İyilik, hiçbir karşılık beklemeden yapılan yardım. İyilik ile ilgili ilk aklımıza gelen tanımdır bu. Bir de iyilik olası eylemler silsilesinde ilk tercih edilmesi gereken davranış modelidir. İyi davranmalı, iyilik etmeliyizdir. Ve tabii ki, iyilik ile ilgili ilk akla gelen kötülüğün karşılığının tezahürü olduğudur ve ahlak, etik ,din, felsefe konuları tarafından incelenerek, ayrı şekillerde tanımlanır. İyilik ile ilgili net olan tek şey şudur aslında: Direkt olarak kötülük akla gelir. Karşılık beklemeden yapılması, ilk tercih edilmesi gereken davranış olması iyilik söz konusu olduğunda ilk olarak kötülüğün akla gelmesini engellemez. Neden? Üstelik kötülük söz konusu olduğunda tam tersidir, yani kötülük konuşulurken akla iyilik gelmez veya kötülüğün karşılığı iyilik olarak tezahür etmez. Tamamıyla ve salt olarak kötülük vardır.
Fakat kitabımız İyilik Üzerine ve konumuz; İyilik. Tamamıyla ve salt olarak iyilik.
İyilik ya da İyilik Eksikliği
Psikanalist Adam Phillips ve tarih bilimci Barbara Taylor İyilik Üzerine kitabında (Ayrıntı Yayınları – 2022) iyiliğin yarattığı memnuniyet, mutluluk, tatmin duyguları ile birlikte tüm bu duyguların ortaya çıkardığı riskleri de kapsamlı şekilde inceleyerek iyiliğin öz katmanına inmeye çalışıyorlar. Entelektüel tarihten, edebiyattan, psikanalizden ve çağdaş sosyal teorilerden yaralanan Phillips ve Taylor bağ kurmak yerine yalnızlığın neden tercih edildiğini modern toplum öğretilerinden yola çıkarak açıklayıp, iyilik meselesinin nasıl ters yüz edilerek biçimiyle oynanıp her yöne çekilebilir olmasına dikkatimizi çekiyorlar.
“Günümüzde pek çok insan, içten içe iyiliğin kaybedenlere özgü bir erdem olduğuna inanarak büyüyorlar. Fakat insanları kazananlar ve kaybedenler diye ikiye ayırma söylemi iyilik fobisinin, çağımızda iyiliğe karşı duyulan dehşetin yol açtığı sakınmanın getirisi. Çünkü iyilik düşmanlarının, ki artık bu düşman hepimizin içine işlemiş durumda, kendilerine sormadığı şeylerden biri de böyle bir şeyi neden hissettiğimiz. Neden, öyle veya böyle başkalarına, hele ki kendimize, iyilik etmek gibi bir ihtiyaç duyuyoruz? İyiliği niye dert ediyoruz?”
Modern zamana ve modern insan davranışlarına dikkat çeken Phillips ve Taylor modern zaman insanlarının eylemlerinin özünde düşmanca, güdülerinin ise çıkarcı algılanması gerektiğinin öğretilmesi meselesinin günümüz insanının davranışlarını ne denli belirlediğinin altı çiziliyor ısrarla. Çünkü her iki yazarın da başkaları ile içgüdüsel ve sıcak bir özdeşleşme içerisinde yaşanan hayatın aslında kendimiz için seçmemiz gereken hayat olduğuna yaptıkları vurgu çok önemli.
“Adalet gibi soyut ahlaksal ülkülerin aksine, çoğu durumda iyiliğin günlük hayatta neye tekabül ettiğini gayet iyi biliyoruz ama bildiğimiz için de ondan kaçınmak kolaylaşıyor. Ne yapmanın iyilik sınıfına gireceğini genellikle biliyor, bize bir iyilik yapılıp yapılmadığını anlıyoruz. Çoğunlukla elimizden gelen bir şey bu (İyilik yapmak özel bir beceri gerektirmiyor) ve bu bize keyif veriyor. Ancak yine de bundan aşırı derecede rahatsızlık duyuyoruz. Asla istediğimiz kadar iyi değiliz ama insanların iyi davranmaması kadar tepemizin tasını attıran başka bir şey daha yok. Başkalarının iyilikten nasibini almamış olması çağımızın şikayeti haline geldi. … çoğumuz iyiliğin yön verdiği bir hayat yaşamaktan aciziz.”
Hem psikanaliz hem de tarihsel boyutuyla iyilik adına şikayet ettiğimiz eksikleri bizzat kendimizin yaratıyor olması ve bunu asla göremiyor oluşumuz gerçeği Phillips ve Taylor’ın üzerine uzun uzun söz söylediği bir davranış modeli olarak anlatılıyor kitap boyunca. Büyük dinlerin iyiliğe dair ihtiyaçtan ortaya çıkması veya felsefenin temellerinin iyiliğe istinaden atılması tesadüf değil.
Ne Kadar İyi?
Ne kadar iyiyiz veya iyi olabiliyoruz sorularını Adam Phillips sorup irdeliyor çünkü iyilik meselesinin en etkili olduğu alan psikolojimizin belirlendiği noktalar oluyor. Bu da direkt olarak psikanalizin alanını ilgilendiriyor ki, psikanalizin kurucusu Freud karşımıza çıkıyor elbet. Psikanaliz bize ahlaki bir görev olan iyilik ile arzu olan iyilik arasında fark bulunduğunu anlatır diyor Phillips ve devam ederek görev şeklinde algılanan iyilik, mecbur bırakılmazsak tenezzül etmeyeceğimiz bir şey gibidir. Sonra daha da çarpıcı bir noktaya temas ediyor: “İyilik yapmazsak cezalandırılacağımız korkusuyla iyilik yaparız.”
Bu tespitlerle de kalmıyor Phillips ve satır aralarında en ince noktalara dokunarak iyilik ile ilgili vites yükseltiyor. İyiliği haz olarak kabul ettiğimiz zaman daha geçirgen ve başkalarından daha az soyutlanmış ve daha az uzak bir duruma geliriz diyen Phillips arzuladığımızdan çok daha az insan için üzülürüz diyor ve cinsellik bizi kabileden ayırır tespitinde bulunarak başkalarının duygularını paylaşmak bizi bir sürü farklı farklı insanla bir araya getirir diye sürdürüyor iyilik üzerine sözlerini. Ve ayrıca yazılması gereken bir cümle ile noktalıyor:
İyilik ölçüsüzdür.
Kitabı İngilizceden çeviren Selin Siral’a teşekkür ederim. Kendinize bir iyilik yaparak İyilik kitabını alıp okumanız dileğiyle.
edebiyathaber.net (4 Ekim 2022)