“Seyirci – alıcının, ürünü edindiği zaman erişeceği durumuna bakarak kendini kıskanması beklenir. O ürünle, başkalarının kıskanacağı bir nesne durumuna dönüştüğünü düşünmesi amaçlanır. Bu kıskançlık onda kendini beğenme duygusunu güçlendirecektir. Bunu başka türlüde anlatabiliriz: reklam imgesi alıcıdan, aslında onun kendisine karşı duyduğu sevgiyi çalar; sonra da bu sevgiyi ona, alacağı ürünün fiyatına yeniden satar. “
John Berger – Görme Biçimleri
Plato ve Aristo’dan bu yana devam eden kültürel ve ekonomik ürünler arasındaki ilişkiler bağlamında, sanat ve kültürde değer ve değer biçme meselesi gündeme geldiğinde aşılması güç bazı sorunlar baş gösterir. Akademisyenlerin ve araştırmacıların çalışma alanlarının kalın çizgileri, yakın disiplinlerin durumunda haberdar olmaması ve yine bundan dolayı bu disiplinlerle ortaya çıkarılabilecek çalışmalara keskin bir önyargıyla yaklaşılması gibi sorunlar öne çıkar. “Paha Biçilemez” projesi tam da bu açıdan birçok önyargıyı ve disiplinlerarası kalın çizgileri aşmış bir çalışma olarak ortaya çıktı.
Felsefe, sanat ve kültür ekonomisi-politikası üzerine birçok yayını bulunan iki ekonomi profesörü Michael Hutter ve David Throsby bu doğrultuda ilk adımı atarlar. 2000 yılının sonbaharında İtalya’da düzenlenen Sanatta Değer Biçme Pratikleri başlıklı bir atölye buluşmasıyla sanatçılar, ekonomistler, edebyatçılar, sanat yönetmenleri ve iktisatçılar bir araya geldiler. Bu buluşmanın en önemli amacı da söz edilen alanlara yönelik bir içerik üretimi değil; tam da sorun olarak görülen bu disiplinlerarası duvarın kaldırılmasının yanı sıra tartışma ve bilgi alışverişi için yeterli iletişim ortamının oluşmasını sağlamaktı. Kültür ekonomisiyle farklı açılardan ilgisi olan ve çeşitli disiplinlerden gelen akademisyenlerin ikinci buluşması sonrasında, Sel Yayıncılık aracılığıyla Türkçeye kazandırılan ve Michael Hutter-David Throsby ikilisinin derlediği “Paha Biçilemez: Kültür, Ekonomi ve Sanatta Değer Kavramı” kitabı biçimlenmeye başlamıştı.
Çalışma yaşamları boyunca kültürel geleneklerin, sanatın ve estetik kaygısının bir arada tartışılmasına pek alışkın olmayan iktisatçılar; sanat tarihçileri, antropologlar, siyaset bilimciler, edebiyatçı ve felsefecilerden istenen makaleler sonucunda bu çalışmanın zemini oluşturulmuş oldu. Çıkış noktası olan disiplinlerarası yaklaşım farkının çok net görülebileceği, çağdaş örnekleri barındıran ve her çalışmacının kendi disiplini ve yaklaşımı içerisinden oluşturduğu argümanların bulunduğu makaleler bu kitapta toparlanmış. Başlarken sözünü ettiğim sıkıntılar belli ki bu kitabın hazırlanma sürecinde makalelerin sahibi ekonomistler ve sosyal bilimciler arasında da yaşanmış. Ekonomistlerin sosyal bilimcilerin yaklaşımlarını oldukça yüzeysel görmesi ve eksik tanımlanmış kavramlara başvurmalarından şikâyetçi olmaları bunlardan birkaçı. Sosyal bilimciler de aynı şekilde ekonomistlerin sanata salt ticari ve pragmatist bir üslupla yaklaşmasına tepkiliydiler. Kitap içindeki 16 makalenin de gösterdiği üzere, bu farklı sesler ve karşıtlıklar iç içe geçerek değer kavramı üzerine önemli içerikler ve argümanlar üretilmesine vesile olmuştur.
Tarih boyunca ünlü teorisyenler tarafından ekonomik ve kültürel değerler arasındaki kalın çizgi ve özerklik vurgusu üzerinde sıklıkla durulmuştur. “Paha Biçilemez” çalışmasıyla birlikte iktisat, sosyoloji, antropoloji, kültür politikaları ve edebiyatta bu ayrımlar ve kalın çizgiler hususunda kırılmalar olduğu görülebilir. Ayrıca kuramsal olarak bir araya getirilebilen kültür ve ekonomi kavramlarının pratikte de bir arada olabilme ihtimali bu makaleler doğrultusunda görülebilir. Belki de kitabın bu alandaki diğer çalışmalardan ayrıldığı en önemli tarafı da mevcut literatüre ve değişkenlere bağlı ama disiplinlerarası bir alanda yeni tartışmaları beraberinde getirecek olmasıdır.
“Paha Biçilemez: Kültür, Ekonomi ve Sanatta Değer Kavramı” toparlanan 16 makaleyle çağdaş ve somut örnekler üzerinden taze argümanlar üretilmesine vesile olmakla birlikte sanat ve kültürde değer biçme meselesi üzerine önemli sorular sordurtuyor.
Bir sanat eserinin değeri piyasanın ona biçtiği parasal değerden mi ibarettir? Bu piyasa sanat eserine atfedilen değeri veya kutsallığı nasıl belirleyebilir veya değiştirebilir? Ekonomideki arz-talep eğrisi sanattaki üretim ve sunum aşamasında nasıl bir dönüşümü beraberinde getirebilir? Sanat eserine verilecek değer ne derece göreceli olabilir? Sanat eserinin kognitif değerinin yok olması bir ihtimal midir? Piyasanın bir sanatsal ürüne biçtiği parasal değerle bu ürünün içsel değerleri arasında nasıl bir ilişki kurulur?
Halil Türkden – edebiyathaber.net (23 Ekim 2013)