Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu
- Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
İçimde mahremiyetini iyi kötü korumuş, çocuk kalmış bir yer var. Kitaplarımda da oradan hikayeler paylaşıyorum. Ben, yepyeni dünyaları merak edip keşfetmeleri için çocukların hayal güçlerini; çocuklar da benim saflığa, hesapsız ve imasız iletişime açlığımı besliyor. Bu iki taraflı ilişki benim için çok manalı.
Çocuklar ve gençler için düşünmek, hayal kurmak, hikayeler kurgulamak benim için müthiş besleyici. Bir fikrin, bir kelimenin, bir bilginin sihirli değnek olup dönüştürdüğü okurlara sahibim. Çocuklar çok açıklar. Ağaç olma potansiyeline sahip tohum gibiler. “Ben bugün, birkaç tohuma güneş oldum, su oldum” diyorum kimi söyleşilerin sonunda. Ne mutlu!
- Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Annemin bize okuduğu masallardan sonra, çizgi romanlara geçtim. Andersen’in “İbikli Riket” adlı masalından etkilendiğimi hatırlıyorum. “Hiçbir şey zekayı, mütevazılıktan daha fazla gösteremez” gibi cümleler kuran, çirkin ama çok akıllı bir prensin masalıydı. Sonra Asteriks, Tintin, RedKit… Her biri müthiş karakterler. Ve yanlarında hikâyeye yön veren dört patili yoldaşları vardı: İdefix, Milou, Rintintin ve Jolly Jumper. İnsan ve hayvan karakterler arasındaki dostluk, çizimlerdeki neşeli varlıkları beni gülümsetirdi. Sonrasında Pal Sokağı Çocukları, Şimdiki Çocuklar Harika ve daha birçok kitap hayal dünyamı besledi.
- Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
Soğuktan Korkmayan Tek Kuş’u çok seviyorum. Zoran Drvenkar’ın. Bu kitap için ancak: “İyi ki ben yazmamışım” diyebilirim. Çünkü o zaman, bu kadar şevkle okuyamazdım.
- Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
Yoğun biçimde çocuk edebiyatı eserleri okuyorum. Şu anda ikinci kez Zeynep Cemali’nin Çılgın Babam adlı kitabının öykülerinde dolanıyorum. Oradaki baba müthiş bir karakter. Sakin ama heyecanlı, biraz çocuk gibi ama hayatı sadelikle anlamlandırmış biri. Baba kızın hikayeleri hem samimi, hem zenginleştirici, hem de gülümsetiyor. Ondan önce Goscinny- Sempe/ Pıtırcık-Bilinmeyen Öyküleri, Jimmy Liao/ Mavi Taş ve Karin Karakaşlı/ Konaktakiler’i okudum. Pıtırcık ve ailesinin müthiş sempatik öyküleri… Dev gibi mavi bir taşın doğanın ortasında belirmesi ve yollar aşıp, bir zerre olana kadar ufalanması… Suriyeli bir anne kızın savaştan kaçarak geldikleri İstanbul’da terk edilmiş bir konağa yerleşmesiyle değişen hayatları… Edebiyat kaç dünyayla buluşturuyor bizleri, ne harika değil mi?
edebiyathaber.net (14 Kasım 2018)
“İrem Uşar’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu” üzerine bir yorum