Oggusto’dan Feride Çelik’e göre, Empresyonizm akımı Paris’te 1874 yılında ünlü fotoğrafçı Nadar’ın stüdyosunda ‘Adsız Sanatçılar Birliği’ adı altında bir araya gelen otuz sanatçının dönemin resmi sergisi olan ‘Salon’ sergisine alternatif olarak açtıkları sergi ile ortaya çıkmıştır. Sergi bu ismi Claude Monet’nin ‘İzlenim, Gündoğumu’ isimli eserinden alır. Tabloda bir limanın sabah sisleri arasından görünümü resimlenmiştir. Bu eser 1985 yılında Marmottan-Monet Müzesi’nden çalınmış, beş yıl sonra bulunmuş ve 1991 yılından itibaren yeniden sergilenmeye başlanmıştır.
Ressamlar Paris’te 1800’lü yıllarda atölye ortamında resim yapmadan vazgeçerek yeni teknik yöntem arayışı içine girerler. Doğada konunun sürekli olarak değiştiğini ve doğanın kendine özgü anı yakalayabilmek için de renkleri hızlı vuruşlar ile tuvale geçirmek zorunda olduklarını fark eder ve ayrıntılardan çok resmin genel etkisine dikkat ederler. Resimlerinde bitmemişlik duygusu ve baştan savma görüntü döneminde eleştirmenler tarafından sıkça eleştirilir. Bu tablonun adını gülünç bulan bir eleştirmen bu sanatçılara Empresyonistler (İzlenimciler) ismini verir. Eleştirmen burada aslında bu tabloların sağlam bir bilgiye dayanmadıklarını, geçici bir anın izlenimini yeterli bulduklarını belirtmek ister. Empresyonistler olarak adlandırılan bu ressamlar yeni ilkelerini yalnızca manzara resmine değil, herhangi bir günlük yaşam sahnesine de uygularlar. Böylece sanat tarihinin önemli bir akımı olan empresyonizm akımı doğar.
Empresyonizm (İzlenimcilik) Akımı Nasıl Başlar?
Fransa’da üçüncü devrim dalgası olarak adlandırılan yenilikle başlar. Bu akımın birincisi Delacroix ile ikincisi Courbet ile üçüncüsü de Manet ile ortaya çıkar. Manet ile ortaya çıkan akım Empresyonizm’dir. Edouard Manet (1832-1883) ve arkadaşları Courbet’nin görüş ve tarzını ciddi anlamda benimserler. Bu ressamların hepsi geleneksel sanata ve resimde yer etmiş alışkanlıklara tepkilidirler.
Geleneksel sanat insan ve nesneleri çok yapay koşullarda betimler. Bu zamana kadar ressamlar genel olarak modellerini resmederken pencerede giren ışıktan faydalanırlar. Modellerinde ya da nesnelerindeki hacimleri ışık ve gölge arasındaki yumuşak geçişleri kullanarak verirler. Manet tüm bu alışagelmiş sanat hareketlerini değiştirerek yumuşak gölgeleme tekniği yerine güçlü ve sert kontrastlar kullanır. Döneminde Manet’nin kullandığı bu teknik büyük bir tepkiyle karşılanır. Bu yüzden de Manet’nin eserleri Paris’te ‘Salon’ ismi verilen genel sergileme yerinde sergilenmeye layık görülmez. Manet eserlerini ‘Reddedilenler Salonu’ olarak adlandırılan jüri tarafından kabul edilmeyen eserlerin sergilendiği sergide sergilemek zorunda kalır.
Manet’nin esin kaynağı Giorgione Tiziano gibi büyük Venediklilerin başlattığı, İspanya’da Velazquez’in başarıyla sürdürdüğü ve 19. Yüzyılda Goya’nın ulaştırdığı muhteşem resim geleneğidir. Manet, Goya’nın resminden etkilenerek balkonda duran benzer bir topluluğu resmetmiştir. Açık havadaki parlak tonlarla odanın içerisindeki karanlık arasındaki kontrası incelemiştir.
Açık havada resmedilen yuvarlak nesneler tam gün ışığı altında bazen basit renk lekeleri gibi yassı görünürler. Manet’nin ‘Balkon’ tablosu geleneksel ressam tablolarına göre daha gerçekçi bir görünüme sahiptir. Balkonda duran insanlar adeta izleyici ile göz temasına geçer. Tabloda hissedilen diğer önemli unsur ise gerçek bir derinliktir. Bu derinliği veren ise balkon parmaklığının parlak ve çarpıcı yeşil rengidir.
Empresyonizm Dönemleri ve Sanatçıları
Empresyonizm ve Post-Empresyonizm olarak iki döneme ayrılır. Empresyonizm dönemin önemli sanatçıları: Edouard Manet, Claude Monet, Edgar Degas, Camille Pissarro, Pierre-Auguste Renoir, Alfred Sisley, Berthe Morisot ve Paul Cezanne. Bu sanatçılar Salon sergilerine ve akademik sanat ruhuna aykırı davranmış ve bağımsız hareket etmişlerdir. Emprestyonist ressamlar sadece manzara resmi değil, herhangi bir günlük yaşam sahnesini de resmetmişlerdir. Örneğin Renoir (1841-1919) 1876 yılında bir açık hava dansını betimleyen bir tablo yapmıştır.
Berthe Morisot, İzlenimciler arasında yer alan tek kadın sanatçıdır. Kadınları kamusal alanda betimler ve kır, kent manzaralarıyla tanınır.
Diğer kadın sanatçı Amerikalı Mary Cassatt (1844-1926) ise resimlerinde kadınları özel alanlarında, çoğu kez de çocuklarıyla birlikte resimler.
Post-Empresyonizm dönemin önemli sanatçıları: Paul Cezanne, George Seurat, Paul Gauguin ve Vincent Van Gogh. Bu sanatçılar arasında Georges Seurat izlenmciliğe farklı bir boyut getirir. Bu yüzden de ‘Yeni İzlenimci’ olarak adlandırılır. Seurat, ‘bölmeci’ (divizyonist) ve ‘noktacı’ (pointilist) tekniğiyle tanınır. Divizyonizm renk etkilerinin, boyanın palet üzerinde karıştırılması yerine, optik efekt ile verildiği, küçük saf renk alanlarının tuvalin üzerinde yan yana konarak, bir rengin parlaklığının, kendisinden sonra gelen ikinci bir renkle tamamlanması tekniğidir. Noktacılık ise saf renkleri nokta nokta boyamak, renkleri izleyicinin gözünde birleştirip tek renk haline getirmek ve ışığın verdiği etkiyi ortaya çıkartmaktır.
Seurat’nın ‘Grand Jatte Adasında Bir Pazar Öğleden Sonra’ eseri Noktacılık ve Divizyonizm tekniğinin uygulandığı muhteşem bir eserdir. Bu eser 1984 yılında söz ve müziği Stephen Sondheim, James Lapine tarafından yazılan ‘Sunday in the Park with George’ müzikaline ilham kaynağı olmuştur.
edebiyathaber.net (21 Ağustos 2019)