Roma, yönetmenliği ve senaristliği Alfonso Cuaron tarafından gerçekleştirilen Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri ortak yapımı bir drama filmi. İki bin on sekiz yılında gösterime giren yüz otuz beş dakikalık filmin dağıtımı Netflix tarafından yapılıyor. Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı, Altın Aslan, En İyi Görüntü Yönetimi Oscar’ı, En İyi Yönetmen Oscar’ı, Bafta En İyi Film Ödülü gibi pek çok ödüle sahip.
Alfonso Cuaron Büyük Umutlar, Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, Y Tu Mama Tombien, Son Umut ve Yerçekimi gibi filmlere de imza atmış bir yönetmen. Filmin yapımcıları Alfonso Cuaron, Gabriela Rodrigez, Nicolas Celis, Senaristi Alfonso Cuaron, başrol oyuncuları ise Yalitza Aparicio ve Marina de Tavira.
Bin dokuz yüz yetmişli yılları anlatan film Meksika’da geçiyor. Film siyah beyaz olarak çekiliyor. Orta sınıf bir ailenin yanında ev işlerinde çalışan Meksikalı Cleo’nun yaşadıkları üzerinden dönemin kargaşası veriliyor. Meksika’nın o yıllardaki sosyoekonomik durumu ve sınıflar arasındaki çatışmaları izleyicinin gözüne sokmadan anlatıyor Cuaron. Genç bir kadının üzerinden sistemi sorgulatıyor izleyicilerine. Ev sahibesi Sofia ve yardımcısı Cleo’nun benzer problemlerle baş etmeye çalışırken geçtikleri farklı yollar sınıf bağlamında irdeleniyor.
Cleo’nun çalıştığı ev, filme adını veren Roma mahallesinde. Evde Cleo’nun pek çok görevi var günlük ev işlerinin dışında. Evden çıkacak kişi için köpeği tutarken, köpeğin batırdığı yerleri deterjanla silerken, yola çıkacak beyefendinin ağır bavullarını taşırken, yemeği hazırlarken, masada servis yaparken, geç vakitlere kadar ayakta kalıp televizyon izleyenlere içecek ve dondurma ikram ederken, herkes yattıktan sonra mutfağı temizlerken, sabah dört çocuğu sevgi ile uyandırırken görüyoruz onu. Cleo ve evdeki diğer çalışan, çamaşır için ayrılmış evin dışından merdivenle çıkılan çatı katındaki bir yatıyorlar. İzin günü iki genç kadın arkadaşlarıyla buluşmaya gidiyorlar. Hayatına Fermin adında bir erkek giriyor Cleo’nun.
Televizyon izleyen aileye servisi bitirip koltuğun ucuna ilişen yorgun Cleo’ya küçük çocuğun sarılmasıyla onun kısmen mutlu aile tablosuna dahil olduğunu düşünen izleyici, evin hanımının “Beyefendiye içecek getir Cleo” komutuyla hayal kırıklığına uğruyor.
Diğer çalışan da Cleo gibi yoksul bir Meksika yerlisi. Bu onların direk olarak sınıfsal farkına yol açıyor. Meksika’da o yıllarda eğitimden yoksun, en kötü işlerde çalışan ve en düşük ekonomik güce sahip insanlardan ikisini görüyoruz onlarda.
Televizyon ekranında uzay yarışları geçiyor. Bundan bir iki sahne sonra Meksika’nın yoksul mahalle gerçeğiyle karşı karşıya kalıyor izleyici. Su birikintilerinin üzerine konulan kalasların üzerinden geçerek evlerine, işyerlerine gidecek yoksul mahallenin sefalet çeken insanlarını görülüyor.
Evin hanımının telefon konuşmasından eşi tarafından terkedildiğini anlıyor seyirci ve istemeden bu telefon konuşmasını duyan Cleo’ya bu tanıklık, kötü muamele olarak geri dönüyor. Bu sırada Cleo sevgilisi Fermin’den hamile kalıyor ve o da terkediliyor.
Corpus Christi Massacre diye bilinen ve düzinelerce öğrencinin ölümüyle sonuçlanan olaylar da filmde yer alıyor. On Haziran bin dokuz yüz yetmiş birde yapılan Corpus Christi Festivali zamanı gerçekleşen olaylarda Meksika hükümeti tarafından finanse edilen paramiliter güçler öğrencilerle çatışıyor. Çocuğuna beşik almak için evin anneannesiyle birlikte alışverişe giden Cleo, bu olaylar sırasında eski sevgilisi Fermin’i elinde sopayla üniversite öğrencilerine saldırırken görüyor. Suyu gelen, doğumu başlayan genç kadına eşlik eden anneanne kayıt için yanında çalışan kadının ismi dışında hiçbir bilgi veremiyor ve konuşmalardan Cleo’nun sigortasının da olmadığını anlaşılıyor. Hastanenin kalabalıklığıyla ve doktorların sürekli oradan oraya koşturmalarıyla o dönem Meksikası’nın sağlık sisteminin yetersizliğini de vurguluyor Alfonso Cuaron. Hamile olmasına rağmen işlerinden en ufak ödün vermeden geç vakitlere kadar fedakarca çalışmaya devam eden Cleo’nun bebeği ölü doğuyor. Cleo kaldığı yerden işlerine devam ediyor. Evin hanımı, Cleo ve çocuklar birlikte hayatlarına devam ediyorlar.
Filmde Meksika’nın başka toplumsal sorunlarına da değiniliyor, 1900’lerin başında ve öncesinde, birçok köylünün arazisine, plantasyon sahipleri tarafından yasadışı bir şekilde el konuluyor ve çiftçiler serfliğe indirgeniyor. Bu sorun yüzyılın ortalarında da sürüyor. Cleo’nun ailesinin arazilerine de bu şekilde el konulduğunu öğreniyoruz arkadaşıyla konuşmasından. Cleo’nun köle/işçi olmasının en önemli nedeni ellerinde işleyecek topraklarının kalmamış olması.
Evin çocuklarından ikisinin hayatını canı pahasına kurtarsa bile seyircinin beklediği aileye kabulleniş gerçekleşmiyor. Sofia, Cleo ve dört çocuğun plajda sevgi yumağı olmalarının ardından Cleo’nun değişmeyen konumu (evi) aşılamayan sınıf farkının bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Filmde hizmetçilik ve efendilik, aile kavramları ve ilişkiler ustaca inceleniyor.
Eleştirmenlerin “Aynı sıkıntıları yaşayan iki kadının dayanışması” yorumlarının aksine bu film farklı sınıflardaki iki kadının benzer problemleri değişik boyutlarda yaşamasını gözler önüne seriyor. Meksika’da insanların yaşadığı ayrımcılık ve sınıf çatışması anlatılıyor. Filmin bütün sahneleri siyah beyaz çekiliyor. Siyahla beyaz arasındaki ayrım kadar büyük bir uçurum var o dönem Meksika’sında sınıflar arasında. Sosyal adaletsizliğin altını dikkatlice çiziyor Alfonso Cuaron.
Zeynep Yenen – edebiyathaber.net (7 Ekim 2020)