Barbara Seaman ve Loura Eldrich tarafından derlenen “Kadın Sağlığı Hareketinden Sesler 2. Cilt” Biray Anıl Birer, Gül Varlı Karaarslan, Selma Koçak, Nagehan Tokdoğan çevirisiyle Ayizi Yayıncılık tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Kitap oldukça hacimli, biliyorsunuz 2014’te yayınlanan ilk cildi de epeyce kalın bir kitap. İlk bakışta bazıları için tıbbi, teknik bir kitap çağrışımı yapıyor gibi hissediyor ve bazen de bunu duyuyoruz. Oysa kitaptaki tüm teknik konular kişisel hikâyelerle, deneyimlerle destekleniyor. Bu da hem okumayı hem de anlamayı kolaylaştırıyor. Zaten kendi bedenleri hakkında konuşan kadınlar olduğunda, bütün konular daha anlaşılır oluyor.
Kadın cinselliği; üzerinde pek konuşulmayan, kadınların hislerinin çok da önemsenmediği ve kadınların birbirlerinin düşüncelerinden bile haberdar olmadığı bir tabu gibi görülüyor. Bu kitap kadın cinselliğini konuşma, üzerine düşünme ve tartışma olanağı sunuyor:
“Kendi cinselliğimizi tanımlamak” tabiriyle tam olarak ne denilmek isteniyor? Belki de bize ne olmamız gerektiğini söyleyen kültürümüzün iğvasına öyle kapıldık ki, gerçekten ne hissettiğimizi, hislerimizi nasıl ifade edebileceğimizi unuttuk. (…) Sadece kendimizden değil, birbirimizden ve birbirimizin cinselliğe dair düşüncelerinden de bihaberiz; çünkü bu konuda nasıl konuşacağımızı bilmiyoruz. (…)Bu kitapla birlikte, muhtemelen ilk defa, cinselliğe dair düşüncelerimizi paylaşıp daha geniş bir bilgi edinebileceğimiz bir araca, ortak deneyimleri ve ihtiyaçları keşfedebileceğimiz bir foruma ve kim olduğumuzu yeniden tanımlamaya başlama olanağına sahibiz.
Kadınlar artık eski tip bir ahlak anlayışının altında ezilmiyor olsalar da (bu iyi bir şey), cinsel olarak erişilebilir olmanın getirdiği birtakım duygusal ve fiziksel sonuçların baskısı altındalar (bu kötü bir şey). Feminizm, kısmen bu gerçeğe karşı çıkmak ve bu gerçeği düzeltmek için tekrar doğdu.
Seks, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, AIDS, yaşamın sonu meseleleri, üniversite kampüslerinde cinsellik, hapishanedeki kadınların hastalıklarla mücadele etme yöntemleri gibi çok geniş bir alanda konuya değiniyor dolayısıyla neredeyse herkesin ilgisinin çekecek en az birkaç konudan söz etmek mümkün. Mesela kendi sağlığımızın kontrolünü hiçbir bilgiye sahip olmadan doktorların eline teslim etmeden önce ne yapmamız, nereye kadar tıbba güvenmemiz gerektiği ya da kullandığımız ilaçların aslında bize ne yaptığı konusunda bu kitabı okuyarak bilgi sahibi olabiliriz.
Güzellik miti, kilo, beden kılları… Daha genç ve güzel görünmek zorunda hissederek bedenlerimize yaptığımız her şey hakkında bu kitabı okuduktan sonra bir kere daha düşünebiliriz:
Temel inançlarımı günlük telaşların gölgelediği o dönemlerden birinde eczaneye gittim ve kendime birkaç cımbız aldım. Kırpıkvari (Susam Sokağı’ndaki gibi) kaşlarımı yumuşatmanın kafamı toplamaya fayda sağlayacağına ikna oldum. Tam bu işi yapmak için hazırlandığımda, aniden o kararlılığımı yitirdim. On tane zayıf tüy yana yatmıştı. O an kendimi Samson gibi hissettim. Tüylerim yok olduğunda gücümü de kaybedeceğimden korktum. Kaşımı aldığım zaman, artık kelimeleri ağzımda gevelemeyecek, dilimi ısırmayacak ve dünyayla barışacak mıydım?
Aldatılmak, şiddet, taciz, tecavüz gibi konuların, dünyada yalnızca kendi başımıza gelmediğini -yaşarken sık sık bunu hissetsek de- görüp daha güçlü hissedebiliriz, mücadele yöntemlerimizi ortaklaştırabiliriz. Bu kitap biraz da kimseyi yargılamadan birbirimizi ve anlamayı ve yaralarımızı sarmayı amaçlıyor:
Sadece kısa bir süre önce, neredeyse on sekiz yıl sonra, tam o yaranın olduğu yerde küçük bir iz belirdi. Makyajımı yaptığım ve aynada yüzüme yakından baktığım sabahlarda, o olayı hatırlıyorum ve olayın geçtiği zaman duymadığım öfkeyi hissediyorum. Bu yalnızca bu küçük yara izi için duyduğum öfke değil, Joel Steinberg yüzünden taşıdığım – vücudum ve kalbimdeki – tüm yaralar için.
Toplumsal cinsiyet rollerini reddeden, bu rollerin dışına çıkan kadınların nasıl “deli” damgası yiyerek, akıl hastanesine kapatıldıklarını ve orada gördükleri muameleyi okuyup eril zihniyetten azade bir alanın olmadığına bir kez daha tanıklık edebiliriz ve bunu dönüştürmenin yolları üzerinde düşünebiliriz:
Neden bu kadınlar “hasta” olduklarını düşünüyor? Gerçekten “hastalar” mı? Yoksa güçsüz bırakılmaktan, kendilerini Külkedisi rolüne, bir oyuncak eve ya da bir “sırça fanusa” çaresizce hapsedilmiş hissetmekten mi bıkıp usanmışlar?
Neredeyse hepimize çok soğuk ve itici gelen ölüm hakkında, özellikle yakınlarımızın ölümü söz konusu olduğunda tıbbın sınırlarını nereye kadar zorlamak gerektiği konusunda en azından konuşmaya başlayabiliriz ve hayatımızın en anlamlı ve dönüştürücü deneyiminden mahrum kalmayız:
Ölüme ilişkin kültürel ve tıbbi fobi, bizi ölümden uzaklaştırıyor, çoğumuz bir yakınımızın ölüm sürecinde karar verici konumda olduğumuzda ne yapabileceğimize dair ilk elden deneyim biriktirmiyoruz. Pek azımız ölen kişi ve ölüm süreci hakkında doğru dürüst güvenilir bilgiye erişebiliyoruz ve pek çoğumuz bu sorumuza yanıt verecek bağımsız, bilgi sahibi kaynaklardan yoksunuz. Bunun sonucu olarak hem ölmekte olan yakınımızı hem de kendimizi kandırıyor ve hayatımızın en anlamlı ve dönüştürücü deneyiminden mahrum kalıyoruz.
Kadın Sağlığı Hareketinden Sesler; üniversite yaşamında, spor yaparken, çalışırken, annelik yaparken, akvistken, hastayken, sağlıklıyken, yaşarken, ölürken her yerde ve her durumda kadınları ve onların deneyimini birçok farklı kadınının gözünden ve dilinden aktarmayı başarıyor ve bunu yaparken pek çoğumuzun hayatına dokunuyor, zihnimizi açıyor, bize ilham veriyor.
BÖLÜM BAŞLIKLARI
12. Bölüm: SEKS
13. Bölüm: KENDİ KENDİNE JİNEKOLOJİ
14. Bölüm: ZİHİN VE BEDEN: PSİKOLOJİ VE KADINLAR
15. Bölüm: TECAVÜZ VE KADINLARA KARŞI ŞİDDET
16. Bölüm: SPORDA KADINLAR
17. Bölüm: BEDEN İMGESİ
18. Bölüm: VÜCUDUN BÖLÜMLERİ
19. Bölüm: CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR
20. Bölüm: KRONİK HASTALIKLAR
21. Bölüm: AYDINLATILMIŞ ONAM, ÇIKAR ÇATIŞMASI VE İLAÇ ŞİRKETLERİ
22. Bölüm: YAŞAMIN SONU MESELELERİ
23. Bölüm: KADIN SAĞLIĞI, YOL ALMAK
edebiyathaber.net (13 Nisan 2018)