Günışığı Kitaplığı özellikle takip ettiğim, takip etmekten keyif aldığım bir yayınevi. Gençlik kitapları yayımlayan ON8 de öyle. Yayımladıkları hemen her kitapla çocuklara sosyal bir duyarlılık kazandırmayı hedeflediklerini söylesem, sanırım doğru bir tanımlama yapmış olurum. Nitelikli kitapların yanı sıra “Zeynep Cemali Edebiyat Günü” (bir vefa örneğidir), “Eğitimde Edebiyat Seminerleri”, “Keçi e-dergi” edebiyat yaşamımızın öncü projeleridir. Çocukları yazmaya teşvik eden Zeynep Cemali Öykü Yarışması da önemli bir projedir.
2010 yılı Memet Fuat Yayıncılık Ödülü ile taçlanmış projeleri Köprü Kitaplar 18 kitaba ulaşmış durumda. Dizinin en yeni kitabı Neslihan Önderoğlu’nun “Bana Sesini Bırak” adlı kitabı. Ülkemizin acı gerçekliğinden biridir üniversiteye giriş sınavı. Yaşamımızın en güzel döneminde en ciddi sınavlardan biriyle karşı karşıya kalmak heba eder o güzel dönemi. Köprüyü geçebilene ne mutlu, ya geçemeyenler! Duygu da o köprüyü geçemeyenlerdendir. Altı yıl önce annesinden ayrılmış ve üniversite sınavında istediği sonucu alamamıştır. Evde de babasıyla işler pek yolunda gitmemektedir. Ayvalık’ta yaşayan annesinden gelen bir haber üzerine onun yanına gitmeye karar verir. Hem biraz kafasını toplayacak, hem de herkesten gizlice yaptığı planı uygulamaya koyacaktır. Fakat yaşam o kadar değişken olabiliyor ki, zaman zaman planladıklarımızı yaşayamayabiliyoruz. Yolda tanıştığı genç ve Ayvalık’ta onu bekleyenler Duygu’nun aklını karıştıracaktır. Önderoğlu’nun bu dizi için yazdığı kitapta ilk gençliğin yürek kıpırtılarını tüm çıplaklığı ve yalın bir dille okuyoruz.
Sözünü etmek istediğim bir diğer kitap ON8’den yayımlanan ve yayımlandığı yıl (2012) Almanya’da kitapçıların en iyi 100 gençlik kitabı listesinde yer alan “Vahşi Sürü”. Daniel Höra’nın kaleme aldığı kitap, birbirinden kopuk, gelecekten beklentisiz, bir rutin içinde yaşamlarını sürdüren insanların yaşadığı bir köyde yaşananları anlatıyor. Hangimiz bu durumda değiliz ki düşünmeden de edemiyor insan. Şöyle bir çevremize bakınca üzülmemek elde değil. Köy değil de kenttir yaşam merkezimiz! Köye gelen altı yabancı ile birlikte unutulmuş değerler ve ilişkiler yeniden canlanmıştır. Peki, bunun altında yatan nedenler? Ülkemiz yakın tarihinde de bunun başka bir türünü yaşadık aslında. Propaganda ve kaba güç karşısında edilgen kalmanın gebe olduğu acıları hatırlatan, gösteren bir kitap “Vahşi Sürü.” “Başımı dizlerimin arasına gömdüm. Nasıl izin verdim beni kandırmalarına? Aptal da değildim ki. Çok kısa bir süre önce onların yanında yer aldığıma ve onların cinnetini paylaştığıma inanamıyordum.” (arka kapaktan)
Günışığı’ndan sözünü etmek istediğim birkaç kitap daha var. Uzun uzadıya anlatmak bu yazıda pek olanaklı olmayacak. Fuarın ardına da kalsın istemiyorum. O yüzden şöyle kısaca değinerek bir bakalım.
“Ayasofya Konuştu” yoksul bir çocuk olan Veli’nin iç burkan öyküsü. Veli, Ayasofya Müzesi’nin ayrılmaz bir parçası gibidir. Demirbaşlardan biri de denilebilir aslında. Doğma büyüme Ayasofyalı bir çocuk. Arkeologlar da, turistler de, bekçiler de müzeyi onsuz düşünemiyorlar. Alman arkeolog Martha ise Veli’nin en yakın dostu diyebiliriz. Okulda verilen Ayasofya ile ilgili ödevin sonucunda kazanılacak olan Almanya gezisi de bu garip çocuğun hayallerini süslemeye başlamıştır. Öyle ya söz konusu Ayasofya ise Veli’den başka kim daha iyisini yapabilir ki? Füsun Çetinel, ilk çocuk romanında hayal gücünün ve umudun yaşamı nasıl renklendirebileceğini başarılı bir şekilde anlatmış.
Hızlıca diğer kitaba geçelim ve ülkemizde çok sevilen bir isme, David Almond’a ve dumanı üstünde yeni kitabı “Piranalarla Yüzen Çocuk”a bakalım. 2010 Hans Christian Andersen Ödülü sahibi yazar, içimizdeki gücü, sevgiyi keşfetmenin değeri üzerine, değişmeye inanmanın üzerine düşünmeye çağırıyor çocukları.
Sevgi Saygı’nın “Peri Efsa”sını, Hacer Kılcıoğlu’nun “Dağ Sustu Dağ Konuştu”sunu da anmadan bitirmeyelim yazıyı. Ama en önemlisi “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisidir. 27 kitaba ulaşan bu diziyle hâlâ tanışmayan çocuk kaldıysa, daha fazla geç kalmasınlar. Ebeveynlere de çağrımdır, çocuklarınızı mutlaka bu değerli kitaplarla tanıştırın.
Fuardan önce durmaksızın yola devam edelim istiyorum. Yarın ne kedisiz ne de kitapsız olmaz diyenlere bir bakalım…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (15 Nisan 2015)