Murat Moroğlu, yaratıcı drama ve edebiyat formasyonu almış olmasının meyvelerini çok güzel veren bir kalem. Onun bir diğer çalışması Bir Varlıkmış Bir Yoklukmuş’la başlayan üslup; soruların ve merakın benim için de yazarı keşfetmemin başlangıcıydı. Hayal evreni, anlatış tarzı ve kendine has üslubuyla “Bir çocuk kitabı nasıl yazılır?” dersi veriyordu sanki.
Moroğlu, yeni kitabıyla bir kez daha okurla buluştu: Yaşam Dedektifi Derya. Yine Timaş Çocuk etiketiyle çıkan çalışma, daha baştan insanı meraklandıran “Bir günün kaç saati özgürdür?” sorusuyla başlıyor. 6-10 yaş rafına uygun bir giriş yapan yazarı dinleyelim: “Derya, dokuz buçuk yaşındaydı. Her gün aynı şeyleri yapardı. Uyanırdı, kahvaltısını bitirirdi, okuluna giderdi. Okuldan dönerdi, oyun oynardı, yemek yerdi, ödevlerini yapardı ve uyurdu.”
Altı Kırmızıyla Çizili Günler
Kahramanımız Derya’nın da aklında hemen her çocuk gibi çokça soru var. Okulda, derste, evde, arkadaşlarıyla beraberken, yalnızken zihninde her daim dönüp dolaşan sorular… Öğrenmeye, öğrendiklerini paylaşmaya istekli; bu yüzden çevresini gözlemleyen, kitap okuyan, soran, sorgulayan biri Derya. Hatırlarsınız ders sıralarında öğretmenimizin dediklerini not ederken, defterimize geçen kimi cümlelerin altını kırmızı kalemle çizerdik. Yazar, burada hayatımızdaki bazı sahnelerin de altını çizmemiz gerektiğini çok nahif bir ifadeyle veriyor.
Bazı Şeyler Zamanla Çözülür
Hız çağında, her şeye ulaşmanın anlık olduğu günümüzde, çocuklara vaktin kıymetini, bazı işlerin zamanla olacağını/olgunlaşacağını anlatmak meşakkatli bir mesai. Mesela “Ağrılar hep 12. dakikada başlar” bölümünde Moroğlu şunları kaydediyor: “Derya bazı şeyleri zamanla çözüyordu. Mesela, öğle aralarında parkta sandalyeler yokken çimlere otururlardı ve bir süre sonra bacakları ağrımaya başlardı. Ağrıları yere oturmalarının 12. dakikasında başlardı hep. Derya, birkaç gün boyunca dakikaları sayarak fark etmişti bunu. Artık hem sandalyeleri hem masaları vardı. Hâliyle bacakları ağrımıyordu ve öğle yemeklerini açılır-kapanır sandalyelerde yiyebilmeleri büyük rahatlıktı. Hem kendisinin hem arkadaşlarının zamanla çözebildiği bir şey daha vardı; öğretmenin derste sorduğu bilmeceler. Çocuklar, öğretmenin sorduğu bilmecelere hemen cevap veremiyorlardı. Bilmeceyi tartıyorlar, düşünüyorlar, doğru cevabı bulana kadar bir sürü yanlış cevap veriyorlardı. Ama nihayet buluyorlardı işte.”
Günlük Ağacı’nda Neler Yazılı?
Yaşam Dedektifi Derya’daki her bölüm, sizi cezbediyor şüphesiz. Yazarın hayatın karmaşık taraflarını kelimeleriyle sadeleştirmesi kuşkusuz önemli bir fotoğraf. Fakat “Günlük Ağacı” çok dikkat çeken bir isim olmuş, hatta bence bir başka çocuk kitabının adı bile olabilir. Yine taze dimağlara öğretilmesi gereken hassas bir konuyu yazarın ustalıkla anlattığı şu bölüm de epey çarpıcı: “Fikir ayrılıkları yol ayrımından daha karmaşıktır.”
Keşfetmek İçin Büyümek!
Özetle Murat Moroğlu’nun kalemiyle kurduğu ev, çok samimi ve çok cana yakın. Bizi yazarla buluşturan editör Sevde Tuba Okçu’ya ve çizgileriyle kurguya renk ve ahenk katan Ayşe Tuba Sancar’a teşekkür etmeyi unutmayalım. Bu içten hikâyenin kapanış cümlesi her yaştan insana bir şeyler söylüyor: “Derya, öğrenmek ve keşfetmek için büyüyordu ve dünyada hâlâ keşfedilmeyi bekleyen birçok gizemli bilgi vardı.”
Evet, sadece çocukların değil, zamanın ellerimizden kayıp gittiği, haftaların avuçlarımızda ufalandığı biz yetişkinlerin de okuması gereken bir çalışma Yaşam Dedektifi Derya. Çünkü bir şeyin izini sürmek merak, sabır ve sağlıklı bir zihin gerektiriyor. Böylesi bir hayata herkesin ihtiyacı yok mu sizce de?
edebiyathaber.net (6 Eylül 2023)