Yeni Dünya Düzeninin Zelda’sı: Sheryl Sandberg
Sheryl Sandberg adını belki de bugüne dek hiç duymadınız ama o, Silikon Vadisini şekillendiren, zirvedeyken Google’dan ayrılıp o günlerde doğru dürüst para kazanmayan bir şirket olan Facebook’u bugünkü ekonomik değerine kavuşturan isim. Kadının ödüllerle kandırılarak ödünlere ikna edildiği yeni dünya düzeninin asi Zelda’sı. Fitzgerald ve Hemingway’in uğruna savaştıkları (-ve benzetme aslında çok tutuyor, Fitzgerald’ın kaptığı) Zelda. Dali ve Eluard’ın Gala’sı.
(Yoksa sayılarla yazıldıkları için Google ve Facebook’u birer yapıt, hatta yeni dünyanın sanat eserleri kabul etmeyecek miyiz? O eserleri yaratan erkekleri yeni şeyler üretmeye iten kadını unutmak neden öyleyse?)
En büyük yeteneği, yeteneğin kokusunu almak olan Elena Ivanovna Diakonova’yı Dali, şöyle anlatırmış: “Karıma verdiğim adlar, Gala, Galushka, Oliva; yüzünün şekli ve teninin rengi içi zeytinden türettiğim Oliveta ve daha lezzetli versiyonları: Oliueta, Oriueta, Buribeta, Buriueteta, Suliueta, Solibubuleta, Oliburibuleta, Ciueta, Liueta. Ona Lionette de diyorum çünkü öfkelendiğinde Metro-Goldwyn-Mayer aslanı gibi kükrer.” (Eluard da gizlice Gradiva adını takacaktır ona, Freud’un herkesi iyileştiren kadınından esinlenerek…)
Sheryl Sandberg, 1 ve 0’lardan oluşan yeni bir yazı türünün, yani kodların egemen dile dönüştüğü sanal dünyanın başyapıtlarını yazan sanatçıların peşinde koştuğu, Gala gibi yeteneği “yeteneği bulmak, geleceğin nerede yattığını görmek” olarak özetlenebilecek bir kadın. Erkek egemen siber dünyanın topuk sesleri ve kükremesi silikon vadisinde yankılanan aslanı. Ve belki de Gala 2.0 demeli ona çünkü ilham perisi olmaktan çok daha belirgin roller oynuyor cesur yeni dünyanın oyuncularının hayatlarında.
New Yorker, Sandberg profiline yer vermemiş olsa muhtemelen bu harika kadının varlığından haberim bile olmayacaktı ama bilgi, öğrenildi mi paylaşılmayı ister… Hele böylesine dik duran ve tuttuğunu koparan kadınların da var olduğunun hatırlatılmasını sağlayacaksa.
Silikon Vadisi’nin dişi Midas’ı
2007 yılındayız. Mark Zuckerberg, Palo Alto’da küçük bir dairesi, kar etmeyen popüler bir Facebook’u ve yavaş yavaş edindiği Silikon Vadisi bağlantıları olan hırslı bir genç. Sandberg ise çoktan milyar dolarlık bir şirkete dönüşmüş olan Google’un 38 yaşındaki uluslararası operasyonlar şefi. Silikon Vadisinin önde gelen isimlerinden Dan Rosensweig’in Noel partisinde tanışıyorlar ve Zuckerberg önceden onu aramayı aklına bile getirmeyecekken (4000 kişilik şirketi yöneten biri neden düzgün bir geliri olmayan yeni bir şirketle ilgilensin?) o gece Facebook’un bahsi açılıyor ve bir saat kadar olası seçenekler konuşuluyor. Aylarca devam edecek yemekli toplantıların ve Facebook’un geleceğiyle ilgili sohbetlerin temeli o gece atılıyor.
Sonunda bunu sabahın 5’inde yapılan telefon konuşmaları izliyor. (İkisi de evden çalışan pek çoğumuz gibi gece kuşu.) Sandberg’in SurveyMonkey adlı başarılı internet şirketinin CEO’su olan eşi, Dave Goldberg’in anlattığına göre : “Muhabbet kuşları gibiydiler. Çıktıklarını sanırdınız, neredeyse felsefi denebilecek konuları tartışırlardı saatlerce –gelecekten ne bekliyorsun? Nasıl bir vizyonun var? Önceliklerin neler?”
Zuckerberg’in şansına, şirkete geçmesi teklifiyle geldiği dönem Sandberg’in ekonomik açmazda olan Washington Post ile dahi görüştüğü, Google’dan ayrılıp yeni maceralara atılmayı planladığı bir dönem. Öncesi aslında tahmin edilebilir bir hikaye: Google’ın o dönemki CEO’su Eric Schmidt ile görüşmüş, terfi istemiş ama istediği yetkilere kavuşamamış. O da daha özgür olacağı bir platforma geçmeye karar vermiş. Yani ikilinin tanışmasının zamanlaması o kadar harika ki kader bile denebilir. Washington’a taşınmak istemediği ve geleceğin sosyal medyada yattığına inandığı için Washington Post’u reddeden Sandberg, Google’dan Facebook’a geçiyor.
Sonrası Facebook’un ekonomik anlamda zirveye çıkışının hikâyesi. Zuckerberg’e bu benzetmede sanatçı rolü (bu yeni mecranın Dali’si olmak) düşecekse Sheryl Sandberg’e düşen de onun yarattığı ürünü dünya pazarına taşıyan ve kâr eden bir ürüne dönüştüren gizli kahraman olmak. 2008’de Facebook’a geçtiğinde insanların ilk hatırladığı yüzlerce kişinin masasına gidip her biriyle tek tek tanışması. (Demirel de her gittiği yerde aynısını yaparmış.) “Dürüstlüğüyle bizi kazandı” diyor Facebook başkan yardımcısı Cox. “İnsanlar Mark’tan çekinir, Sheryl ise onu gerçekte kimse o olarak gördü.”
O sıralarda Sandberg’in aklındaysa, anlattıklarına bakılırsa başka sorular var: “Bir gün bir şekilde para kazanabilir miyiz? Nasıl?” Önceden Google’ın ve sonra Twitter’ın izlediği yöntem basit- iyi bir ürün yaratırsak para da gelecektir. Ama Facebook’un ciddi bir yapısal sorunu var – kullanıcılar sayfalarını kendi mahremleri olarak gördüklerinden, doğru şirketlerle hedef kitleyi birleştirmek (yani reklam satmak) o kadar da kolay değil. Yine aynı günlerde Facebook’un da Myspace gibi batıp batmayacağı tartışılıyor.
Sanal dünyada, bu tür platformlarda kâr etmenin 3 ana yolu vardır: 1. E-ticaret 2. Reklam almak 3. Üyelik ücreti talep etmek
2009’da reklam alma yolu seçiliyor ve 2010’da şirket reklamlarının yerleştirilişi sistematikleştiriliyor. Şirketleri doğru tüketicilerle birleştirecek yöntemler geliştiriliyor ve 2 yıl içinde Facebook ekonomik anlamda ülkenin en kârlı şirketlerinden birine dönüşüyor. Bu sürecin altında imzası olan kişi: Sheryl Sandberg.
Özetle, Google da olsan, topuklu ayakkabıların sesini küçümsemeyeceksin. Ne ödül ne ödün; kadın dediğin zaten tuttuğunu koparır.
Zeynep Heyzen Ateş – edebiyathaber.net (19 Mart 2014)