Edhem Eldem’in “İskendername’ye Özgün Bir Osmanlı Katkısı: Ahmedi’nin İskender ve Kaydafe Hikâyesi” başlıklı konuşması, 8 Mayıs Cuma günü saat 18.00’de İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Youtube kanalında canlı olarak izlenebilir.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Elyazması Koleksiyonu’ndan zengin bir seçkinin yer aldığı “Hafıza-i Beşer: Osmanlı Yazmalarından Hikâyeler” sergisi kapsamında düzenlediği konuşmalara, Osmanlı yazma kültürünün farklı izdüşümlerine odaklanan söyleşilerle devam ediyor. Enstitü’nün salgın nedeniyle ziyarete kapalı olduğu bu dönemde, Hafıza-i Beşer Konuşmaları çevirimiçi olarak tarih ve edebiyat meraklıları ile buluşmaya devam ediyor.
Osmanlı tarihi profesörü Edhem Eldem, yakın zamanda yayımlanacak “Alexandre et Candace dans la tradition Turque et Ottomane, ou la réécriture du Roman d’Alexandre” (Türk ve Osmanlı geleneğinde İskender ile Kaydafe ya da İskender Destanı’nın yeniden yazımı) başlıklı makalesini temel alan ilginç bir konuşmayla etkinlik dizisine katkıda bulunacak.
İskender Destanı’na farklı bir yorum; İskendername
Ahmedi’nin, 14. yüzyılın sonunda kaleme aldığı İskendername adlı eserinde, Firdevsi’nin Şehname’si ile Nizami’nin İskendername’si ve dolaylı olarak MS 3. yüzyıla kadar çeşitli dillerde örneklerine rastlanan İskender Destanı’ndan (Alexander Romance) esinlendiği biliniyor. Eserin öncüllerinde rastlanmayan ve Ahmedi’ye özgün bir yaratıcılığın eseri olduğu anlaşılan unsurlar ise bu destanı daha farklı bir gözle incelemeye değer kılıyor. Konuşmasında bu noktaları detaylıca inceleyecek olan Edhem Eldem, Ahmedi’nin eserindeki en belirgin farkın, Kraliçe Kandake/Kaydafe ile İskender’in hikâyesi olduğuna dikkat çekiyor. Bütün İskender destanlarında mutlu bir sonu olan bu hikâye, ilk defa Ahmedi’nin eserinde Kaydafe’nin yok olduğu bir felaketle bitiyor. Konuşmada, hikâyenin Ahmedi’den önce ve sonraki halleri incelenerek bu değişik versiyonun nasıl ortaya çıktığı paylaşılacak ve ardından, Osmanlı kültüründe nasıl yer edinip 20. yüzyıla kadar korunduğu aktarılacak.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Elyazması Koleksiyonu açık erişimde
Hafıza-i Beşer sergisinin daha geniş kitlelere tanıttığı, bugüne kadar araştırmacıların özel bir izin prosedürüyle parça parça kullanabildikleri Suna ve İnan Kıraç Vakfı Elyazması Koleksiyonu’nun tamamı internette erişime açıldı. Osmanlı entelektüel, sosyal ve kültürel hayatının farklı unsurlarına dair zengin kaynaklar sunan koleksiyon, hem Osmanlı tarihçilerine hem de tarih ve edebiyat meraklılarına, evlere kapandığımız bu dönemde yeni bir kütüphane deneyimi sunuyor. Toplam 626 cilt ve 1311 eserden oluşan koleksiyona dijital kütüphane kataloğu üzerinden kolayca erişilebiliyor.
Beyazıt Kütüphanesi’ni kuran sadrazamdan günümüze ulaşan yazmalar
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Elyazmaları Koleksiyonu’nun ilk nüveleri, Sadrazam Küçük (Mehmed) Said Paşa’ya uzanıyor. Özellikle II. Abdülhamid döneminde yıldızı parlamış bir bürokrat olan ve defalarca sadrazamlık görevine getirilen Küçük Said Paşa, birçok modern eğitim kurumunun açılmasına önayak olur. 1884 yılında ise Kütüphane-i Umumi-i Osmanî’nin, yani Beyazıt Kütüphanesi’nin kurulmasını sağlar. Öldüğünde geriye 1119 kitaplık kişisel bir kütüphane bırakan Küçük Said Paşa bu koleksiyonun ilk kurucusu olsa da, gerçek yaratıcısı Şevket Rado’dur. Gazeteci bir aileden gelen ve bu geleneği sürdüren Şevket Rado, Türkiye’de dergiciliğin kurumsallaşmasında öncü aktörler arasında yer alır. Aynı zamanda İstanbul’un en ciddi yazma ve nadir eser alıcılarından biri olan duayen gazeteci, 1961-1976 yılları arasında Küçük Said Paşa yazmalarından 79 adedini kendi koleksiyonuna dahil eder. 2007 yılında Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından satın alınan ve yeni eklemelerle birlikte 626 cilt ve 1311 esere ulaşan koleksiyon şimdi, dijital ortamda yeni okuyucular tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
edebiyathaber.net (5 Mayıs 2020)