Kafka Kitap, İlker Aksoy’un “Bir Başka Dünyada” ve Fatih Balkış’ın “Karaçam Ormanı’nda” romanlarıyla Türkçe edebiyat yayıncılığına başladı.
Tanıtım bülteninden
2012 yılında dünya edebiyatından çağdaş çeviri eserler yayımlamak üzere kurulan ve kısa sürede geniş bir okur kitlesine ulaşan Kafka Kitap, 2019 yılı itibariyle Türkçe edebiyat yayıncılığına adım atıyor.
2014 yılında Sel Yayınları etiketiyle basılan ilk romanı “Ölümden Beter Yaşamlar” ile zihnimizde yer eden İlker Aksoy ve okurların Can Yayınları’ndan çıkan romanlarıyla tanıdığı Fatih Balkış, yeni eserleriyle Kafka Türkçe’de!
Bir Başka Dünyada
Yaşadığı kenti terk edip doğduğu ilçeye yerleşen ve orada sakin, küçük bir bar işleten Haluk taşra sıkıntısına katlanmanın bir yolunu bulmak umuduyla ilçe kütüphanesinin yolunu tutar. Müfredat dışı ders kitapları, eski püskü ansiklopediler ve ucuz romanlardan oluşan yığının arasında, özel bir köşe keşfeder. Tekdüze ve boğucu günlerine çare olarak sahiplendiği bu raflardaki kitapların hepsinde aynı isme ait bir damga bulunmaktadır: “Avukat Rıfkı Günışık”. Haluk, bu taşra kasabasında böylesi eserleri kendi kütüphanesine kazandırabilmiş meçhul avukatın hikâyesinin peşine düşer. Yerel bir münevver keşfetmiş olmanın, bu çoraklıkta vaktizamanında bir alsemender yeşermiş olmasının umudu, ona günlerini geçirmek ve bu hayata katlanabilmek için âdeta bir neden sunmuştur. Ancak büyüsüne kapıldığı hikâye Haluk’un küçük, sıradan hayatına renk katacak idealist aydın Rıfkı Günışık tasavvurunu alaşağı edecektir, kendi varlığını da…
İlker Aksoy ikinci romanında kitapların birbirine seslendiği, anlatıcının yer yer belirsizleştiği, insanlığın ve sanatın kadim sorularına kurmacanın oyunbaz teknikleriyle yanıt arayan bir metin ortaya koyuyor. Sanatın bir işlevi var mıdır, idealist öznenin “karakter”le imtihanından kim galip çıkar, insanın varoluşu saf ve iyicil temellere mi dayanır? İlker Aksoy, bu sorulara dair çetin bir sorgulamaya girişiyor. Ölümden Beter Yaşamlar’ın karakterlerini, Rıfkı Günışık’ı, Haluk’u, edebiyat tarihinden sürpriz konukları ve hatta yazarlık müessesesinin bizzat kendisini de bu köşe bucak soruşturmaya katarak… Yalnızca burada değil, Bir Başka Dünyada da.
Karaçam Ormanı’nda
“Ben bir anıyım, diye düşündüm, ben bir hayaletim. Bir yabancı, bir göçmen, bir geçici işçi, bir mülteci, ucube, zavallı, öteki, sürgün, göçebe, esir, köle, hükümlü, evsiz, kaçak neye benzer? Sınırlar ortadan kalkmış. Maske, kimliğin gizli yüzü. Hiçbir yere ait olmayan, hiçbir zamana ve aşka. Kimliğini, kök salma yetisini kaybetmiş bir göçebe, kırık bir hafıza, yoklukta bir varoluş, yuvası hareket eden bir tren, bir uçak. Bir sürgün, bir uzay kapsülünün içindeki köpeğe ya da astronota benzer, aslında astronottan daha çok bir köpek gibidir, çünkü köpeği geri getirmek için asla bir çaba harcanmaz.”
PEN International’ın daveti üzerine, iki yazar, kadın yazarın Karaçam Ormanı’ndaki evinde bir araya gelir. Cezaevi, sürgün, göç gibi kapatılma ve cezalandırma deneyimlerinin ardından ıssız bir orman köyünde buluşan bu iki yazarın diyaloğu, bir yazarın devlet ve toplum eliyle adım adım sessizleştirilmesinin ve Karaçam Ormanı’nın ıssızlığında, kendi sesini kaybedişinin hikâyesiyle çakışır.
Fatih Balkış dördüncü romanında zihnin karanlık ormanında ve şiddetin kör coğrafyasında okuru felsefi ve edebi bir yolculuğa çıkarıyor. Karaçam Ormanı’nda yankılanan çığlığı duymak isteyenler için…
edebiyathaber.net (21 Kasım 2019)