıkarıyor.