“Kahkaha Kasabası’nda önemli olan, çoğunluğun fikri değildir. Herkesin fikri önemlidir.” (s.21)
Altay Öktem’in kaleme aldığı “Kahkaha Kasabası” geçtiğimiz şubat ayında Tudem Yayınları tarafından yayımlandı. Altı bölümden oluşan yapıt kasabanın neşeli anlatıcı çocuğu, tavşan Şaşa ve öteki ilginç hayvanların Somurtuk Köyü’ne neşeyi ve kahkahayı götürmesini konu alıyor. “Altay Öktem, hayata gülen gözlerle bakmamızı sağladığı Kahkaha Kasabası ile gökyüzünü saran kara bulutları güneşin güleç yüzüyle dağıtıyor; içimizi yaşama sevinciyle dolduruyor. Kötüyle iyiyi, korkakla cesuru karşı karşıya getirip “büyülü” bir serüvende buluşturan bu neşeli masal, el ele verip gönül çokluğuyla bütün sorunların üstesinden gelinebileceğini gösteriyor,” deniyor kitabın arka kapak yazısında. Doğadaki bütün renklerin yeniden canlandığı, hayvan ve bitkilerin ilgi çekici sıfatlarla tanımlandığı kitapta kahramanlar, çocukların hayal dünyasına uygun bir biçimde kurgulanmış. Öktem, çiçek isimlerinden mevsimlere hayvanların en belirgin özelliklerinden doğa olaylarına kadar bildik her şeyi ters yüz ediyor.
Kahkaha Kasabası’nda bütün insanlar, hayvanlar hatta canlı olan her şey mutludur. Herkesin günde en az sekiz defa kahkaha attığı, gülümsemenin rengi olan bu kasabada mecburiyet diye bir kural yoktur. “Bazı kediler sarımtırak gülümser, bazıları duman rengi. Simsiyah gülümseyen kedilere bile rastlandığı olur.” (s.8) Uçan balıkların yaşadığıPembe Balina Gölü’nün kıyısında kasaba sakinleri sırtüstü uzanarak gökyüzüne bakıyor, kahkaha atıyor. “Gölde balina olur mu hiç?” (s.11) sorusuyla kasabanın şanslı anlatıcı çocuğu, hayallerin mantığın önüne nasıl geçebildiğini kanıtlıyor adeta. Bu durumda Kahkaha Kasabası’nda her şey mümkün olabilir diye düşünüyoruz. Örneğin altı mevsim adı olması, gölün mevsimlere özgü renkler alması, kasabanın asıl sahibinin kuşlar olması gibi. “Ben doğmadan önce var olan kuşların çoktan ölmesi gerekmez miydi? Ne zaman bu konu açılsa, büyükannemi üzmemek için inanmış gibi yapıyorum.” (s.14) Büyükannesi üzülmesin diye kuşların çok önceden kasabada var olduğuna inanmış gibi yapan anlatıcı çocuk, kahkahalara boğulan büyükannesinden neşeyi alıp kendi neşesini mayalıyor sanki. Böylece mutluluk, kasabada an be an yayılmaya başlıyor.
Bir gün tavşan Şaşa’nın tehlikeli teklifiyle büyük bir maceranın kapıları aralanıyor. Kahkaha Kasabası’nın neşeli çocuğu yanına Şaşa’yı, Honamlı ve Norduz keçilerini alarak Bombeli Dağı’nı aşmaya, kimsenin gülmediği Somurtuk Köyü’ne gitmeye karar veriyor. Hiç kimsenin gülümsemediği köyde Yokyaz ve Varkış adında iki mevsim var. Hayvanlar göl olmadığı için doğal yetilerini kaybetmek zorunda kalmış. Tavuklar üzüntüden yumurtlayamıyor, inekler ise süt vermiyor. Somurtuk Köyü’nde gün ışığına çıkamayan Hekate teyzenin yaptığı büyüyle hava kaplumbağasına dönüşmek zorunda kalan sevimli ancak üzgün kaplumbağa, neşeli çete ekibine katılıyor. “…Hekate teyze yüzgeçlerimi kanat olarak kullanmamı sağlayan bir büyü yaptı, beni hava kaplumbağasına dönüştürdü.” (s.36) Hekate teyzenin hançeri, iksiri ve büyüleri “Somurtuk Köyü”ndeki değişime eşlik ediyor. Somurtuk Köyü’nde gülmeyen insanların yaşama nedeni rüzgârın kara papatyalarının kokusunu köy sakinlerinin üzerine taşımasından kaynaklanıyor. Köydeki dönüşüm, Hekate teyzenin isteği üzerine, neşeli çetenin sapından kesilmesi gereken kara papatyanın peşine düşmesi ile birlikte hız kazanıyor. Sihirli hançer ve iksirin köyü dönüştürme ihtimali ise hikâyenin merak ve heyecan dozunu artırıyor. Çünkü “Somurtuk Köyü”nde en değerli şey ihtimallerin varlığı. “Somurtuk Köyü’nde en değerli şey ihtimaldir. Gerçekleşmesi mümkün olmayan ihtimaller bile çok kıymetlidir bizim için.” (s.48) Beklenen mucize en sonunda gerçekleşiyor, iksir işe yarıyor. Bombeli Dağı’nın eteklerine uzanmış dere canlanıyor ve berrak mavi sular çağıldayarak akmaya başlıyor.
Neşeli çetenin zafer madalyaları hikâyenin atmosferiyle ilişkili yiyeceklerden oluşuyor. Madalyalar boyunlarda gururla taşınırken çevreyi saran davul, zurna, klarnet ve bendir sesleri toplumumuzun geleneklerine uygun eğlence imkânı sağlıyor.
Bilinmeyen zamanların büyülü atmosferinde, olağanüstü kahramanların eylem, davranış, duygu ve diyaloglarının hem kendilerine hem de okurlara yönelik dönüştürücü etkisiyle birlikte soluksuz biçimde ilerleyen bir hikâye okuyoruz. Kahkaha Kasabası’nda dostluk, umut, çaba, sevgi ve cesaret gibi evrensel değerler derin sularda sessizce akıyor, ihtimaller uyandırıyor ve gerçek değişimler çocuksu heyecanlarla başlıyor.
Bitki ve hayvanların parlak renkleri, sözcüklerin sihirli tınılarını rengarenk boyuyor. Canlıların isimleri, dikkat çekici betimlemeler, içerik zenginliği sunuyor. Berna Dörtpınar’ın incelikli desenleri olay örgüsünün tempolu akışını güçlendiriyor. Sayfaların çok sayıda renk üzerinden resimlenmesi ise zihinsel etkiyi ve yorum olanaklarını artırıyor, kasabadaki atmosferi daha iyi canlandırmak için hayal dünyasını harekete geçiriyor.
Kahkaha Kasabası’nda gülmenin yüzlere iliştirdiği evrensel iletişim biçimi uzun bir kahkahaya dönüşüyor. İnsandan insana, bitkiden hayvana, dağlardan taşlara, doğanın yeşil gövdesinde hızlı kalp çarpıntılarına evriliyor. Yaşamın eşsiz kaynağı olan birbirimizi anlama sanatına, iyiliği elden ele verme çabasına, gülümsemenin devrimsel katkısına göz kırpıyor.
Kahkaha Kasabası “Hüznün yerine sevinci, gözyaşının yerine kahkahayı koyan bu içten masal, doğanın renklerinden ve güzelliklerinden mahrum kalanların hayatlarını güzelleştirmek için okurları harekete geçmeye çağırıyor. Çünkü dünya, gülünce çok daha güzel…”
Altay Öktem, Kahkaha Kasabası, Tudem Yayın Grubu, 1. Basım, Ankara, 2024.