Biyografiler veya otobiyografiler çoğu zaman özgün içeriklerle örülüdür. Doğum, çocukluk, eğitim, başarılar, başarısızlıklar gibi çetelesi tutulabilen nesnel durumlar, çoğu zaman rutin sırayla sunulur. Osamu Dazai, Sel Yayıncılık tarafından yayımlanan “İnsanlığımı Yitirirken”de çocukluğundan başlayarak ilk gençliğine ve oradan çok da uzun olmayan ömrünün sonlarına kadarki yaşamının kritik ve yıkıcı dönemlerini yazmış. Hacimce küçük olmasına rağmen damıtılmış yoğun içerik ve özlü bir içselliğin dışavurumu, bir yazarın kendisini okura ama belki de kendisine açması durumu var karşımızda.
Çocukluk döneminde kendi davranışlarının farkında olan bir kişiliğe sahip olmanın nelere mal olduğunun bilincinde olan yazar, yaşı ilerledikçe saplantıları, resim yeteneği, buhranları, kadınlarla ve sanatla olan ilişkileri, intihar denemeleri ve ailesiyle olan inişli çıkışlı ilişkilerini okura yalın ve şiirsel bir dil aracılığıyla sunuyor. Yazdıkları belki o dönemde kendisi için bir arınma amacı ya da bir kaçış yolu sağlamış olabilir ama sağaltıcı değil, sık sık intihara teşebbüs ediyor. İntihar girişimlerinin ardında yatan nedenler çoğu zaman anlaşılmıyor. Geride kalanlar tarafından bazen gerçek nedenden çok farklı bir bağlamda değerlendirilerek ölüm isteğinin o derinlikli ruhsal yönü açığa çıkamıyor. Dazai, “İnsanlığımı Yitirirken”de kendisine, ailesine, ilişkili olduğu insanlara ve en sonunda okura olup biteni bütün açıklığıyla sunuyor. Bu arada hem yazınsal gösterge hem de bir nevi vedalaşma selamı vermeyi ihmal etmiyor. Alkol, uyuşturucu ve sanrıların etkisinden kurtulamayan hayat hikâyesini anlattığı metninde neden bu halde olduğunu, çıkış yollarını, her defasında kendini tekrar boşluğa bırakışını bir zemine oturtmayı başarıyor aslında, edebiyata olduğu kadar psikolojiye de özgün bir inceleme alanı sağlıyor.
Değişken ruh hallerini neden-sonuç bağlamında ifade eden Dazai, başından geçen bazı şeyleri çocukluğunda babasının kendisine yönelik tutumlarına bağlarken işin sadece bundan kaynaklanmadığını ve yaşam çizgisi boyunca peşini bırakmayan komik ama altında sancılı bir örtünün yattığı huylarının etkisini hissettirmeyi ihmal etmiyor. İletişim kurduğu insanlara karşı iç hezeyanlarını saklayıp işi muzipliğe vurması aslında iç salınımlarını örten kalın ve karanlık bir perde, aynı zamanda boğan, tedirgin eden, ölüm yolları arayan bir örtü.
Metnin okuru en çok etkileyebilecek yönü yazarın kadınlar hakkında anlattıkları olabilir. Çokça kadınla olan farklı ve sorunlu birlikteliği, kadınlara ilişkin hatırı sayılır yargılara ulaşmasının yolunu açmış. Bu çıkarımlar, öznel bir yön barındırsa da yazarın yaşamını ve bunlardan kaynaklı eylemlerini çokça etkilemiş. Girdiği yeni ilişkilerde bunların varlığı daha çok sorunla boğuşmasına neden olmuş. Kadınlar tarafından sevilmesi, iyileşmesini sağlayamadığı gibi düşünsel yönü güçlü olan yazarı pasiflikten kurtaramamış ve hatta çoğu olaya her şey gözünün önünde olup biterken bile pasif kalmasına katkı yapmış.
“İnsanlığımı Yitirirken”de Japon toplumunun yapısal özellikleri, inançlar, sosyal edimler gibi bireyi baskılayan ya da onu bir başka şekilde yaratan yönler de ele alınıyor. Özellikle inanç bağlamında kurulan diyaloglar Dazai’nin yaşadığı karanlığa ve aslında nasıl bir çıkış yolu aradığına dair işaretler olarak yorumlanabilir. Zira mutsuzdur, bir umut bekler. Tutunduğu alkol, uyuşturucu, kadınlar onu daha da dibe çeker. Çaresizliğin koyulaştığını idrak eder ve fazlasıyla savunmasız hale gelir. Bu savunmasızlık hali daha çok genç yaşta, bir kadınla birlikte intihar etmesine kadar devam eder. Ölmek, çok istediği bir şeydir Dazai’nin ve gerçekten istediğinde bu amacına ulaşır.
Didem Görkay – edebiyathaber.net (29 Mart 2021)