Söyleşi: Serkan Parlak
İpek Kobaner ile Nemesis Kitap etiketiyle okurla buluşan tarih kitabı “Yağma Yağmur Doğma Güneş Kudüs Düştü” hakkında konuştuk.
Her ne kadar okuma ve yazma deneyimleri, işçilik ve gözlem gücü önemli olsa da yeni kitabınıza başlarken ilham kaynaklarınız neler oldu, kitabınızın taslaklarını nasıl oluşturdunuz?
Seminerler yapıyorum, YouTube videoları üretiyorum ve hep tarih anlatıyorum. Tek kriterim olayın ilgimi çekmesi ve merak etmem, benim merak ettiklerimi dinleyenlerimin, okuyanlarımın da merak ettiğini gördüğüm zaman en büyük ilham kaynağım onlar oluyor. Gerisi içten ve samimi bir dille anlatmak.
Gelelim kitabınızın içeriğine İpek Hanım. Genel bir soruyla başlayalım. Bu seferlere “Haçlı Seferleri” denmesinin nedeni nedir?
Avrupalı Katolik Hristiyanların bir araya geldiği ve tek ortak noktalarının inandıkları dinleri olmasıydı. O güne kadar kendi içlerinde savaşan bu insanlar Haçlı çatısı altında toplanmışlardı.
Kudüs şehrini bu kadar önemli ve paylaşılamaz kılan nedenler nelerdir sizce? Kudüs kaynaklı savaşların bir gün bitme ihtimali var mı sizce?
Kudüs üç semavi dinin de kutsalıdır. Orayı kutsal yapan ise Mescidi Aksa’nın varlığıdır. Yahudiler için tanrıları Yahve ile konuşmalarını sağlayan ve mabetlerinin kutsallar kutsalı bölümünde duran kutsal ahit sandığı nedeniyle önemlidir. Hristiyanlar için Hz. İsa bağlamında kutsaldır. Müslümanlar içinde Hz. Muhammet’in miraç için gelmesiyle önemlidir. Kısaca böyle anlatabiliriz.
Filistin için çıkan savaşların geçmişi çok gerilere gider. MÖ 2000 li yıllara kadar uzanır. 1200 yıllarında firavunlar Mısır’dan paralı asker olan Filistleri ve işçi köle sınıfı olan Yahudileri Kenan diyarına yani bugünkü Filistin’e sürerler. Filistler giderler ve ülkeye yerleşirler, şehirlerini kurarlar. Yahudiler ise Hz. Musa önderliğinde yola çıkarlar ancak 40 yıl Sina çölünde kalırlar. Bu sırada halkın köle vasfından çıkması ve pagan inancından sıyrılması hedeflenir. Ancak ondan sonra Filistin’e giderler. Gittiklerinde orayı yurt yapan Filistlerle savaşmak zorundadırlar. Ancak insan kıymetlidir ve iki topluluğu temsilen birer kişinin çarpışmasına karar verirler. İşte meşhur Davut- Golyat hikayesi burada yaşanır. Uzun anlatmayacağım, Davut bu kavgayı kazanır ve Yahudiler bölgeye yerleşir. İşte bu anlaşmazlık o zamandan bu zamana süregelir. Bölge huzuru 1516 ile 1917 arasında dört yüz yıl Osmanlı idaresinde görür. 1917 itibarıyla İngilizler burayı alırlar. 1948 yılında İsrail devletini kurarlar ancak kavga hiç bitmez.
Hakkaniyetli bir barış ortamına en kısa sürede kavuşmalarını dilemekten başka diyebileceğim bir şey yok.
Tarihte Çocuk Haçlı Seferleri’nden bahsedilir. Çocukların bu seferlere katılmalarının nedenleri ne olabilir?
Aslında büyüklerinin yaptığının aynısını aynı nedenlerle yapıyorlar. Orta Çağ insanı rüyalara büyük önem verir ve doğruluğunu sorgulamazdı. Aynı Antakya’da bir rüya üzerine kutsal mızrağın bulunması gibi, burada da iki çoban çocuk İtalya kırsalında rüyalarında Hz. İsa’yı görürler. Onlara Kudüs’e gelmelerini söylemektedir. Çocuklar tahta haçlar ve ilahilerle yola koyulurlar, sayıları giderek artar. Yol boyunca köylüler onlara bakar. Deniz kenarına kadar gelen çocuklar denizin yarılacağını ve önlerinde Kudüs’e kadar giden bir yol açılacağına inanırlar. Günlerce beklerler. Onları izleyen Pisa’lı gemiciler “Sizi Kudüs’e götüreceğiz,” diyerek kandırıp teknelerine bindirirler. Bundan sonrası çocuklar için tam bir kabustur. Çoğu doğu pazarlarında köle olarak satılır. Kalan çocuklar evlerine dönmeye çalışır. Kız çocukları istismara uğrar. Bu aşamada köylüler çocuklarla alay edip yemek bile vermezler.
Papa 3. İnnocentius konuya ilgisizdir. Kendi amacı için çocukların seferini kullanarak, bize haçı kabul etmemiz gerektiğini hatırlattılar, der. Ancak çocukları korumaya yönelik hiçbir davranışta bulunmaz. Hikâyenin sonu hüzünle biter.
Bu seferler sırasında bazı gruplar kendi aralarında savaşır. Bunun nedenleri nedir ve bu ayrılıklar savaşların gidişatını nasıl etkilemiş olabilir?
Olumsuz etkilediği şüphesizdir. Örnek verecek olursak, emirlerin arasında iktidar mücadelesi hiç bitmez. O nedenle Haçlılar gelirken Sultan Kılıçarslan’ın Malatya kuşatmasına gitmesi ve zamanında dönememesi İznik’i kaybetmesine sebep olur. Halbuki bir müddet sonra Dorileon ’da Haçlılara karşı birlikte mücadele vereceklerdir.
Musul Atabeyi Kürboğa’da Antakya önünde başarısızlığa uğrar. Bunda tek başına zafer kazanmak istemesinin payı vardır. Onun bu davranışı diğer beyleri rahatsız eder, savaşı kazanırsa hiç kimseyi tanımayacağını düşünürler. Savaş meydanını terk ederler. Bu tarz iç çekişmeler ve birlik oluşturamamaları büyük kayıplara neden olur. Haçlılar bu aşamada birbirlerini hiç sevmeyen topluluklardan oluşsalar da ortak menfaatleri için birlik halindedirler.
Ancak Kudüs’ü aldıktan sonra kendi içlerinde iktidar mücadelesine girerler, bu durum zaman içinde yıkımlarına sebep olacaktır.
Aynı süreçte Türkler birlik olmayı başaracaklar ve bölgeye hakimiyet kuracaklardır.
Peki Selahattin Eyyubi’nin bu süreçteki yeri nedir? Saygıdeğer düşman denilebilir mi?
Kudüs’ü Haçlılardan almasıyla tarihe adını altın harflerle yazdıran bir komutandır. İnsani yaklaşımlarıyla da ayrı bir değeri vardır. Barbar Haçlı ordusunun katliamlarından sonra onun davranışları ders niteliğindedir.
edebiyathaber.net (30 Kasım 2023)