İskandinav Mitolojisi’ne yepyeni bir bakış: Cadının Yüreği | Avşar Ülgen

Ocak 26, 2022

İskandinav Mitolojisi’ne yepyeni bir bakış: Cadının Yüreği | Avşar Ülgen

Genevieve Gornichec’in ilk romanı “Cadının Yüreği” İskandinav Mitolojisi’nde az bilenen karakterlerden buz devi cadı Angrboda’yı takip ediyor. Yazar tanrıları bile umursamayacak kadar gözü pek bir kadının çocukları ve aşkı için alacağı intikamda ne kadar ileri gideceğinin destansı hikayesini okuyucusuna sunuyor.

Farklı edebiyat türlerinin meraklılarını birleştirebilecek bir okuma deneyimi varsa o da mitoloji oluyor genellikle. Çünkü Yunan, İskandinav ya da diğerleri olsun tanrıların hikayeleri okuyucular için tamamen farklı bir deneyim sağlıyor. Son yıllarda daha fazla yazar antik çağlardan beri söylenegelen bu hikayelerdeki modern zaman temalarını keşfetmeye çıkıyor. Böyle ilgi çekici bir konuyu kendilerine çalışacakları bir alan olarak açan bu yazarlar mitolojiyi yeniden hayal etmek gibi zor bir görevin altından da kalmaya çalışıyor. En çok bilinen tiranlar, tanrılar, devler, elfler ve benzerlerinin içinde olduğu karakterler ile en çok bilinen olaylarla hikayeyi dengelemeye çalışıyorlar. Mitolojik hikayelerde fazla ilgi görmemiş karakterler yeni milenyumla birlikte belki de hak ettikleri şöhrete kavuşuyor. İskandinav mitolojisinde bugün herkes Odin’i ve Thor’u biliyor. Ragnarök ve Valhalla’ya aşına. Daha az bilinen iki İskandinav karakteri Amerikalı yazar Genevieve Gornichec’in ilk romanı “Cadının Yüreği”nin çekirdeğini oluşturuyor. Bildikleriniz ise yan karakterlere dönüşüyor. Gornichec cadı Angrboda’nın gizemli tarihini aydınlatmak için ona bir hayat icat ediyor. Kötü şöhretli düzenbaz, Odin’in kan kardeşi Loki’ye yeni bir rol biçiyor. Yazar Emily A. Duncan’ın dediği gibi,  “Eski bir destana inanılmaz yeni bir soluk getiriyor, boşlukları mizah, tutku ve yürekle dolduruyor”

“Cadının Yüreği” ailesini Odin’in gazabından korumak için savaşan cadı Angrboda’yı takip ediyor. Gornichec, İskandinav Mitolojisi’nin boşluklarını keyifle okunan, yoğun, büyüleyici, şaşırtıcı ve destansı bir düzyazıyla dolduruyor. “Uzun zaman önce, tanrılar gençken ve Asgard daha yeni var olmuşken, âlemlerin bir ucundan bir cadı çıkageldi. Kadın birçok eski büyü biliyordu ama özellikle, kişinin bedenini terk ederek geleceği görmesine izin veren bir büyü olan seid konusunda hünerliydi. Bu da Aesir tanrılarının en yücesi olan Odin’in oldukça ilgisini çekti; yeteneklerini öğrendiğinde seid’i öğretmesi karşılığında bilgi ürünlerinden bahsetmeyi teklif etti.” İki rakip tanrı grubu Aesir ve Vanir’e ‘seid’i öğretince aralarında savaşın çıkmasına neden olan cadı Gullveig üç kere yakılarak öldürülüyor ve kalbi çıkarılıyor. Yani kitap çoğu cadı masalının bittiği yerde başlıyor. Gullveig kaçmayı başarsa da “Hâlâ mızrağa geçirilmiş hâlde odun yığınının üzerinde dumanı tüten yüreği”ni orada bırakıyor. Buraya kadar olan anlatı kadim İskandinav Mitolojisi’nin resmi versiyonu. Gornichec, buz devi cadı Gullveig’in arka planını Angrboda’nınkiyle birleştiriyor ve tanrılara karşı bir direniş figürü yaratıyor. Tanrıların amansız düşmanı devlerin toprakları içinde bulunan Demirkoru’da saklanma büyüsü sayesinde onların göremediği bir mağarada yaşamaya başlıyor. Daha sonra bir tanrıyla zorla evlendirilecek olan Gerd ve avcı buz devi Skadi ile arkadaş oluyor. Kendi gibi her iki arkadaşı da tanrılara karşı kin besliyor. Skadi tanrılar tarafından öldürülen babası, Gerd de zorla evlendirildiği için tanrılardan intikam almak istiyor. Yazar burada ataerkil tanrılara karşı feminist bir cepheyi de mitolojiye kusursuz bir şekilde aşılamayı başarıyor.

Gornichec anlatısını hikayenin geçtiği antik efsanevi zamanları çağrıştıran sert ve coşkulu düz yazı ve kusursuz betimlemelerle taçlandırıyor. Kitabın birinci bölümü Angrboda ve Loki arasındaki aşk hikayesinden oluşuyor. Angrboda’nın kaçtığında geride bıraktığı kalbini Loki’nin tam anlamıyla geri getirmesiyle başlıyor aşk. Loki’nin yanında getirdiği içinde ritmik olarak titreşen kalbin olduğu bohçayı cadıya veriyor. “ ‘Yüreğin’ diye açıkladı adam. ‘Nedense onu yiyecektim ama geri alman gerektiğine karar verdim.’ ‘Yiyecek miydin?’ diye sordu cadı suratını buruşturarak. ‘Ne diye?’” İkisi arasındaki ilişki, dialoglar ve sorgulamalarda yazar mizah yükü ağır sahneler yazmak konusunda da bayağı becerikli olduğunu kanıtlıyor. Hikaye ilerledikçe derinleşiyor. Birinci bölümün sonunda cadının hayatını değiştirmekten başka bir seçeneği kalmıyor. Mahremiyeti tanrılar tarafından mahvediliyor. Tanrılar kehanetteki sonlarıyla yüzleşmeden önce o dünyayı dolaşmaya başlıyor.

Birçok kadın odaklı mitolojik yeniden anlatımdaki gibi kahramanın sık sık gelip giden düzenbaz, güvenilmez tanrıya aşık olması temasını Gornichec de işliyor. Bu geliş gidişlerde ilk önce gelecekteki ölülerin dünyasının hükümdarı olacak, babası Loki’nin gözdesi yarı ölü Hel doğuyor. Bu küçük kızı, garip, utangaç ve meraklı bir şekilde büyürken okuyucunun sevgisini kazanıyor. Daha sonra erkek kardeşleri kurt Fenrir ve yılan Jormungundr doğuyor. İki erkek kardeşin karakter gelişimleri konusunda pek fazla ayrıntıya girmiyor yazar. Ne de olsa bilinen hikayede Tanrıların Kıyameti yani Ragnarök sırasında tanrıları öldürmekten başkaca görevleri yok zaten. Gornichec’in Loki canlandırması da gerçekten iyi kotarılmış gibi görünüyor. Ama okuyucu ‘Marvel’ evrenindeki Tom Hiddleston’un canlandırdığı Loki’yi de yabana atamıyor. Baştan sona bir düzenbaz ve ne kadar akıllı olduğu açıkça ortaya çıksa da, derinlemesine düşünmek pek de onun işi gibi değil. Ailesine ihanet etse de onun aile sevgisi sorgulanamıyor. Kaos yaratmak Loki’ye iyi geliyor. Kitap da zaten baştan sona kadar Loki’nin yarattığı kaoslarıyla besleniyor.

Cadının Yüreği, mitolojiden de ayrı düşünüldüğünde başlı başına güçlü ve yürek acıtıcı bir hikaye. Bir cadının yaşamına bir bakış olarak bile okunabilecek kitabın, ikinci bölümüyle birlikte Angrboda güçlerini kazanmaya başladığında hikaye durdurulamaz bir hız kazanıyor. Katlanarak büyüyen aksiyon okuyucuyu ancak duygusal sonuyla terk ediyor. Ne kadar hikayenin sonu birçokları için bilinse de yazarın dehası, efsaneyi tamamen alt üst edici bir şekilde ele alırken orijinal İskandinav masallarına nasıl sadık kaldığıyla ilintili aslında. Gornichec, yüreğinin gücünü benimseyen bir kadının, annelik deneyimlerinin, tanrıların savaşına eşit olduğu iddiasını ortaya koyuyor. Tanrıları bile umursamayacak kadar gözü pek bir kadının çocukları ve aşkı için alacağı intikamda ne kadar ileri gideceğinin destansı hikayesini okuyucusuna sunuyor.

edebiyathaber.net (26 Ocak 2022)

Yorum yapın