TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ile MSGSÜ, YTÜ ve İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümlerinin 10.’sunu “İstanbul’u Paylaşmak” teması ile düzenlediği İstanbul Buluşmaları etkinliği 13 Nisan’da MSGSÜ’de düzenleniyor.
Etkinliğin tanıtım metninden:
“2007 yılından itibaren her yıl belirli temalar çerçevesinde İstanbul gündemini takip etmeyi hedefleyen İstanbul Buluşmaları etkinliğinin 10.su bu yıl “İstanbul’u Paylaşmak” başlığıyla 13 Nisan 2016 tarihinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ev sahipliğinde Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda gerçekleşecektir.
Son yıllarda yükselen bir ivmeyle İstanbul’a dayatılan mekânsal kararlar, özellikle Gezi’den sonra daha yoğun hissedilen bir toplumsal duyarlılıkla karşılaşıyor. “Bizim İstanbul” ve “2000’li Yıllarda İstanbul’da Birlikte Yaşam” temaları çerçevesinde geçtiğimiz iki yıl irdelediğimiz ‘kent hakkı’ odaklı mücadele biçimleri ile 2000’li yıllarda en çok zarar gören değerlerimizden biri olan birlikte yaşam kültürü, mekânın ve mekânsal adaletin de farklı perspektiflerden tartışılması ihtiyacına işaret etmektedir. Bu bağlamda etkinliğin bu yılki gündemi, “İstanbul’u Paylaşmak” olarak belirlenmiştir.
Paylaşmak çoğul bir eylemdir. Bir haberi, bir duyguyu, bir hâli, bir alanı, bir yaşamı, herhangi bir “şeyi” paylaşabilmek için birden fazla kişi gerekir. İstanbul ise, onu paylaşan milyonlar için, bunların hepsi ve daha fazlasıdır. İstanbullu olmak, İstanbul’da olmak, İstanbul’da almak-satmak, eylemek, söylemek, dinlemek; sonu gelmeyen bir paylaşımın farklı hâlleridir. Sadece kent sakinleri değil, gelip geçenler, gelip geri dönemeyenler, hatta hiç gel(e)meyenler, İstanbul’u uzaktan izleyenler ve İstanbul’dan durmaksızın bir şeyler götürenler, paylaşarak ya da pay ederek; İstanbul’u üretir veya tüketir.
İstanbul’da paylaşmak birleştirici olduğu kadar ayrıştırıcı bir eylemdir de. Toprağı, doğayı, müşterekleri, ortak geçmişi, hafızayı, aklı, kültürü paylaşmak birleştirir; arsayı, araziyi, rantı, sermayeyi pay etmek ayrıştırır. Yoksullar yoksulluğunu, varsıllar varsıllığını, sakinler yaşam alanlarını, söyleyenler sözlerini, eyleyenler deneyimlerini paylaştığında İstanbul’u çoğaltmak mümkün olduğu kadar, pay ederek tüketmek de mümkün hâle gelir.
İstanbul’u paylaşmak, mekânı paylaşmak anlamına geldiği gibi, bir yanıyla da yaşam alanını ve yaşamı paylaşmak anlamını da içermektedir. Yaşam alanı perspektifinden okunduğunda, İstanbul’da mekân kullanımında ve mekândan yararlanmada ortaya çıkan eşitsizlik, bizleri mekânın adaletli kullanımı sorunsalı ile karşı karşıya bırakmaktadır. Mekânsal adalet(sizlik) bir metropoliten kent sorunu olarak okunabileceği gibi, aynı zamanda bir fırsat eşitsizliği olarak da tanımlanabilir. Bireyselliğin kamusallığın önüne geçtiği, kimliklerin mekânı ayrıştırdığı, kamusal hizmetlere erişebilirliğin kısıtlandığı bir ortamda, her kesime aynı oranda şans tanınmamaktadır.
İşte tam da bu noktada, paylaşmak ile paylaşamamak; sahip olmak ile sahip çıkmak arasındaki gerilimin ülke ve dünya gündeminin merkezini işgal ettiği bir dönemde, paylaşma sorumluluğunu üstlenmek çok önem kazanıyor. Çünkü, paylaşılamayan İstanbul; tüm yaşam alanları, ormanları, parkları, evsizleri, yurtsuzları, savaştan kaçanları, talanı, rantı, tepkisi, dayanışması, biz ve ötekisi ile aslında hepimizin hikâyesini anlatıyor.
Bu anlamda “İstanbul’u Paylaşmak” temasının bize sunduğu fırsat, mekânsal adalet kavramını masaya yatırarak mekânın paylaşılma biçimlerini, paylaşımda etkili olan sosyal, mekânsal ve mesleki dinamikleri ve bu ikircikli “paylaşım” teması üzerinden paylaşıma aracı olan planlama/yönetim sorunlarını ve olanaklarını tartışmak olacaktır.”
edebiyathaber.net (11 Nisan 2016)