Cemil Koçak’ın son kitabı, İsmet İnönü ve Resmi Tarih Timaş Yayınlarından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden:
“Resmî tarihin anlattıkları ile yaşananlar arasındaki fark ve çelişki, rejimin üzerinde pek de durmadığı bir husus olarak kalmıştır.”
Bu çalışma, Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte başlayan resmi tarih yazdırma sürecinde, İsmet İnönü’yü merkeze alarak, yaşanan değişim ve dönüşümleri dönemin belli başlı gazeteleri üzerinden yapılan bir okuma neticesinde değerlendirerek gözler önüne sermektedir. Çalışma, temel düşünce olarak önce İsmet İnönü’nün başbakan iken resmi tarih yazımındaki ve güncel basındaki Atatürk’ün gölgesindeki dönemini, ardından Başbakanlık’tan ayrıldıktan sonra resmi tarihten ve basından tamamen silinmesi ve yok sayılması dönemini ve sonunda da Atatürk’ün vefatının ardından İnönü’nün Cumhurbaşkanı, Milli Şef ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin Değişmez Genel Başkanı olmasının ardından resmi tarihi yeniden yazdırma sürecinde Atatürk’le eşit pozisyonda, İnönü Savaşları Kahramanı ve Lozan Kahramanı imajlarına vurgu yapılarak özellikle basında kendisinin nasıl yer aldığı ve nasıl değerlendirildiğini en ince ayrıntısına kadar gözlemleyerek değerlendirmektedir. Devletin ve devletlûların müdahil olduğu resmi tarihin aynı tarihsel olayları ve olguları, dönemden döneme farklı ve belki de tamamen farklı yansıttığını ortaya koyan Cemil Koçak resmi tarih yazım süreçlerine ve basının bundaki rolüne vurgu yapmaktadır. Konu ve bakış açısıyla alanında ilk olan bu çalışma, kendisinden sonraki araştırmacılara da rehber olacaktır.
Editörün Görüşü
Dünyanın dört bir tarafında siyasi gelişmeler neticesinde yeni kurulan rejimlerde, devrimler bir süre sonra kendi çocuklarını yemeye başlar ve süreçte önemli katkıları olan ama lider ile fikri ve fiziki ayrışma yaşayan figürler zaman içerisinde siyaset arenasından silinir. Tabii bu silinme süreci sadece siyasi alandan değil aynı zamanda yeni rejim tarafından inşa edilmeye çalışılan resmi tarihten de çıkarılmayı içerir. Cemil Koçak, bu kitabında, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele gibi Millî Mücadele’nin önemli figürlerinin tasfiyesi ve resmi tarihten kazınmasının ardından İsmet İnönü’nün de resmi tarihten kazınma teşebbüsleri ve Atatürk’ün vefatı ile bu teşebbüslerin akamete uğraması ve sonrasındaki süreçte inşa edilen İnönü merkezli resmi tarih teşebbüslerini ele alıyor. Dönemin gazetelerinde yaptığı “arkeolojik kazı” çalışmalarının neticesinde bol görselli bir çalışma. Daha önce Cemil Koçak’ın Timaş’tan çıkan Karabekir’in Kavgası isimli kitabının devamı niteliğinde.
Kitaptan Alıntılar
1- İşin aslı; İnönü’nün tek-partili dönemde, her ne kadar Başbakan ve CHP Genel Başkan vekili de olsa, resmî tarihte ancak Atatürk’ün gölgesinde ve onun izin verdiği oranda ve o kadarıyla yer alabildiği gerçeğidir. İnönü, her defasında Atatürk’ün silâh arkadaşlarından biri; ama en yakınındaki kişi olarak tanımlanabilmiştir en çok… Bu bakımdan İnönü’nün resmî tarihte aldığı yerin zaten sınırlı olduğunu belirtmek gerekir. En azından basında bu böyleydi.
2- İsmet İnönü; 20 Eylül 1937 tarihinde, önce sağlık nedenleri gerekçe gösterilerek izin alarak ayrıldığı Başbakanlıktan; 25 Ekim’de resmen ayrılacaktır. O, artık sabık Başbakan’dır. Hatta o kadar da değil… Sâdece Başbakanlıktan ayrılmakla kalmamış; bunun yanında, CHP Genel Başkan Vekilliği görevinden da alınmıştır. Artık sâdece TBMM’de Malatya milletvekilidir.
Dahası; siyasal geleceği belirsizdir. O, artık münzevi bir hayat sürmekte; göz önünde olmamaya çalışmaktadır. Zaten çevresi de büyük ölçüde kendisinden uzak kalmıştır. En yakınlarının dışında İnönü ile görüşmek muhalif damgası yemek için gerekçe oluşturmaktadır. Bu bakımdan sâdece siyaseten değil, fakat aynı zamanda sosyal bakımdan da tecrit olmuştur. Bu dönemde basında da adına hemen hemen hiç rastlanmayacaktır. Tâ ki 11 Kasım 1938 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilinceye dek …
3- İnönü, basında görselliğini yitirmişti. Yıldönümlerinde olsun, törenlerde olsun, adı hiç geçmiyordu. Fakat kitabımın ilk bölümünde sözünü ettiğim örneklerle karşılaştırıldığında onun resmî tarihten tamamen silinip atıldığı da söylenemezdi. Belki de İnönü’nün bu gözden düşmüş, münzevi hayatının göreli olarak kısa sürmüş olmasının bunda bir payı vardır. Belki de bu dönem uzasa ya da İnönü’nün siyasete geri dönme imkânı hiç olmasa; onun resmî tarihteki yerinin de yeniden oluşturulması mümkün olabilirdi.
4- Daha önceki yıllarda Cumhuriyet’in yıldönümünde İnönü adına hemen hemen hiç rastlanmazken; tıpkı diğer yıldönümlerinde olduğu gibi, artık İnönü, resmî tarihin bütün önemli dönemeçlerinde, en azından Atatürk kadar, ön plâna geçmişti! Bazen tek başına; bazen de Atatürk ile eşit ölçüde; bütün başarılarda onun da payı, basında hatırlanmıştı nihâyet! İnönü’nün resmî tarihi yeniden yazımı, 1939 yılında başlamıştı. Kısa sürede de tamamlandığı anlaşılıyor.
edebiyathaber.net (16 Ocak 2020)