‘’Futbolu kafanla oynarsın. Bacaklarını koşmak için kullanırsın’’ Johan Cruyff
Hollandalı futbol efsanesi Johan Cruyff’un otobiyografik kitabı, ‘’benim oyunum’’ ülkemizde çok sevildi. Bu kitabın bu denli sevilme nedeni Cruyff’un dünya futbolu açısından çok büyük bir isim olması gösterilebilir. Kitap ülkemizde öyle ilgi gördü ki 3 yıl içerisinde tam 6 basım gerçekleştirdi.
Türkiye gibi okuma kültürü zayıf bir ülke özelinde konuşmak gerekirse bir kitabın, hele hele bir spor-otobiyografi kitabının 3 yıl içerisinde 6 basım yapması çok büyük bir başarı olarak kabul edilebilir.
Cruyff, bu kitabıyla bizlere sadece futbol hayatını değil, futboldan da öte hayatını anlatıyor Hollanda’yı, Amerika’yı ve dahası İspanya siyasetini…
Cruyff, gerek futbol gerekse antrenörlük hayatında yaptıklarıyla adını dünya futbol tarihine altın harflerle yazdıran nadir futbol adamlarından biri. Kitabı okuyunca bu daha net anlaşılıyor. Hem futbolcu hem de antrenör olarak büyük başarılar kazanan sayılı isimlerden biri. Fakat Cruyff’un diğer futbol adamlarından belki de en büyük farkı, dünya futbolunda isim yapmış pek çok futbol adamının bir şekilde hayatına dokunmuş olmasıydı. Hagi, Guardiola, Luis Enrique, Rijkaard… isimleri saymakla bitiremeyiz.
Cruyff’un futbolcuların, bilhassa genç futbolcularının hayatına nasıl dokunduğunu ve onları nasıl etkilediğini bu kitabı okuduktan sonra daha iyi anlayabiliriz. Zaten bu yazı, kitabı okumayanlar için yazılmış bir yazıdır. Kitaba dair en ilgimi çeken olay Cruyff’un Ajax ve Barcelona takımlarını çalıştırırken takımların soyunma odasını genç oyunculara temizlettirmesi oldu. Pek alışık olunmayan bir durum. Zira bu görevi genelde kulüp çalışanları yapar, genç oyuncular değil!
Cruyff kitabında bu hareketi genç oyunculara erken yaşta sorumluluk hissi yükleyerek onları kısa süre içerisinde olgunlaştırmak için yaptığını anlatıyor. Kendi içerisinde derin anlamlar taşıyan farklı ve özel bir hareket. Zaten böyle farklı bir hareketi de Cruyff’dan başkası yapamazdı.
Cruyff’un Barcelona ve Ajax gibi Avrupa’nın önde gelen takımlarında gençler için uyguladığı bu yöntem, Türkiye gibi sorumluluk hissi düşük gençlere sahip bir ülkede uygulanabilir mi? Uygulanırsa ne sonuçlar doğurabilir? Bu soruların cevaplarını bilemeyiz. Fakat bildiğimiz tek bir şey var ki o da ülkemizde bu tip olayların gerçekleşmek zorunda olduğudur. Zira az önce de dediğim gibi Türkiye’nin gençlerinde sorumluluk hissi epey düşük.
20’li yaşları geride bırakıp da sorumluluk sahibi olmayan, sorumluluk duygusu yüklenmemiş o kadar çok gencimiz var ki… Belki onların şanssızlığı Cruyff gibi bir dâhiyle tanışamamış olmalarıdır. Zira Cruyff’unda dediği gibi ‘’sizi kimin yetiştirdiği önemlidir. Çünkü aldığınız eğitim, en iyiyle diğerlerinin ayrımını yapmanızı sağlarken ardınızda bırakacağınız mirası da belirler.’’
Cruyff, Barcelona için ne büyük öneme sahip olduğunu şuradan anlayabiliriz ki uzun yıllar boyunca ligde şampiyonluğa hasret kalan Barcelona, Cruyff’un teknik direktörlük koltuğuna oturmasıyla beraber üst üste 4 kez lig şampiyonu olurken kulüp tarihinde ilk kez Kupa Galipleri Kupası’nı da müzesine götürür.
Fakat Cruyff’un Barcelona’ya kattıkları bununla da sınırlı kalmaz. Hollandalı futbol adamı Barcelona’ya iki teknik direktör tavsiyesinde bulunur ve bu iki teknik direktör de Barcelona’yı şampiyonlar ligi şampiyonu yapar. Daha sonraları ülkemizde Galatasaray’ı çalıştıracak ve ‘’başarısız’’ bulunarak görevine son verilecek Frank Rijkaard ve Pep Guardiola…
Evet ikisi de Cruyff’un önerisi sayesinde Barcelona’da görev almıştır. Rijkaard Barcelona’yı 14 sene sonra Şampiyonlar Ligi Şampiyonu yaparken Pep Guardiola ise Barcelona ile alınabilecek tüm kupaları kazanır. Buna Şampiyonlar Ligi Kupası da dahildir…
Cruyff, kitapta Rijkaard’ı Barcelona’dan önce Ajax’a önerdiğini fakat Ajax yetkililerinin kendisini dinlemediğine de belirtiyor.
14 numaralı formasıyla dünya futbol tarihine damga vuran Hollandalı futbol adamı futbolculuk dönemindeki İspanya’yı ise kitabında şu sözlerle anlatıyor:
‘’İspanya’da oynarken siyasetin futbolda ne derece önemli bir rol oynadığını öğrendim. İtaatkâr değildim. Dosdoğru konuşan bir Amsterdamlıydım. General Franco rejimi ve sonrasında İspanya’da böyle bir tutuma rastlamak zordu…’’
Cruyff’un kitabından hayat felsefesi yapılabilecek bir söz; “Öğrenmek istemeyenleri eğitmek imkansızdır”
edebiyathaber.net (5 Mayıs 2021)